
MIH
Küçük olaylar büyük sonuçlar doğurur. Küçük ve önemsiz görünen şeylerin büyük ve öngörülemez etkileri olabilir. ABD’de çıkan bir fırtınanın nedeni Amazon ormanlarında kanat çırpan bir kelebek olabilir. Bir mıh bir ülkeyi kurtarabilir. Nasıl mı? Bir mıh bir nalı kurtarır, bir nal bir atı, bir at bir süvariyi, bir süvari bir takımı, bir takım bir bölüğü, bir bölük bir taburu, bir tabur bir alayı, bir alay bir tümeni, bir tümen bir kolorduyu, bir kolordu bir orduyu, bir ordu bir ülkeyi kurtarır… Bu durumda ülkeyi bir ordu mu kurtarmıştır, bir mıh mı?
“Çamların kuru dalı düşse canım yanar” diyen biri, “Bu çamlar çocuğumuz bizim” diyen biri bir “mıh” olabilir mi? Peki “Ağaçları kesiyorsanız gölgesinde beklemeyin” diyen biri, yaşlı gözlerle “Kendi ülkemizde, kendi vatanımızda kendi askerlerimizle karşı karşıyayız” diyen biri mıh olmaya çalışan biri olabilir mi? Bir ağacı kurtaran bir ormanı kurtarır, bir ormanı kurtaran bir ülkeyi kurtarır. Öyle olmasa bir çağ kapatan, yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet Han, “Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim” der miydi? “Bir gün yaptığınız her şeyden pişman olacaksınız ama o zaman iş işten geçmiş olacak” diyen biri diğerlerini “mıh” olmaya davet eden biri değil midir? Bir daha düşünün, bir daha inceleyin çağrısıdır bu direniş, bu sözler… İkizköylüler Milas ilçesine bağlı Akbelen Ormanını korumak için, Akbelen Ormanı maden sahası yapılmasın diye iki yıldır nöbet tutuyor, iki yıldır sesini duyurmaya çalışıyor… Dile kolay, iki yıl… Akbelen Ormanında kesim başladı!
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Franklin Pierce (1804-1869) 1854 yılında Duwarmish Kızılderilileri Şefi Seattle’e bir mektup yazar, mektubunda Amerika’ya gelen göçmenler için toprak ister. Şefin isteğini kabul etmesi durumunda Kızılderililerin rahat bir şekilde yaşayabileceği bir bölgenin kendilerine tahsis edileceğini bildirir. Şef Seattle’ın, ABD Başkanına verdiği yanıt bugün, çevreyi ve çevrenin önemini anlatan en güzel, en içten metin olarak kabul edilmektedir. Şef Seattle’ın mektubundan bazı ifadeleri paylaşmak isterim: “… Washington’daki büyük şef topraklarımızı almak istediği konusunda sözünü göndermiş. Büyük şef aynı zamanda dostluk ve iyi niyet sözlerini göndermiş. Bu çok nazik bir hareket. Çünkü onun, bizim arkadaşlığımıza çok fazla ihtiyacı olmadığının farkındayız. Ama biz teklifini düşüneceğiz. Çünkü biliyoruz ki eğer satmazsak o zaman da beyaz adam tüfeğiyle gelecek ve bizim topraklarımızı zorla alacaktır… Biz dünyanın bir parçasıyız ve o da bizim bir parçamız. Güzel kokan çiçekler bizim kız kardeşimizdir; geyik, at, büyük kartal, bunlarsa bizim erkek kardeşlerimiz, kayalık tepeler, çayırlardaki ıslaklık, tayın vücut ısısı ve insan, hepsi aynı aileye aittir. Öyleyse Washington’daki büyük şef toprağımızı almak isteyince bizden çok şey istiyor… Biliyorum beyaz adam bizim gibi düşünmez. Beyazlar için bir parça toprağın diğerinden farkı yoktur. Beyaz adam topraktan istediğini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder. Çünkü dünya onun kardeşi değil, düşmanıdır. Beyaz adam topraktan istediğini alınca başka serüvenlere atılır… Beyaz adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirası toprakları çölleştirecek ve her şeyi yok edecektir. …Hayvanlar olmadan insan nedir? Bütün hayvanları öldürecek olursanız nasıl yaşayabilirsiniz? Canlıların yok edildiği bir dünyada insan ruhu yalnızlık duygusundan ölmez mi? Unutmayın bugün diğer canlıların başına gelen yarın insanın da başına gelir. Çünkü bütün hepsinin arasında bir bağ vardır. …Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlu kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak…”
“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!” sözü de Şef Seattle’a aittir.
Her şey bir ağacı korumakla başlar. Bir ağacı koruyamayanlar, korumaktan imtina edenler, topraktan istediğini alınca başka serüvenlere atılanlar, topraktan alacak bir şey kalmadığında mı Şef Seattle’a hak verecekler?
Bugün tarımla ilgili problemler, tıpkı ormandan kesilen bir ağaç gibi yok edilmek istenen bir orman gibi, naldan çıkmış veya çıkmak üzere olan bir “mıh” olabilir mi?