İdeal Bir Gıda Sistemi ve Sağlıklı Diyet Gereksinimi
Gelecekte dünya nüfusunun nasıl besleneceği konusunda kesin bir şey söylenemez. Özellikle iklim değişimi, artan nüfus, daralan ekim alanları, savaşlar, gıda adaletsizliği ve daha birçok etken bunun nedenleridir. (1) 2100 yıllarına gelindiğinde dünya nüfusunun 11,2 milyarı bulacağı beklenmektedir. Küresel açlık sınırı altındaki ülkelerin sayısı 2000 yılında 26, 2010 yılında 79 iken ve 2023 yılında 95’ya çıkmış olması düşündürücüdür.
Bir hektar 1950’lı yıllarda 2 kişiyi, 1999’lu yıllarda 4 kişiyi doyururken, 2025’li yıllarda da 5 kişiye gıda sağlamak zorunda. Ayrıca sıcak dalgası, sel, fırtına, buzulların erimesi gibi değişimlerin, özellikle tarımsal üretim alanlarını büyük ölçüde daraltacağı bir gerçektir.
Diğer taraftan beslenmemizle ilgili hala oturmuş bir diyet uygulanamamaktadır. Gıda sistemleriyle ilgili insan hakları (yani, gıdaya, sağlıklı bir çevreye ve insana yakışır iş hakları) karşılanmamakta ve dünya nüfusunun neredeyse yarısı bu hakların altında kalmaktadır. Küresel nüfusun yalnızca %1’i güvendedir. Mevcut gıda sistemlerindeki farklı dağılımı ele alan ulusal politikalar, gıda ile ilgili insan haklarının karşılanmasını sağlamaya yardımcı olacaktır.
Dünya nüfusunun yarısından fazlası sağlıklı beslenmeye erişimde zorluk çekiyor ve bu durum halk sağlığı, sosyal eşitlik ve çevre için yıkıcı sonuçlara yol açıyor. Açlık bazı bölgelerde azalmış olsa da genişleyen çatışmalar ve ortaya çıkan iklim değişikliği etkileriyle bağlantılı son artışlar, bu olumlu eğilimi tersine çevirdi. Obezite oranları küresel olarak artmaya devam ediyor.
Gıda sistemleri konusunda otorite EAT-Lancet Komisyonu, meta analizleri baz alarak dünyadaki diyeti sağlıklı, sürdürülebilir ve adil gıda sistemi “SAĞLIKLI DİYETİ” ortaya koydu. (2) Bu diyet yeterli, çeşitli, dengeli ve ölçülü olduğundan sürdürülebilir kalkınma hedefine çok uygun görünmektedir. Menü, sağlıkla beraber, gıda adaleti ve çevreyi de göz önüne bulundurarak oluşturulmuştur. Uygulanması aşamasında küresel, bölgesel, yerel ve bireysel araçlardan yararlanılacağı beklenmektedir.
SAĞLIKLI DİYET olarak tanımlanan bu uygulama görselde özetlenmiştir. Görselin detayları ayrı bir yayında ele alınacaktır. Bitkisel ve hayvansal kaynakların karşılaştırılmasında günlük teorik 2375 kalorinin ancak %12sinin “süt-peynir, kırmızı-beyaz et ve yumurta”dan oluşan hayvansal, %66sinin ise bitkisel kökenli olması oldukça çarpıcıdır (diğer gıda grubu yağ ve şeker %22!).
Komisyonun önerileri doğrultusunda bir gıda sistemi dönüşümü, tarımsal verimliliği, gıda kaybı ve israfı azaltacaktır. Buna karşın iklim, biyoçeşitlilik, su ve kirlilik üzerindeki çevresel baskıları önemli ölçüde azaltacaktır. Tarımsal emisyonlarda %15’lik bir düşmenin yanında, iklim, biyoçeşitlilik, su ve kirlilik üzerindeki çevresel baskıları önemli ölçüde azaltacaktır.
Bu teorik Görselde hayvansal gıdalardan etin tabana çekilmesinde neden olarak, doymuş yağ bakımından zenginliğe karşın, çoklu doymamış yağ asitlerince fakir oluşu öne çıkmaktadır. Yağ asidi bileşimleriyle uyumlu olarak ve bitkisel protein kaynaklarıyla (örneğin, kuruyemişler, soya ve diğer baklagiller) karşılaştırıldığında, kırmızı et tüketimi kandaki LDL kolesterol seviyelerini artırması ve koroner kalp hastalığı riskinin artması önemlidir. Kırmızı etin diyabet 2’ler için riski yanında, sağlıksız kilo alımında ve sağlıksız yaşlanma da etkilidir. Ayrıca yüksek miktarlarda kırmızı et tüketen ülkelerde toplam ölüm riskinin artması da gözlenmiştir. Yumurta, kolesterolü bakımından yüksektir ve diyabetli kişilerde koroner kalp hastalığı riskleri taşımaktadır.
Süt ve türevleri geniş besin değerlerine sahiptir, ancak doymuş yağ oranı yüksek ve çoklu doymamış yağ oranı düşüktür. Süt yağı, doymamış bitkisel yağlara kıyasla LDL kolesterolü önemli ölçüde artırır. Öngörüldüğü gibi, süt yağı kardiyovasküler hastalıklarla pozitif ilişkilidir.
Sağlıklı diyetin gerçekleşmesinin çevre ve ekonomiye olumlu katkıları olacaktır. Gerekli olan bu yatırımın, hızla ekonomik faydalara dönüşeceği ve yılda yaklaşık 5 trilyon ABD doları ekonomik fayda sağlayacağı belirtilmektedir.
Söz konusu SAĞLIKLI DİYET 2050 yılına kadar küresel tarımsal üretimde 2020’ye kıyasla %37’lik bir artış sağlarken hayvancılık üretiminde %33 bir kayıp yaşanacaktır. Yine yem bitkileri üretiminde önemli bir düşüş yaşanırken, sağlıklı diyetlere geçişle birlikte sebze, meyve, kuruyemiş ve baklagil üretiminde %63’lük bir artış izlenebilecektir.
Gelişmeler karşısında sağlıklı diyete ulaşmanın fazla uzun zaman almayacağı bir gerçek. O nedenle tarımsal planlamaların, araştırmaların ve yatırımların yeniden ele alınmasında fayda vardır.
Kaynakça
1) https://nazimiacikgoz.wordpress.com/2023/05/05/dunya-gelecekte-nufusunu-besleyebilecek-mi/
2) https://www.thelancet.com/commissions-do/EAT-2025






