“Depremden Alamadığımız Dersler”
Ülkemizin son yıllarda yaşadığı en büyük afet olan 6 Şubat Depremlerinin birinci yıl dönümünde, bölgede sürekli çalışmalar yapan Frankfurt School Finance Management Kıdemli Tarım Uzmanı İbrahim Oğuz ile bir görüşme gerçekleştirdik. İbrahim Oğuz, geçen yıl depremi takip eden günlerde Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nden Prof. Dr. Bülent Gülçubuk ile “Deprem Bölgesi Tarımsal Saha Araştırma Raporu”nu hazırlamıştı. İbrahim Oğuz ile Rapordan hareketle deprem bölgesinin güncel durumunu konuştuk.Bugün sizinle 6 Şubat depreminin kırsala ve Tarım Gıda Ekosistemine etkileri konuşacağız. Deprem öncesi verilere göre 11 ilin Türk Tarımındaki yeri nedir? Bir yıl sonra aynı seviyeye gelindi mi?
6 Şubat Salı günü depremin birinci yıldönümü. Yastayız bugün. Türkiye Cumhuriyetinin yaşadığı en büyük insani ve maddi kaybın olduğu doğa olayını tam bir yıl önce yaşadık. Ölen tüm insanlarımıza Allahtan rahmet, kalanlara da başsağlığı ve sabır diliyorum. Resmi rakamlara göre 54 bin canımızı kaybettik. Cumhurbaşkanlığı Strateji Başkanlığı maddi zararının 104 milyar dolar olarak açıkladı.
Sorunuza gelince; Deprem bölgesi olan 11 ilde Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı üretici sayısı yaklaşık 270 bin adet olup; toplam çiftçilerimizin %13’ünü temsil etmektedir. Bölgedeki tarımsal faaliyetin Türkiye’nin tarımsal üretim katma değerindeki payı %14,3’tür. Tarımsal üretimin %8,5 oranındaki kısmı ise depremden etkilenen bu illerden yapılmaktadır. TÜİK verilerine göre deprem bölgesinde yaklaşık 11 milyon küçükbaş hayvan, 35 bin de büyükbaş hayvan olduğu belirtiliyor. Deprem illerinde tarım alanlarının kullanımına ilişkin verilere baktığımızda; tarla bitkileri, bahçe bitkileri ve nadas alanlarını da içine alan toplam tarım alanın 3,8 milyon hektar olduğu; Bu alan Türkiye’nin 23,8 milyon hektar olan toplam tarım alanın %16’sını oluşturmaktadır. Yapmış olduğumuz araştırma her ne kadar deprem 11 ilde yaşansa da kırsal bölgeye etkisi 5 il ile sınırlı kalmıştır. Bu da tüm üretim alanın %5’ini oluşturduğudur.
Deprem sonrası yapmış olduğumuz ilk tahminlerde depremin boyutlarına bakıldığında Tarımsal değer zincirinde oluşan hasardan kaynaklı yaklaşık 4 milyar dolarlık bir üretim kaybı ile karşı karşıya kalabileceğimizi tahmin ediyorduk. Mayıs ayında yapmış olduğumuz araştırmada bitkisel ürünlerde tahılların deprem öncesi ekili olduğu; Nisan – Mayıs aylarında ekilecek olan alanların ekili olduğu görüldü. Ekonomik kayıp hayvancılık sektörünün daralmadan kaynaklı olduğu görüldü. Bugün özellikle depremden çok etkilenen Hatay ilinde yapılan tüm iyileştirmelere rağmen eski seviyeye gelmesinin mümkün olmadığını görüyoruz. Sonuçta depremin tarım ve gıda ekosistemime zararı 24 milyar TL olarak hesaplandı.Bildiğimiz kadarı ile depremden sonra depremin tarım ve gıda ekosistemleri üzerinde bir araştırma yaptınız. Sonra da bulgularınızı yayınladınız. Depremin birinci yılına girdiğimiz günümüzde böyle bir rapor hazırlamakta amaç neydi?
Deprem sonrası ilk haftalar insan kurtarma ve bir an önce bölgede yaşam koşullarının iyileştirmesi önemliydi. Ama bu kadar büyük depremin birçok sonucu vardı ve bunların araştırılması gerekiyordu. Biz de inisiyatif alarak depremin tarım ve gıda değer zincirinde etkilerini araştırmak üzere Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk Hocamızla depremden en çok etkilenen beş ilin kırsalını kapsayan seyahat yaptık. Yaptığımız tespitleri ve bundan sonra yapılması gerekenleri rapor haline getirdik. Saha araştırmasının çıktılarını Tarım ve Gıda Etiği Derneğinin yaptığı 3. Uluslararası Afetlere Dirençli Tarım ve Gıda Sistemleri konulu kongrede sunma imkanı bulduk.
Eğer depremi bölgede ve bir kırsalda yaşamadıysanız, depremin şehirdeki etkisi hafızalarımızda kalmıştır. Depremin şehirlerdeki yıkıcı etkisi kırsalda hiç deprem olmamış ya da kırsal çok az etkilenmiş gibi bir kanı oluştu hepimizde. Nitekim depremin tarım ve gıda ekosistemine etkisinin olacağını tahmin ediyorduk. Raporun amacı deprem kırsalı nasıl etkilendiğini görmenin yanı sıra “afetlere dayanıklı tarım ve gıda ekosistemi nasıl yaratabiliriz ve kırsalda dirençli toplumlar nasıl inşa edebiliriz” sorusuna cevap bulmaktı. Bu deprem aslında kırsalda ve şehirlerde insan eliyle kurduğumuz medeniyeti yıktı. Öyle ise “yeniden afetlere dirençli medeniyet yaratmak için neler yapabiliriz” sorusunu yerinde tespit ederek ve kırsalda yaşayana sorarak bulmamız gerekiyor. Eskisinin aynısını tekrar inşa mı edeceğiz? Kırsalı da yeniden inşa ederken bazı bilgilerimiz elimizde olsun istedik. Ayrıca biz çok hızlı unutan topluluklarız. Depremi ve etkisini unutmamak ve gelecek kuşaklara hatırlatmak gerekirdi. Nitekim geçen hafta Hatay ilimizde TÜBİTAK’ın desteklediği Mustafa Kemal Üniversitesinin düzenlediği Afetlere Dirençli Kırsal Kalkınma çalıştayına katılma fırsatı bulduk. Hazırladığımız raporun çalıştaya katkısı oldu diye düşünüyorum.
Raporda bulduğunuz saptamalar ile ilgili önlemler alındı mı? Tespit edebildiniz mi?
Deprem sonrası yaptığımız en önemli saptama depremin oluş tarihinin afetin kırsalda etkisinin önemiydi. Eğer deprem Şubat ayında değil Nisan – Eylül ayları arasında oluşsa idi başka şeyler konuşabilirdik. 6 Şubat, üretimin çok az ve toparlanma için zaman tanındığı bir zaman dilimi olmuştur. Tespitlerimizden birinin de kırsalda depremde en çok kadın ve çocukların etkilendiği görüldü. Diğer bir tespitimiz de toplum olarak müthiş dayanışma örneği sergiledik ama maalesef tarım ile ilgili STK’ların kırsalda etkin olamadığı görülmesi oldu.
Diğer taraftan deprem sonrası üretme iradesinin mutlak şekilde tetiklemesinin önemli olduğunu; bunun için de ihtiyaçlar hiyerarşinin bir an önce temin edilmesi gerekliliği ve tarım gıda ekosisteminde girdilerin bir an önce temin edilmesi gerekliliğiydi. Bence üretim yitimi olmaması ve kırsalın ayakta kalması için gerekli birçok şey geç de olsa yapıldı. Sonradan yaptığımız tespitler doğal afetlerin insan psikolojisi üzerinde etkilerinin daha fazla üretken yapabildiği gerçeğiydi.
Deprem sonrası yapılması gereken önlemler nelerdi? Bir yıl sonrasına bakıldığında neler yapıldı? Hala yapılması gereken neler var?
Bulduğumuz tespitlerde kısa, orta ve uzun vadeli yapılabilir olanlar vardı. Tabi ki tespit ve önerilerin birçoğunun sağlanması mümkün değil. Bu günkü kırsal alan depremden önceki kırsal olmadığı gibi; kalanlarda eski insanlar değil. Neler sağlandı? Depremin ilk döneminde hayvan yemi verildi. Sonrasında “üretim devam etsin” diye tohum gübre dağıtıldı. Kısa vadeli yapılacakların birçoğu yapıldı. Asıl yapılması gerekenler için maalesef bir değişim göremedik. Örneğin yıkılan ahırlar yerine benzer ahırlar yapıldığını gördük. Oysa bu felaketlerden ders çıkarıp yeniden kırsalı tasarlayabilirdik. Mesela hayvanları haraç mezat elinden çıkarmak zorunda kalan üreticilerimiz örgütlenip birçok küçük ahır yapma yerine daha fenni ihtiyaçların karşılandığı ortak ahırlar yapılabilirdi. Üreticiler; ortak ahırlar ile iş bölümü yapabilir, kendine daha fazla zaman ayırabilir, sütü daha uygun fiyata satabilir ya da sütü işleyebilir…
Raporunuzda yer verdiğiniz “Bölgenin diğer bir özelliği tarımsal sanayinin en yaygın olduğu coğrafya olmasıdır. Deprem tarımsal sanayiyi de olumsuz etkilemiştir. Sanayinin olumsu etkilenmesi Tarımsal ürün pazarını daraltacağı gibi olası tarımsal üretim kayıplarının tarama dayalı sanayiye de olumsuz etkileri olması muhtemeldir” tespitlerinin bugün itibari ile değerlendirmesini yapabilir misiniz?
Evet deprem bölgesi tarımsal sanayinin olduğu önemli bir bölgemiz. Tarımsal sanayi depremden olumsuz etkilendi. Bir taraftan çökme sonucu oluşan hasar; diğer taraftan kalifiyeli insan kayıpları ile karşı karşıya kaldı. Neyse ki sektör çok hızlı toparlandı. Toplamda sektör bir miktar zarar etmiştir. En son deprem bölgesine yaptığımız seyahatte Hatay Ticaret Borsası yetkilileri yaptığımız görüşmelerde tarımsal sanayi tam kapasite ile olmasa da toparlandığı hatta ihracatın çok canlandığı bilgisini verdiler.Raporun sonunda verdiğiniz anahtar kavramların uygulama alanları ve oranları hakkında değerlendirmeleriniz nelerdir?
Evet, anahtar kavramlar çok önemlidir. Çünkü çözümler de anahtarın içindedir. Doğa olayları bir gerçektir. Suçlusu doğa değildir. İklim değişikliği ile beraber daha fazla afetler yaşayacağız. Bu nedenle daha dirençli kırsal yaratmamız şart. Bu deprem şunu bize gösterdi ki afetlerden sonra kentlerin dahil hızlı bir şekilde toparlanmanın yolu kırsalın güçlü ve üretken olmasından geçiyor. Bir daha böyle afetler yaşamamamız için ödev ve sorumluluklarımız var. Bu depremden hepimizin alması gereken dersler olduğuna inanıyorum.
Depremin tarım ve gıda ekosistemine etkisini bu yıl daha fazla hissedebiliriz. Zira geçen sene deprem bölgesinde sermayesini yitirmiş üreticilere bir de ürünlerin birçoğunun para etmemesi eklendi. Bu yıl nasıl tepki vereceği, ekip ekmeyeceği, neyi ekeceği, nasıl ekeceği bilinmiyor.
Raporun sonunda afetlere dirençli kırsal kalkınmada yapılması gereken işler ve bu işlerin nasıl ve kimler tarafından yapılması gerekliliği ile ilgili öneriler sıralandı. Önerilerin birçoğu STK’lara, yerel yönetimlere ve politika yapıcılarına yöneliktir. Ne kadarı yapılır bilinmez ama gördüğümüz hala depremden çok da ders almadığımız ya da alamadığımızdır. İnşallah gelecek kuşaklar bizi yargılamazlar.