Prof. Dr. Harun Raşit Uysal
Köşe Yazısı

Avrupa Temiz Gıdaya Nereden Ulaşacak?

Sevgili okurlar,

Aralık ayı ile yeni yılın ilk günlerinde Türkiye AB ülkeleri ile AB üyesi olmayan ülkelerden iade edilen tarım ürünlerinin şokunu yaşıyor. İade edilenler arasında kuru incir, susam, Antep fıstığı, bağ yaprağı hatta limon bile var. İade nedenleri de daha ziyade, aflatoksin, tarım ilacı kalıntıları (pestisit) ve salmonella grubu bakterilerin bu ürünlerdeki varlığı.

Kuru incirde topraktan geliyor

Kuru inciri ele alalım. İncir ağaçta kuruduktan sonra sırıkla yere düşürülüyor. Ertesi gün toplanıyor ki bu incirin bir gün toprakla teması anlamına geliyor. Aflatoksin üreten küfler işte bu esnada incire bulaşıyorlar. İnciri toplamanın şu an için başka yolu yok. Yüzlerce, binlerce ağacı olan üreticinin bunu yapmaktan başka çaresi bulunmuyor. Toplanan incirler kerevetler üzerinde güneş altında tamamen kurutulduktan sonra sınıflanmak üzere damların içerisine gölgeye alınıyor ve orada sınıflandırılıyor.

Kuru inciri satın alan tüccar ya da TARİŞ bunları kendi depolarına koyuyor ve küflenmesini yada başka mikroorganizmalar tarafından bozulmasını önlemek için kimyasal maddelerle ‘fümige’ ediyor (ilaçlıyor).

Bıçak sırtı

Buradaki olay, bıçağın keskin tarafının sırtı gibi bir duruma geliyor. İlaçlamazsan küfler gelişiyor ve aflatoksin, ilaçlarsan da ilaç kalıntıları oluşuyor. Her iki durumda da mallar Türkiye’ye iade ediliyor. Aynı durum fındık, Antep fıstığı gibi ürünler için de söz konusu.

Yaş olarak ihraç edilip, geri dönen limon, bağ yaprağı, yaş üzüm gibi ürünlere bakalım. Bunlardaki problem kimyasal ilaç kalıntısı (pestisit). Kimyasal ilaçlar bitkilerdeki hastalık, zararlı ve yabancı otlara karşı kullanılıyor.

AB kalıntı limitlerini düşürüyor

Tarımın ticarileştiği bütün ülkelerde ilaç kullanılmaksızın ürün elde etmek neredeyse imkansız halde. Kaldı ki ihraç edilen ürünler gerek üretici gerekse de ihracatçı tarafından daha özenle üretiliyorlar. Yine de geri dönüyorlar. Bunun bir nedeni de AB’de kalıntı limitlerinin son yıllarda çok düşürülmüş olması. Bu limitlerle üretim yapmak çok zor, çok zahmetli ve maliyetli. İlaç atmazsanız ürün olmuyor, atarsanız da geri dönüyor. Bunlar da bıçağın keskin tarafının sırtında.

AB ürün bulabilir mi?

Bu limitlerle AB’nin nereden ürün bulacağı da şüpheli. Tamam AB kendi tüketicisini koruyor da sıfıra yakın derecede kalıntı içeren ürün bulmaları da oldukça zor görünüyor. Bu nedenle zamanla limitlerin artacağını acizane düşünüyorum.

Ancak yine de temkinli olmak lazım. En iyisi bütün üreticileri kooperatifler şeklinde örgütleyelim, üretimi ve denetlemeleri kooperatiflerin gıda güvenliği ekipleri (ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, su ürünleri mühendisleri) ile yapalım.

Ancak böyle olursa hem iç tüketim hem de ihracatta gıda güvenliğini tesis edebiliriz.  

Prof. Dr. Harun Raşit Uysal
1961 yılında Kuşadası’nda doğdu. İlköğrenimini Kuşadası Yeniköy İlkokulu’nda, ortaöğrenimini İzmir Güzelyalı Ortaokulu’nda, liseyi İzmir İnönü Lisesi’nde tamamladı. 1984 yılında E.Ü. Ziraat Fakültesi Tarım Ürünleri Teknolojisi Bölümü’nden mezun oldu. 1987 yılında E.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Süt Teknolojisi Ana Bilim Dalından yüksek lisans, 1993 yılında da doktora eğitimini tamamladı. 1993 yılında Yardımcı Doçent, 1996 yılında Doçent, 2003 yılında Profesör unvanını aldı. 2011-2016 yılları arasında Ege Üniversitesi Tire Kutsan Meslek Yüksekokulu’nda müdürlük görevini üstlendi. Halen Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Başkanı olan Prof. Dr. Harun Raşit UYSAL, aynı zamanda Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulu Üyeliği ile Uluslararası Sütçülük Federasyonu (IDF) Süt ve Ürünleri, Çevre ve Çiftlik yönetimi daimi komite üyesidir. Üç dönem de Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulunmuştur.

    İlgili başlıklar

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir