
Tarım ve Gıda Sektörlerinde Tedarik Zincirinin Önemi
05-09 Şubat 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilen Lojistik Evreni 2024 Dijital Zirvesinde, “Tarım- Gıda Bütünleşik Tedarik Zinciri” başlığıyla bir sunum yaptım. Tarım ve gıda sektöründe lojistik ve tedarik zinciri konusuna yeterince önem verilmediğini, bu konuda çok fazla çalışma yapılmadığını söyleyebilirim. Tarım ve gıda sektöründe tedarik zinciri, bizim sık sık dile getirdiğimiz “Tarladan sofraya” ifadesinin birebir karşılığıdır. Kastettiğim de bu ifadenin derinlemesine incelenmesi gerektiğidir. Yazımda da hem “tedarik zinciri” hem de “tarladan sofraya” ifadesini birlikte kullanacağım. Günümüzde “küreselleşme” sonucu küçük bir köye dönen dünyamızda rekabet koşullarının ne kadar zorlayıcı olduğu gerçeğinden hareketle lojistiği de kapsayan tedarik zincirinin üzerinde önemle durulması gerekmektedir.
Esra Bilmez, “Rekabetin yoğun olduğu günümüz pazarlarında işletmelerin daha hızlı, esnek, yaratıcı ve yenilikçi olabilmek için pazar odaklı pazarlama anlayışı ile bütünleştirilmiş etkin tedarik zincirlerine ihtiyaçları vardır” demektedir.
Bu gerekliliği Dr. Atiye Tümenbatur da şu şekilde vurgulamaktadır; “Lojistik giderlerin satış gelirine oranı tarım sektöründe %18, gıda sektöründe %13’dür. Bu oranlar genel ortalama olan %10’nun üzerindedir.”
Literatüre göre tarım ürünlerinin “tarladan sofraya yolculuğunda”, üreticiden/yetiştiriciden çıktıktan itibaren 4-6 misli fiyat artışı söz konusudur. Başka bir ifadeyle bir tarım ürününün tüketicinin sofrasına geliş fiyatının yüzde 20-25’i üreticinin/yetiştiricinin eline geçmektedir. Ürünün satış fiyatının yaklaşık yüzde 20’si lojistik giderlerine gittiğine göre geriye kalan yaklaşık yüzde 50-55’lik kısım aracılar ve son satıcılar arasında paylaşılmaktadır. Bu veri bile tek başına, herhangi bir çiftçinin tarımda alın terinin karşılığını bulamadığını ispatlamaktadır.
Ülkemizin tarımdaki yapısal sorunlarının başında parçalı arazilerden oluşan işletmelerin varlığı gelmektedir. “Küçük aile işletmesi” olarak da adlandırılan bu durum bazı yönleriyle avantajlar sağlarken diğer yönleriyle sorunların temelini oluşturmaktadır. Yeterli sermaye birikimi olmayan küçük aile işletmelerinin tek başına günümüz sorunlarına çözüm bulması kolay değildir. Tedarik zincirinin; girdi temini, üretim aşamaları ile ürünün depolanması, elleçlenmesi ve müşteriye ulaştırılması süreçlerini de kapsadığı söylenebilir. Bu süreçleri, küçük aile işletmeleri kolayca yönetememektedir. Çünkü lojistik yönetiminin etkinliği lojistiğin yedi doğrusu olarak bilinen hususların yerine getirilmesine de bağlıdır. Doğru ürünün; doğru yere, doğru şekilde, doğru müşteriye, doğru maliyetle, doğru zamanda ve doğru miktarda ulaştırılması gerekmektedir. Sorunlar buralarda kendini açık biçimde göstermektedir. Derya Öztürk’e göre tedarik zinciri yönetimini etkileyen faktörler şunlardır; “Müşteri talepleri, küreselleşme, rekabet, bilgi ve iletişim, resmi etkiler, çevre, çalışanların bilgi ve becerileri”.
Öztürk’ün saydığı faktörlerle, bir üreticinin ilgilenmesi ve baş etmesi imkansızdır. Lojistik ve tedarik zincirinde lojistik fonksiyonlarının her birinde uzmanlaşmış, profesyonel örgütler bulunmaktadır ve dış kaynak kullanımı oldukça yaygındır.
Gıdanın temel madde kaynağı olan tarımsal üretim, bir yönüyle kadim bilgiler toplamıdır. Tarımsal üretim, yalnızca teorik olarak öğrenilecek bir şey değildir. Bu bilgilerin deneyimli kişilerden aktarılması ve sahada uygulanması gereklidir. Tarımsal üretim, örtüaltı üretim türü dışında, daha çok açık alanlarda yapılan iklim ve coğrafi koşullara doğrudan bağlı üretim şeklidir. Bu yönüyle çok ciddi riskler taşımaktadır. Riskler ve tehditler, sadece üretim süreciyle sınırlı değildir.
Yavuz Taşçıoğlu’nun vurguladığı gibi, “Tarım ve gıda sektöründe tedarik zinciri diğer sektörlere göre farklılık arz etmektedir. Tarım ve gıda ürünleri, üretim süreci için gereken girdiler de dahil olmak üzere çabuk bozulabilen ürünler olması nedeniyle hasat sonrasında pazarlama faaliyetlerinin hızlı, kaliteli, sağlıklı ve uygun bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir”.
Bu durumda etkin bir tedarik zincirinin kurulması ve yönetilmesi zorunluluktur. Etkin bir tedarik zinciri yönetiminin bazı faydalarını Prof. Dr. Mahmut Tekin şöyle sıralamaktadır;
“* Teslimat performansında iyileşme,
- Stoklarda azalma,
- Kalitede artış,
- Çevrim süresinde kısalma,
- Pazardaki değişikliklere daha kısa zamanda cevap verebilme,
- Daha fazla doğru tahmin edebilme,
- Kapasite gerçekleşme oranının artması,
- Müşteri memnuniyetindeki artış,
- Tüm tedarik hattında verimliliğin artması,
- Tüm tedarik hattında maliyetlerin (hammadde malzeme maliyetleri, üretim, maliyetleri, stoklama maliyetleri, ulaştırma maliyetleri vb.) düşmesi ve
- Girdilerin teminini garantileyerek, üretimin devamlılığının sağlanması.”
Prof. Dr. Tekin’in belirttiği konular rekabet edebilmenin, üretimde kalmanın ve para kazanmanın anahtar kavramları gibidir.
Bu sonuçları elde etmek için Derya Öztürk, “Günümüzde müşteri memnuniyetinin olası en yüksek düzeye getirilirken toplam maliyete etki eden unsurların da dikkate alınıp maliyet kalemlerinin minimize edilmeye çalışılması işletmelerin en temel amaçlarından biridir. Düşük maliyetle çalışılması, kaliteli hizmet ve ürün sunulması ve aynı zamanda da pazarın hızına ayak uydurulabilmesi için tedarik zincirinin mümkün olan en iyi şekilde tasarlanması gerekmektedir” demektedir.
Günümüzde iyi bir tedarik zincirinin teknolojik gelişmelerden ve olanaklardan yararlanması kaçınılmazdır. Teknolojinin bu süreçlerde etkin ve verimli kullanımı, işletmeye/çiftçiye bazı üstünlükler ve avantajlar sağlamaktadır. Gıda güvenilirliğinin köşe taşı olan izlenebilirlik, teknoloji kullanımı ile oldukça rahat şekilde zincirin tüm paydaşlarının erişimine sunulabilmektedir. Bu durum Naim Sevinç tarafından şöyle ifade edilmektedir; “Tedarik zincirinin her kademesinde yer alan paydaşların kullanılan bilişim teknolojileri sayesinde ürünler hakkında detaylı olarak bilgi sahibi olmakla birlikte gıda güvenliğini ve kalitesini de sorgulayabilmekte ve böylece takip edebilirlik ile şeffaflıkta artmaktadır”.
İzlenebilirlik, şeffaflık ve kayıt tutmanın önemi ortadadır. Birbiriyle bağlantılı birçok konu hakkında Hüseyin Şenkayas, “Gıda tedarik zincirinde ortaya çıkan zehirlenme gibi sorunların orijinine inememe, bilgi paylaşımındaki zorluklar ve güvensizlikler, gıda içeriklerinde sahtecilik, dolandırıcılık gibi meseleler çözüm beklemektedir. Gıda arzı yetersizlikleri, gıda kaybı, gıda atıkları ve gıda israfı da dünya nüfusu için kıtlığa giden bir sonu hazırlamaktadır. Dolayısıyla dünya, gıda tedarikini güvene almak, zinciri şeffaf hale getirmek, sürdürülebilir ve döngüsel bir gıda tedarik zinciri oluşturmak zorundadır” ifadelerini kullanmaktadır.
İfade edilen zorunluluk aslında bir seçenek değildir. Sürdürülebilirlik, rekabet edebilmek ve yasalar çerçevesinde faaliyetlerde bulunmak için mutlaka yerine getirilmesi gereken şeylerdir.
Tarımın kendine has koşullarını işletmenin/çiftçinin lehine çevirebilmenin bir yolu da kısa tedarik zinciridir. Belirli bir alanda gerçekleştirilen tedarik zinciri faaliyetlerinin sağlayacağı olumlu sonuçları
Manfredi De Fazio şöyle özetlemektedir; “Tarımsal tedarik zincirinde ve sürdürülebilir kalkınmada önemli bir kavram olan kısa tedarik zinciri, ürünün üreticiden tüketiciye ulaştıran aracıların sayısını azaltarak maliyetleri düşürmekle birlikte çevresel ve ekonomik olarak da olumlu katkı sağlayacaktır.”
Kısa tedarik zincirinin, ekonomik ve çevresel etkilerinin yanı sıra; gıdaya erişim, güvenilir gıdaya erişim, biyoçeşitliliğin korunması, yerel/bölgesel çeşitliliğin korunması gibi birden fazla olumlu etkisini de değerlendirmek gereklidir.
Tarım ve gıda sistemi içinde bulunanların, tedarik zinciri konusunda daha ayrıntılı ve derinlikli çalışmalar yapması dünya ölçeğinde bir “tarımsal üretim gücü” olan ülkemizin için bir zorunluluktur. Halen istihdamın yaklaşık yüzde 18’ini karşılayan ve GSMH içindeki payı %5,5 olan tarım sektörü -gerçekte- bu verilerden çok daha fazlasını hak etmektedir. Son yıllarda yaşanan pandemi, savaş ve iklim krizi gibi zorlayıcı koşullar göstermiştir ki “gıda güvencesi” ve “gıda egemenliği” kavramları tarımsal üretimle çok yakın ilişki içindedir. Bazı zamanlar “paranız olsa” dahi gıda temin ve tedariki mümkün olmayabilir. Özellikle üretim kapasitesi yüksek olan bir ülkenin “gıda ithalatı”nı çözüm olarak görmesi en az iki nedenle çok acıdır; kendi üreticisinin yerine başkalarını finanse etmek ve farkında olarak ya da olmadan birilerine bağımlı hale gelmek…
“Tarım” ve “üretim” ülkemizde hak ettiği itibarı yeniden kazanmak zorundadır. Tarımda yer alan üretici ve yetiştiricilerin üretime devam etmesini, en başta, emeğinin karşılığını almak/para kazanmak sağlayacaktır. Doğanın ve ekonomik dayatmalarının acımasız koşulları altında tarımda ve üretimde kalabilmenin yollarından birisi de etkin ve verimli tedarik zinciri oluşturmak ve yönetmektir. Bu kapsamda tarım ve gıda sektöründe tedarik zinciri konusunda en kapsamlı çalışmaları yapanlardan birisi olan Dr. Atiye Tümenbatur’un sözlerine kulak vermek yerinde olacaktır; “Türkiye tarım ürünleri üretim ve çekim yerleri haritasının mevsimsel özellikler dikkate alınarak çıkarılması, ürün, ambalaj ve lojistik standartların oluşturulması, aktarma merkezlerinin yer, büyüklük ve özelliklerinin belirlenmesi, ürün, mevsim ve ambalaj kriterlerine göre taşımacılık sisteminin belirlenmesi, üreticilerin tedarikçi seçimine yönelik modeller oluşturularak belli bir seviyeye sahip tedarikçilerin sisteme girişinin yapılması, üretici değerlendirmesinde ise sistemdeki tedarikçilerin kullanım oranının yeni bir kriter olarak dikkate alınması, sistemden işletmelerin çıkarılma yöntemlerinin belirlenmesi, tedarik zinciri kapsamının genişletilmesi ve tarımda dijitalleşme eylem planının (blok zincir, büyük veri, nesnelerin interneti vd.) oluşturulması önerilebilir.”
Dr. Tümenbatur’un özetlediği konular dahil verimlilik, gelir elde etme, gelecek ve sürdürülebilirlik adına yapılacak öneriler, Türk Tarımının yapısal özellikleri nedeniyle bizi birlikte hareket etmeye ve örgütlülüğe götürmektedir. Türk Tarımı, örgütlülük ve bilgi ile daha iyi noktalara gelebilecektir. Türk Tarımında bu örgütlülüğün adı kooperatifçiliktir. Kooperatifçiliği yeniden keşfetmek ve onun sağlayabileceği olanaklardan yararlanmak, kooperatifçiliği de tedarik zinciri/tarladan sofraya felsefesi ile düşünmek kaçınılmaz bir zorunluluktur.