Köşe Yazısı

“Kılınç ve saban; bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima yenildi”

Bugün dünyanın dört bir yanında düzenlenen çalışmalarda daha ekolojik, biyolojik çeşitliliğe sahip, dirençli, sürdürülebilir ve sosyal açıdan adil tarım biçimlerini teşvik eden alternatif bir tarımsal kalkınma paradigmasına ihtiyacı olduğuna dair görüşler sunulmaktadır. Ancak öyle bir dünya lideri düşünün ki henüz Cumhuriyeti ilan etmeden aylar önce yıllarca süren savaştan çıkan köylüyü çiftçi yapmayı temel hedefi olarak belirlesin ve 17 Şubat 1923 tarihinde düzenlenen İzmir İktisat Kongresinde, “Milli ekonominin temeli tarımdır”  ifadesiyle yeni yönetimin ekonomideki yol haritasını açıklasın.

Zira kongrede sunulan yeni tarım politikaları tarımsal kalkınmanın ülke ekonomisindeki önemini vurgulamakla birlikte tarıma dayalı sanayide de önemli ölçüde gelişme sağlamayı öngörmekteydi. Pamuk üretiminin artırılması ile tekstil sanayisinin, pancar üretiminin artırılması ile şeker sanayinin kurulması gibi birçok atılımın bir arada yapıldığı bu dönemde tarımsal girdilerde birçok sanayiye yatırım yapılmıştır. Tarımın sadece bitkisel üretim olarak değil bütüncül olarak ele alındığı bu dönemde özellikle enerji ve taşımacılık maliyetlerinin yüksek olmasından kaynaklı sorunlara da çözümler üretildiğini görüyoruz. Aslında kongrede gündeme getirilen tüm bu konular çağdaş bir tarım kültürü sisteminin temelini oluşturmaktadır. Bu sebeple o dönemde ortaya koyulan vizyon ve izlenen politikalardan çıkaracağımız önemli dersler var.

İklim Değişikliği Sebep mi? Sonuç mu?

Öte yandan bugün iklim değişikliğinden kaynaklanan tarımsal üretimdeki riskleri buna bağlı olarak gıdaya erişimin zorlaştığını konuşuyoruz. Ancak sorunu sadece iklim krizi ile sınırlandırmak doğru değil. Zira artan yoksulluk, savaşlar ve afetler de gıdaya erişimi zorlaştırmakta ve birçok farklı sebeple göçlerin yaşanması tarımsal üretimi olumsuz yönde etkilemekte. Bununla birlikte gübre ve yakıttan tohumlara ve üretimde kullanılan makinelere kadar, temel kaynakların fiyatı hızla yükseliyor. Artan girdi maliyetleri çiftçiler üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor ve tarım işçilerinin ücretleri, enflasyon ve kalifiye iş gücü rekabeti gibi faktörlerin etkisiyle baskı daha da artıyor. Bu durum dünya çapında da gıda güvencesini tehdit ediyor.  Yani modern tarımı besleyecek bol su ve ucuz enerjinin her zaman mevcut olacağı ve iklimin değişmeyeceği, istikrarlı olacağı varsayımları altında başlatılan Yeşil Devrim tüm insanlar için güvenli ve bol miktarda gıda üretimi sağlamakta başarısız oldu. Geçtiğimiz 50 yılda pestisit kullanımı dünya çapında önemli ölçüde arttı ve şu anda yılda yaklaşık 2,6 milyon ton pestisit miktarına ulaşıyor ve küresel pazarda yıllık değeri 25 milyar ABD dolarından fazla. Bunun yanı sıra ekolojik düzenleme mekanizmalarının eksikliği nedeniyle monokültürler büyük ölçüde pestisitlere bağımlı durumda. Yani sürdürülebilir tarımla bağdaşmayan monoekimin ve yüksek teknolojili modern tarımın gıda güvencesine ulaşmakta başarısız olduğu ortadadır.  Ayrıca monokültürün hasatlarda getirdiği görünür faydalar da yanıltıcıdır. Öte yandan çevreyi bozan veya çiftçilerin ve tüketicilerin sağlığını zarar veren yenilenmeyen girdilerin (bitki koruma ilaçları ve suni gübreler) kullanımını en aza indiren tarım ekolojisi tekniklerinin kullanımı bugünün ve gelecek kuşakların ihtiyaç duyduğu gıdaya ulaşmasına olanak sağlayacaktır.

Sonuç olarak ticari çiftçilerden kırsal köylü çiftçilere, gençlere, kadınlara ve erkeklere kadar çeşitli insan kategorilerini barındıran en büyük endüstri olan tarım, insanlara gıda sağlamanın yanı sıra diğer endüstrilere hammadde sağlamada da uzun süredir verimsiz. Bu sebeple küresel gıda arzı ve beslenme durumu, genel olarak tüm bölgelerde ve neredeyse tüm ülkelerde insanlık tarihinde benzeri olmayan bir düzeye ulaştı. Dolayısıyla tarımsal üretimin her geçen gün zorlaştığı günümüzde gıda güvencesini ve gıdaya erişimi sağlayabilmek oldukça önemli bir hale geldi. Bu sebeple sürdürülebilirliği sağlamak ve gıda sistemlerinin esnekliğini artırmak için gıda tedarik zincirlerinin desteklemesi, altyapı gereksinimlerinin sağlanması ve gıda ticaretindeki aksaklıklardan ivedilikle kaçınılması gerekiyor. Bunun için hem üretimde sürdürülebilirlik hem de kaynakların doğru kullanımı için bir yol haritası belirlememiz önemli. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında tarımı yeniden ele almalı ve sahip olduğumuz üretim potansiyelimizi etkin ve verimli kullanmak için birlikte mücadele etmeliyiz.

Dr. Atiye Tümenbatur
Dr. Öğr. Üyesi Atiye TÜMENBATUR, 1979 yılında Adana’da doğdu. 1998 yılından 2011 yılına kadar Mersin’de özel bir şirkette Gümrükleme ve Lojistik Operasyon Yöneticisi olarak çalıştı. 2007 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’nde lisans, 2010 yılında Çukurova Üniversitesi’nde Maliye Bölümü’nden yüksek lisans, 2019 yılında Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası Ticaret ve Lojistik Yönetimi Anabilim Dalı, Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetimi alanında doktora eğitimini tamamlamıştır. Doktora Tezi konusu “Tarım-Gıda Bütünleşik Tedarik Zinciri Tasarımı: Domates Ürünü Uygulaması”’dır. 2013 yılından itibaren çeşitli üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalışmakta olup, dış ticaret işlemleri, taşımacılık yönetimi, ithalat ve ihracat yönetimi, depolama yönetimi, yurtdışı satınalma yönetimi ve gümrük uygulamaları, lojistik operasyon yönetimi, gümrük mevzuatı ve uygulamaları, gümrük ve transit rejimi, liman ve terminaller, lojistikte risk ve sigorta, tehlikeli ve özel madde taşımacılığı, depo yönetimi ve tedarik ziniciri yönetimi konularında dersler vermekte olup 2019 yılı itibariyle Maltepe Üniversitesi’nde Dr. Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. Uzmanlık alanları, Dış Ticaret, Depo Yönetimi, Taşımacılık Yönetimi ve Gümrükleme operasyonları ile Tedarik Zinciri Yönetimi olup “Ulaştırma ve Lojistik Master Plan (UUAP)” projesinde görev almıştır. Tarım-gıda tedarik zinciri konusu başta olmak üzere ulusal ve uluslararası bildiri, makale gibi akademik çalışmaları mevcut olup, İTÜSEM, Türk Telekom, Şişecam, UND-ÜDY Eğitimi, FIATA Diploma Eğitimi ve UTİKAD Dış Ticaret ve Gümrük Uygulamaları eğitimlerinde eğitmenlik yapmaktadır. Lojistik Derneği’nde (LODER) Yönetim Kurulu Üyesidir.

    İlgili başlıklar

    Köşe Yazısı

    Tarımda 5P!

    Türk Tarımını konuşurken, yazarken ve değerlendirirken bazı kavramlardan yararlanılmaktadır. Pazarlama, gelir dağılımı, sosyal güvenlik, destekler, ...

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir