Köşe Yazısı

Bakteri Toksinleri ve Mastitis

Mastitis süt sığırcılığı işletmelerinin en önemli dertlerinden biridir.

Özellikle gram negatif (-) bakterilerin ortaya çıkardıkları endotoksinler (LPS, lipopolisakkarit’ler) meme iltihaplarının (mastitis) belirtilerinde önemli rol oynarlar.

Gram negatif bakteriler çevresel (ortamdan bulaşan) mikroorganizmalardır. En çok bilineni E. coli’dir. Diğerleri Klebsiella, Pseudomonas, Proteus ve Enterobakter’ler olarak sıralanır. Ayrıca çok sayıda fırsatçı bakteri de mastitis olgularında rol alır.

Bunların hücre duvarlarından salgılanan endotoksinler mastitis‘in yangısal reaksiyonu olan kızarıklık, şişlik (ödem), ağrı ve sıcaklık (ateş) gibi belirtilerin ortaya çıkmasına yol açar. Endotoksin (LPS) yoğunluğu arttıkça belirtiler de şiddetlenir. Hatta Endotoksin yoğunluğuna bakarak mastitisin prognozu (akıbeti) hakkında bilgi edinmek de mümkündür.

Endotoksin miktarı plazmadan ölçülebilir. Bir deniz kıskaçlısı olan atnalı yengeci (horse shoe crab, Limulus polyphemus), mavi kanlı atnalı yengeci, Çin atnalı yengeci, Japon atnalı yengeci, Atlantik atnalı yengeci kani ile muamele edilen plazmada 1 saat içinde oluşan jelleşme (pıhtılaşma) vücuttaki LPS miktarı hakkında bilgi verir.

Limulus test, LAL testi olarak bilinen yengeç kanı testinin yanı sıra endüstriyel olarak elde edilen testlerle de (Endonext, Toxicolor ) LPS yoğunluğu ölçülür ve mastitisin prognozu hakkında fikir sahibi olunur.

Endotoksinler yangı başlatıcı etkileri ile vücudun savunma mekanizmasını uyarırlar. İmmün sistem harekete geçer. Bunların başında Neutrophyl leucocyt’ler (nötrofil lökositler, PMN) gelmektedir. Nötrofiller mikroorganizmalara saldırarak onları yok etmeye çalışırlar. Bu esnada diğer savunma görevlileri de devreye girer. Nötrofil lökositler meme bezi dokusuna girmiş olan bakterileri yok etmeye çalışırken o kadar büyük bir etki ortaya çıkar ki süt yapan hücreler de zarar görür. Yani nötrofiller bakterilerle mücadele ederken süt yapan hücrelerde kalıcı hasarlar oluşur. Böylece meme düzeldikten sonra bile verim azalması devam eder. Süt üreten dokuların bazı hücreleri yıkımlanmış olduğundan kalıcı verim azalması söz konusu olur. Başka bir deyişle, mastitis olguları süt üreten hücrelerde azalmaya yol açar. O yüzden mastitis korunulması gereken bir hastalık olarak bilinir.

Tedavi başarılı olsa bile hiçbir şey eskisi gibi olmaz.

Giderek tedavide başarı oranı da düşer. Örneğin; ilk defa olan mastitislere göre ikinci üçüncü kez ortaya çıkan mastitislerin tedavi oranı daha düşüktür.

Diğer yandan yıllar içerisinde kullanılan antibiyotiklere karşı bakteriler de kendilerini korumak için biyofilm ve enzimler gibi mekanizmalar geliştirmişlerdir. Bakterilerin yok edilmesi için antibiyotik kullanımı tedavide halen önemli bir yer tutmaktadır. Tedavide bakterilerin saptanması ve antibiyotik duyarlılığı testlerinin ihmal edilmeden yapılması büyük yarar sağlar.

Yukarıda açıklandığı gibi endotoksinlere antibiyotiklerin bir etkisi yoktur. Yangı ortaya çıkmış ve belirtiler kendini göstermiştir. Meme şişmiş, kızarmış, ateşli ve ağrılı bir hal almıştır. O yüzden mutlaka NSAID (kortizon olmayan yangı giderici ilaçlar) kullanılmalıdır. Bu ilaçlar abomazum mukozasına zarar verebilirler. O yüzden prospektüsünde belirtilen dozdan ve günden daha fazla kullanılmamalıdırlar.

Konu dönüp dolaşıp yine koruyucu hekimliğe gelmektedir. Mastitisten korunmanın başlıca kuralı kuru ve temiz ortamlardır.

Diğer kuralları şöyle sıralayabiliriz; doğru sağım tekniği (kuru sağım, susuz sağım), sağım makinasının kontrolü, aşılama ve meme dayanıklılığını arttırıcı katkılar (çinko, iyot, selenyum gibi iz mineraller).  

Mastitis süt sığırcılığı işletmelerine sürekli zarar veren bir hastalıktır ve etkenleri çoktur. Tedaviye gerek duyulmayacak şekilde davranmak, önerilere kulak vermek şarttır.

Tahir S. Yavuz
Tahir S. Yavuz 1957 yılında Bursa’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Gemlik’te tamamlayan Yavuz, lise öğrenimini Bursa Erkek Lisesi’nde 1974 yılında tamamladı ve aynı yıl İstanbul Veteriner Fakültesi’nde öğrenimine başladı. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun oldu. 1983 yılı Nisan ayına kadar Bursa Hayvan Hastanesi’nde Veteriner Hekimlik, Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde asistanlık yaptı. 1983-1988 yılları arasında Pınar Et’in kuruluş ve işletmesinde görev aldı. Pınar Et’te çalıştığı yıllarda tanıştığı meslektaşlarıyla 1988 yılında Ege Vet’i kurdu. 1988-1998 yılları arasında Amerikan Yemlik Tahıl Konseyi’ne danışmanlık hizmetleri verdi. Ege Vet Genel Müdürü olarak görev yaptı. Ata Fen ve Sürü Yönetimi şirketlerinin kuruluşunda yer alan Yavuz, mesleği ile ilgili olarak çok sayıda makalelerini 2009 yılında “Meslekte 30 yıl” ve 2014 yılında “Meslekte 35 yıl” kitaplarında topladı ve yayınladı. Daha sonra 12 adet kitabı yayınlandı. Mesleğiyle ilgili gazetelerde, dergilerde, internette köşe yazıları halen yayınlanmakta ve çeşitli TV programlarında bilgilerini paylaşmaktadır. Yurtiçinde ve yurtdışında birçok mesleki örgüte üye olan Yavuz, bir dönem İzmir Ticaret Odası Meclis Üyeliği yapmıştır. SETBİR Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürütmektedir. Yavuz, VİSAD, İZSİAD, İzmir Tarım Grubu ve TAGYAD üyeliklerini de sürdürmektedir. Yavuz, Veteriner Hekim Dr. Nuran Yavuz ile evlidir.

    İlgili başlıklar

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir