Köşe Yazısı

Bir Taban Örgütlenmesi Olarak Kooperatifler

Dünyada kooperatifçiliğin çatı kuruluşu olan Uluslararası Kooperatif Birliği (International Cooperative Alliance- ICA)’nin tanımı; “Kooperatif, kişilerin gönüllü olarak birleşip ortak ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını ve beklentilerini ortaklaşa sahip olunan ve demokratik kurallarla yönetilen bir işletme vasıtasıyla karşılamak için oluşturdukları özerk bir kuruluştur” şeklindedir. 

Kooperatifin yaygın birkaç tanımı vardır. Kooperatif, benzer sorunlara ve hedeflere yönelik olanaklar ve fırsatlar sunan bir örgütlenme biçimidir. Kooperatifler, benzer üretim ve tüketim hedef ve sorunları olan benzer koşullara sahip kişilerin oluşturduğu özerk taban örgütleridir.

“Taban örgütlenmesi” kooperatifler, ihtiyaç sahibi ve/veya hedefi olan kişiler ve gruplarca kurulmalıdır. Ülkemizde son yıllarda yaygın olarak görüldüğü üzere, bazı kurum, kuruluş ve makamlar tarafından kooperatif kurulması veya kuruluşuna öncülük edilmesi belli bir yere kadar anlaşılabilir. Örneğin bir belediye başkanının bölgesinde kooperatif kuruluşuna ve faaliyetlerine destek olması, bir noktaya kadar, yerinde ve değerlidir. Ancak buradaki belirleyici sınır olan “bağımsızlık” ve “özerklik” kavramları ortadan kalktığında işin rengi değişebilmektedir. Bu noktadan sonra “bağımlılık ilişkisi” gündeme gelebilmektedir. Tüzel kişiliği olan bir kooperatif, başka bir kurum veya makamın etkisinde hareket ediyorsa artık “taban örgütlenmesi” niteliğini kaybetmeye başlamıştır. Bu durum, kooperatifçilik zihniyetine ve felsefesine de uymamaktadır. Kooperatifçilik zihniyetinin ve felsefesinin çerçevesini belirleyen Evrensel Kooperatifçilik İlkeleri ve Değerlerini taşımayan ve önemsemeyen kooperatifçilik deneyimleri, “kötü kooperatifçilik uygulamaları” sayılabilir. Çünkü dünyanın belli başlı coğrafyalarında ispatlandığı gibi kooperatifçiliğin kendisi kötü değildir. Kötü olan; kooperatifçilik zihniyetini bilmeyen veya taşımayan, hukukunu bilmeyen, yükümlülük ve sorumluluklarını taşımayan ortaklardır. Başka bir ifadeyle kötü kooperatif yoktur, kötü kooperatif ortaklarının bir araya gelmesinden kötü kooperatifçilik örnekleri ortaya çıkabilmektedir.

Ülkemizde 3 ayrı bakanlığa bağlı olmak üzere yaklaşık 40 tür kooperatif kurulabilmektedir. Günümüzde 50 binden fazla birim kooperatif ve yaklaşık 8 milyon kişinin kooperatif ortağı olduğu bir ekosistem vardır. Verilere bakıldığında Türkiye, Avrupa’nın en fazla birim kooperatife sahip ilk üç ülkesi arasında yer almaktadır. Buna karşılık kooperatiflerin ekonomiye katkısı ve gelir elde etmedeki sıralaması Avrupa ülkeleri arasında sonlardadır. Demek ki kooperatiflerin “nicelik” değil “nitelik” sorunu vardır.

Demek ki kooperatiflerin ve kooperatifçilerin “yapacaklar listesi” hayli kabarıktır.

Her zaman ifade ettiğim gibi kooperatifler, sosyal temelli ekonomik işletmelerdir. Bizim yasal düzenlemelerimizde kooperatif, bir şirket türü olarak yer almaktadır. O halde kooperatifler, dernek ve vakıf benzeri sivil toplum kuruluşlarından daha kuruluş sürecinde ayrılan tüzel kişiliklerdir. Kooperatifler, sosyal ekonominin başlıca örgütlerinden olan bu sivil toplum kuruluşlarından, ekonomik faaliyetleri ve hedefleri yönüyle ayrılmaktadır. Kooperatiflerin sosyal ve ekonomik yönlerinin olması onlara bazı görev ve roller yüklemektedir; üretim rolleri, pazarlama rolleri, tüketim rolleri, gelir dağılımı rolleri, finansal rolleri, kalkınma rolleri ve sosyal roller vb. gibi.

 O halde “taban örgütlenmesi” olan kooperatiflerin sosyal rollerini yürütebilmelerinin yolu “özerk” ve “bağımsız” kalmalarında yatmaktadır. Bunu sağlamanın ve sürdürmenin yolu ise “ekonomik faaliyetleri” başarılı biçimde devam ettirmekten geçmektedir. Aksi halde ekonomik bağımlılık, sosyal bağımlılıkla sonuçlanabilecektir.

Eşitsizliğin, dengesizliğin, yokluğun, yoksulluğun ve adaletsizliğin her geçen gün giderek arttığı bir zaman kesitinde, bir sürü farklı seçenek arasında “neden kooperatifçilik” sorusuna tek bir tanesinin bile yeterli ve çok değerli olduğu aşağıdaki yanıtlar verilebilir:

* Gelir artışının sağlanması,

* Gelirin tabana yayılması,

* Üreticinin refah artışının sağlanması,

* Kırsalın ve yerelin kalkınması,

* Üretimin devamlılığının sağlanması,

* Üreticinin rekabet gücünün artırılması,

* Gençlerin üretime döndürülmesi,

* istihdam olanaklarının sunulması,

* Kültürel mirasın korunması,

* Gıda güvenliğinin ve gıda egemenliğinin sağlanması,

* Hayvan refahının sağlanması,

* Verim artışının sağlanması,

* Kaynakların etkin ve verimli kullanılması,

* Girdi temininin sağlanması,

* Küçük aile işletmelerinin korunması ve desteklenmesi,

* Üretim ve tüketimin birlikte planlanması,

* Tüketimin düzenli hale getirilmesi ve artırılması,

* Odaklı ve hedefli faaliyetlerin yapılması,

* Finansal kaynaklara erişimin kolaylaştırılması ve yaygınlaştırılması ve

* Doğanın ve diğer kaynakların korunması.

Erdem Ak
1973 yılında Balıkesir’de doğdu. İlköğrenimini aynı şehirde tamamladı. Kuleli Askeri Lisesi mezunudur. Kara Harp Okulu’ndan ayrıldı. Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF - İşletme Bölümü mezunudur. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Girişimcilik Yüksek Lisans Programı’nda eğitim almıştır. Gerçekte hayat boyu öğrencidir. Özel sektörde değişik firmalar hesabına çalıştı. Çalışma konularının başında tarım ekonomisi, kırsal kalkınma ve girişimcilik gelmektedir. Özellikle tarım sektörüne yönelik yayıncılık ve danışmanlık işleri yapmaktadır. Ülkemizin tarım ve gıda gazetesi Hasat Türk’ü yayınlamaktadır. Tarım ekonomisi ve kırsal kalkınma konularında pek çok yazı ve makale yayınlamış, sunumlar yapmıştır. Son yıllarda kooperatifler ve dernekler başta olmak üzere bir takım sivil toplum kuruluşlarında ortaklık, üyelik ve yöneticilik yapmaktadır. Evli ve bir erkek çocuk babasıdır. İyi seviyede İngilizce bilmektedir.

    İlgili başlıklar

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir