
Yerel Kalkınırsa Değer Katlanır
Tarımsal üretim açısından “yeşil devrim” diye adlandırılan endüstriyel tarım birçok sosyal, ekonomik, çevre ve sağlık problemlerini de beraberinde getirdi. Küçük ölçekli tarımın neredeyse yok olması, köylüsüzleşme (de-peasantization), sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişimin olmaması, tarımsal nüfusun azalması gibi sebepler gösteriyor ki bu model artık çalışmıyor. Önümüzdeki zorluk, üretkenliği artırmak, katma değerli tarımı teşvik etmek, kırsal bölgelerde gelir ve ürün çeşitliliğini artırmak ve piyasa odaklı yatırımları teşvik etmek için etkili politikalar tasarlamaktır. Bunu başarmak için de daha fazla kamu kaynağının tahsisinin yanı sıra istatistiklerin gösterdiğinin ötesinde, tarımı doğru boyutlarıyla tanımalı, ölçmeli ve değerlendirmeliyiz.
Öte yandan iklim değişikliği ile gıda ve beslenme güvensizliği, zamanımızın en büyük iki kalkınma zorluğunu oluşturmaktadır. Bu sebeple yerel kalkınmayı ve sosyal uyumu teşvik eden ve genel refahı teşvik etmek için daha iyi donanımlı, dirençli ve kendi kendine yetebilen topluluklar oluşturmaya katkıda bulunan girişimcilik faaliyetlerine yönelik destek sistemleri oluşturmalıyız. Aslında bildiğimiz gibi girişimcilik ve bölgesel kalkınma, farklı anlamlara sahip iki kavramdır; ancak bir araya geldiklerinde girişimciliğin bir bölgeyi ilerletmek, istihdam yaratmak ve kişi başına düşen geliri artırmak yoluyla ülkenin ilerlemesini ölçmek için kullanılabilmektedir.
Ülkemizde bugün yürütülen kırsal kalkınma faaliyetlerinde kooperatiflerin öne çıktığını görüyoruz. Aslında sivil toplum kuruluşları olarak kooperatiflerin kırsal kalkınmadaki rolü düşündüğümüzden çok daha önemli. Bireylerin ve işletmelerin finansal olarak bağımsız olmalarını sağlamakta ve ülkenin ekonomisinin omurgasını oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmelerin yönetilmesine yardımcı olmaktadır. Öte yandan Türkiye’deki nüfusun yaklaşık yarısı kadınlardan oluşmaktadır. Bu nedenle kadınların işgücü potansiyelinden yararlanmak için kadınların girişimcilik faaliyetlerinin teşvik edilmesi gerekmektedir.
Tarımsal kalkınma projelerinde kadınların güçlendirilmesi için ne yapabiliriz?
Bugün gıda ve beslenme güvenliği ile gezegenin dayanıklılığı için ileriye gitmenin tek yolu olarak İklim Dostu Tarım (Climate-Smart Agriculture-CSA) gösteriliyor ve bununla ilgili dünya çapında projeler yürütülüyor. Ancak iklim dostu tarım politikalarının, teknolojilerinin ve araçlarının, dünyadaki çiftçilerin önemli bir yüzdesini oluşturmalarına rağmen CSA’nın sağladığı faydalardan yararlanmada büyük eksikliklerle karşılaşan kadınlar için de işe yaradığından emin olmamız gerekiyor.
Tarımsal ürünleri yenilebilir forma yani gıdaya dönüştüren kadındır. Kadınlar tarımın, gıdanın ve beslenme güvenliğinin anahtarıdır. Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), kadınların küresel olarak tarımsal iş gücünün %43’ünü oluşturduğunu tahmin ediyor. Bu sayı en az gelişmiş ülkelerde %60’ın üzerine çıkıyor. FAO’nun yaptığı diğer araştırmalar ise kadınların kaynaklara ve hizmetlere eşit erişim sağlanmasının, tarımsal üretkenliğin artmasına, gelişmekte olan ülkelerde tarımsal çıktının yükselmesine ve dolayısıyla açlık ve yetersiz beslenmenin azaltılmasına katkıda bulunacağını göstermektedir. Kadınların hane halkı ve toplumları içindeki eğitim ve statülerinin iyileştirilmesinin gıda güvenliği ve beslenme, özellikle çocuk beslenmesi üzerinde doğrudan bir etkisi olduğunu gösteren ikna edici kanıtlar vardır. Kadınların tarımsal üretimdeki yüksek rolü ve kırsal alanlarda nitelikli işgücü edinmenin zorluğu göz önüne alındığında, kırsal alanlardaki mevcut işgücünü daha etkili bir şekilde kullanabilmek için kadınların işgücü potansiyellerinden daha fazla yararlanmak gerektiği ortadır. Aslında hepimiz 6 Şubat Depremi sonrası kadın girişimcilerimizin kırsal alanlardaki bu sorunların çözümünde önemli bir rol oynadığını gördük. Ancak hala kırsalda yaşayan kadınlarımıza yatırım yapmak ve kırsal manzaralarını etkileyen dönüşümlere eşit şekilde katılmaları ve bunlardan faydalanmaları için uygun bir ortam yaratmak için daha sürdürülebilir çabalara ihtiyaç vardır. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri doğrultusunda sürdürülebilir tarımı teşvik etmek ve açlığı ve yoksulluğu ortadan kaldırmak amacıyla yapılan her müdahalenin merkezinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve kadınların sosyo-ekonomik güçlendirilmesinin teşvik edilmesi önemlidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği yalnızca bir insan hakları sorunu değil, aynı zamanda sürdürülebilir gıda ve tarımı garanti altına almak için bir ön koşuldur.
Sonuç olarak toplumun yararına olacak, üretkenlikteki cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldıracak ve cinsiyet eşitliğini teşvik edecek kadınların tarım faaliyetlerini desteklemenin daha fazla yolunu bulmaya devam etmemiz gerekiyor. Ve elbette kadınların iklim değişikliğini azaltma ve uyum sağlamada oynadıkları kritik rolü de anlamamız gerekiyor.