2023 Yılı Gıda Enflasyonu ve Tarımda Sürdürülebilir Politika Tasarımı -3
Tarım Ürünleri Piyasa Özellikleri ve Fiyatı Belirleyen Faktörler
Doğa koşullarına bağlık ve biyolojik süreçlerden etkilenme özelliği, tarımı, diğer sektörlerden ayrıştırmış, hemen her dönem ve her yerde insan-tarım ilişkilerini meşakkatli (problemli) kılmıştır. Bilinen yazılı tarih döneminde, tarım-insan ilişkilerinin olağanüstü (doğal-beşeri) olayların etkisinde geliştiğinin örneklerine sıkça rastlanmaktadır. Özellikle büyük iktisadi krizler, deprem veya diğer fiziksel afetler ile küresel salgın gibi biyolojik afetlerin yaşandığı dönemlerde, gıda temini ve tedariki insanların en önemli sorunu (derdi) olmuş ve tarıma bakış önem ve öncelik kazanmıştır. Dünya, 2020 yılı başından itibaren Covid-19 salgını, 2022 yılı Şubat ayından itibaren Ukrayna-Rusya Savaşı, 2023 yılı Ekim ayından itibaren de İsrail’in Gazze’yi işgal nedeniyle kriz halindedir. Son olarak Kızıldeniz bağlantısında yaşanan gerilim ve çatışmalar, krizin boyutunu artırmıştır.
Kriz döneminde gerek tedarik zincirlerindeki kırılmalara bağlı arz sorunları gerekse tarımsal ürün fiyatlarındaki artış çokça tartışılmaktadır. Gıda talep esnekliği düşük olduğundan, küresel salgın veya iktisadi kriz zamanlarında arz miktarından bağımsız olarak fiyatlarda yükselmeler hep görülmüştür. Türkiye’de mevsimsel arz etkisiyle gıda fiyat endeksi Mayıs-Ağustos aylarında genellikle düşmektedir (bakınız Tablo-5). Ancak son üç yılda endeks her ay bir önceki aya göre sürekli yükselmiştir. Bu yükselişin nedenini tarımsal ürün arzından bağımsız olarak, genel fiyatlarda görülen sürekli artış ve yukarıda ifade edilen krizlerle ilişkilendirmek mümkündür.
Tarımsal piyasalar çok çeşitli ürün içermeleri ve fazla sayıda aktörün etkisinde yönetildiğinden piyasa işleyişi bakımından homojen bir özellik sergilememektedir. Tarımsal faaliyetin nihai çıktısı olan üretimin miktar ve kalitesi, dışsal faktörlerin etkisi ile mevsimsel olarak değişkenlik göstermektedir. Gerek bu değişkenliklerin etkisiyle gerekse talebin çeşitlenmesi nedeniyle fiyatlarda dalgalanmaların görülmesi tarımsal piyasaların tipik özelliğidir.
Türkiye’de tarımsal üretim geniş alanlarda ve çok sayıda üretici tarafından yapılmaktadır. Üretimi yapılan bitki tür ve çeşitliliği ile hayvan tür ve ırk çeşitliliği fazladır. Bu yapısal özellik tarımsal üretimi kontrol etmeyi güçleştirmekte ve üretim dağınıklığı nedeniyle piyasa işleyişi homojen değildir. Bu durum gelir tahminini zorlaştırmakta ve çoğu kez fiyat istikrarsızlığı ortaya çıkarmaktadır. Piyasanın yapısal özelliği yanında tarım ürünleri ve gıda fiyatları üzerine çok sayıda faktör etki etmektedir. Bu etkileri aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür:
- Küresel ısınmanın etkisiyle artan kuraklıkların ve diğer bazı faktörlerin neden olduğu üretim azalmaları veya üretimde şok düşüşler kaynaklı arz yönlü baskılar (Türkiye 2021 yılında tarımsal kuraklık yaşamıştır).
- Artan nüfus ve yükselen refah nedeniyle talep yönlü baskılar (her dönem karşılaşılan durumdur).
- Hammadde, enerji, nakliye ve işgücüne ödenen ücret vb. girdi fiyatlarında meydana gelen artış baskısı (Türk Lirasının değer kaybı, petrol fiyatlarının değişimi ve tarım ürünleri üretici fiyat endeksinin son yıllarda sürekli yükselerek işlenmiş ürünlerin girdi maliyetlerini artırması, tüketici fiyatları üzerinde baskı oluşturmuştur).
- Ürün alım bedellerinin maliyet esaslı yaklaşım yerine başka faktörlerle belirlenmesinin oluşturduğu fiyat politikası baskısı (Ürün alımlarında fiyat belirleme yöntemi maliyet esaslı yaklaşım yerine önceki yıl fiyat referanslı ise genelde fiyatları yükseltmektedir. Bu şekilde belirlenen ve bir üretim döneminde ulaşılan en yüksek fiyat, sonraki yılların fiyatına referans olarak tarım ürünlerinde fiyatın sürekli artmasına neden olmaktadır).
- Dış pazarların risk baskısı (Tarım ürünleri ve gıda fiyatlarının yükseldiği dönemlerde ithalatçı ve ihracatçı firmalar, fiyatlara uygulanacak olası bir müdahalenin yönünü tam olarak tahmin edemedikleri için kararlarına risk unsurunu da eklemektedirler. Bu belirsizlik fiyatları yükseltirken enflasyon üzerindeki baskıyı da devam ettirmektedir).
Türkiye’de etkin işleyen bir tarımsal pazarlama sistemi bulunmamaktadır. Bu nedenle sektörün piyasa işleyişi de etkin değildir. Türkiye’de tarım ürünleri ve gıdada fiyat istikrarsızlığının sürekli görülmesinin nedeni piyasanın ürün bazlı işlememesi ve topyekûn bir bakışla politika/kararlar oluşturulması ile sektörün özgünlüğünü yeterince dikkate alınmamasıdır. Fiyatın oluşumu kontrol edilemediğinden, çoğu kez enflasyonla ölçülebilen etki ile fiyata müdahale politikaları oluşturulmaktadır. Bu şekilde alınan kararlar da orta vadede çözüm üretmekten uzak kalmaktadır. Hükümetler gıda fiyatlarının sürekli arttığı dönemlerde tarım ürünleri piyasalarına müdahale etmektedirler. Türkiye’de de hükümet Covid-19 salgını dönemiyle birlikte tarım ürünleri ve gıda fiyatlarının artışını önlemek amacıyla “kriz yönetimi” bağlamında birtakım tedbirler almıştır. Alınan tedbirlerin bir kısmı aşağıda sıralanmıştır:
- Bazı ürünlerin ihracatına dönemsel sınırlama getirilmiştir.
- Tarım ürünleri ve gıda maddeleri ithalatında dönemsel kolaylıklar sağlamıştır.
- Vergi düzenlemeleri ile maliyet düşürülmeye çalışılmıştır (KDV oranı %8’den %1’e düşmüştür).
- Bitkisel üretim alanını artırmak için hazine arazilerinin kiralanmasında kolaylıklar oluşturulmuştur.
- Tüketicilerin gıda ürünlerine erişim alternatifini çoğaltmak amacıyla tarım kredi kooperatiflerine bağlı iştirak olan kooperatif marketlerin sayısı artırılmış ve ülke geneline yayılımı sağlanmıştır.
Sonuç
Tarım ürünlerinde fiyat oluşumunda arz/üretim miktarı kadar pazarlama ve ticaret boyutu da önem taşımaktadır. Fiyat istikrarının sağlanabilmesi öncelikle tarımsal üretimden gıda sanayiine kadar değer zincirinin tüm aşamalarında istikrarlı bir yapının kurulmasıyla mümkün olabilecektir. Bu nedenle tarımsal üretim yapılan her bir işletme kadar kooperatifler, gıda sanayii, toptancı haller ve tarım ürünleri lisanslı depoculuk uygulamaları gibi organizasyonların önemi de büyüktür. Ayrıca fahiş fiyatı önlemeye yönelik uygulamalar ile etkin işleyen rekabet ortamının sağlanması da tarımsal piyasanın etkin işlemesine hizmet edebilecektir. Bu bağlamda söz konusu seçeneklerin en genel özelliğinin gıda arzında daha fazla yerellik, yerel kaynakların etkin kullanımı ve yerel ilişkilerin değerlendirilmesiyle güçlenen tarımsal örgütlenme modelleri olacağı anlaşılmaktadır. Her biri sürdürülebilirlikle ilişkili olan bu konuların, ancak etkin politikalar ve yönetişim yapısı güçlendirilmiş kurumlarla hayata geçeceği açıktır.
Hükümetler hemen her dönem tarımsal piyasalara müdahale ederler. Müdahalenin gerekçeleri genelde içinde bulunulan durumun/konjonktürün izlerini yansıtmaktadır. Tarihsel olarak görülmüştür ki, tarımsal piyasalara müdahale yöntemi ne olursa olsun uygulama, taraflardan birini kısa sürede memnun etse de, orta ve uzun vade de kalıcı çözüm sağlayamamaktadır. Çözümü müdahale yerine, sektörü düzenlemede aramak daha isabetli bir yaklaşım olacaktır. Düzenlemenin kurumsal özellik kazanmasıyla, gıda fiyatlarının istikrarsız seyrine, yine piyasa içinde çözüm üretmek mümkün olabilecektir. Çünkü sektör; girdi temini, fiyat, rekabet ve ürün arz yönüyle sürekli izlenmiş olacak ve kurumsal görev sorumluluğu ile karar oluşturma süreçleri hızlandırılmış olacaktır.