Süt Sektörü ve Sera Gazları
Sevgili dostlar,
Baştan söyleyeyim, emisyonların düzeyi dikkate alınmayacak miktarda olmamakla birlikte enerji, endüstri sektörü kadar değil.
Şöyle ki hayvancılık sektörü içerisinde süt endüstrisi besinsel, ekonomik ve sosyal yararlarının yanında tüm gıda endüstrisinin en fazla karbon ayak izine sahip kolu olarak ifade ediliyor.
Karbon ayak izi; birim karbon dioksit (CO2) cinsinden üretilen sera gazı miktarı açısından insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsü diye tanımlanıyor.
Bir ürünün karbon ayak izini hesaplamak için, ürünün yaşam döngüsünde yayılan sera gazı miktarı tahmin ediliyor. Yaşam döngüsü ise, hammaddenin getirilmesinden-son ambalaja, dağıtımdan-tüketime kadarki tüm aşamaları içeriyor.
Tarımın payı daha az
Türkiye’de toplam sera gazı emisyonlarında 2021 yılında CO2 eşdeğeri olarak en büyük payı yüzde 71,3 ile enerji kaynaklı emisyonlar alırken bunu sırasıyla yüzde 13,3 ile endüstriyel işlemler-ürün kullanımı, yüzde 12,8 ile tarım ve yüzde 2,6 ile atık sektörü takip etmiş.
Tarımsal üretim kaynaklı sera gazı salımı da üç ana başlıkta inceleniyor. Bunlar; hayvancılık, çeltik tarlaları ile anız yakma-organik atıkların yanması gibi diğer faaliyetlerden oluşuyor.
Hayvancılıkta emisyonlar
Tarımın önemli bir faaliyeti olan hayvancılık ise sera gazlarını çeşitli şekillerde üretiyor. Bunlardan birincisi çiftlik hayvanlarından kaynaklanan doğrudan emisyonlar (gübre ve enterik fermantasyondan) ikincisi hayvan yemi üretiminden ileri gelen emisyonlar, üçüncüsü gübre üretiminde enerji kullanımından oluşan emisyonlar, dördüncüsü sağım, soğutma, barındırma, depolama gibi çiftlik operasyonlarından hesaplanan emisyonlar ve beşincisi de nakliye, üretim sonrası nakliye, işleme ve perakendecilik gibi faaliyetlerden ileri gelen emisyonlar olarak ifade edilebiliyor.
2026; kritik
Bu konuları neden sık sık gündeme getiriyorum. AB’nin emisyonları azaltarak sıfır karbon hedefine ulaşma siyaseti bulunuyor. Bu çerçevede 2026 yılından itibaren emisyon miktarı yüksek olan ürünlere “sınırda karbon vergisi” adıyla yeni bir vergilendirme geliyor. Ürünlerin atmosfere saldıkları emisyonlar bilinmezse gümrük vergisi ile maliyetler artacak ve Türkiye birçok üründe rekabet şansını yitirecek.
Çalışmalar yapılmıyor değil
O nedenle çalışmalara hız verilmesi son derece hayati önem taşıyor. Örneğin bendeniz bu konuda iki doktora projesini hayata geçiriyorum. Bunlardan birincisi Gıda Yüksek Mühendisi Ruhşan Özdemir Çiftçi tarafından yürütülen pastörize ve dayanıklı sütlerde, ikincisi de Ziraat Yüksek Mühendisi Arca Tekyiğit tarafından yürütülen beyaz peynirlerde karbon ayak izlerinin saptanması projeleri. Projeler bittiğinde Türkiye’nin elinde hiç olmazsa bu ürünler ile ilgili değerler bulunacak. Bu değerli çalışmaları hem kamunun hem de sanayinin desteklemesini bekliyorum açıkçası.