Köşe Yazısı

Onarıcı Tarım Nedir?

Son yıllarda gıdanın ve tarımsal üretimin önemi çok daha geniş kitlelerce benimsendi. Bu aşamada tarımın ana ögelerinden biri olan toprağa da odaklanıldı.  Artan nüfus, hızla ortaya çıkan küresel ısınma gibi gerçekler karşısında bu üretim ortamına sahip çıkılması kaçınılmazdı. Gerçekten de bir kişinin payına düşen tarım alanının 4,3 hektardan (1960), 60 yılda (2020) 1,8 hektara düşmesi, işin ne denli önemli olduğunun göstergesidir. Diğer bir ifade ile bir hektarlık üretimle 1960’larda 3 kişi doyurulurken, 2020’lerde 7,5 kişiyi doyurma zorunluluğu işin vahametini sergilemektedir.

Yıllarca toprağın önemini ele alan bir seri görüşler öne sürüldü. Klasik endüstriyel tarıma alternatif olarak ortaya organik tarım, sürdürülebilir tarım, onarıcı tarım, dijital tarım, akıllı tarım, işlemesiz tarım, dikey tarım gibi birçok sistem veya akım ortaya çıktı. Bunlardan sürdürülebilir tarımla ilgili bilgilere ulaşılabilecek linkler; https://nazimiacikgoz.wordpress.com/2023/06/17/surdurulebilir-tarim-nedir/  ve  https://youtu.be/a6iyfZkU5tg

1960’larda bilim camiası birim alandan daha fazla verim alabilmek adına başta hibrit teknolojisi olmak üzere bir seri yeniliklerle yeşil devrimi gerçekleştirilmişler ve verimler katlanmıştı[1]. Ne var ki o verim artışlarının toprağa maliyetlerine pek dikkat çekilmemişti.  Endüstriyel tarımda, belki gerekli N (azot), P (fosfor) ve K (potas) gibi ana besin maddelerini sağlamış olsalar da özellikle mikro besin elementleri ve organik maddeler bakımından toprağa gerekli özeni gösterdikleri söylenemez.  Yani diğer bir ifade ile topraklar hep aynı kalmış ve sürdürülebilir üretim için bir yenilenme, onarılma kaçınılmaz olmuştu. İşte ONARICI TARIMIN 1970’lerin sonlarında ortaya çıkmasının temelini, söz konusu yorulmuş topraklar oluşturmaktadır.

Önce bir fikri akım olarak ortaya çıkmışsa da bir seri ilkelerle donanarak, günümüzde bir tarım sistemine dönüşmüştür. İlk aşamada tarım alanlarının düzenlenmesini, gübre ve ilaç kullanımının değişmesinin ötesinde hayvancılıkla entegrasyon gerekliliği nedeniyle kısa zamanda uygulanabilirliği fazla beklenmemektedir. Bu sistemin uygulamaları genişlediğinde, çiftçilerin adil koşullarda çalışmasından toplum refahına bir seri sosyal kriterin de devreye girmesi beklenmektedir.

Onarıcı tarımda ana hedef  günümüz endüstriyel tarımının yıpratmakta olduğu düşünülen doğal kaynakların yeniden geri kazandırılmasıdır. Bu amaçla bir dizi tarımsal uygulama ele alınmaktadır. Gelecek yıllarda daha verimli topraklar elde etmek için ekosistemdeki dengeyi yeniden kurmak ve iklim değişikliğinin etkilerini minimize etmek de başlıca amaçlarını oluşturmaktadır.

Onarıcı tarımın başlıca prensipleri biyoçeşitliliğin artırılması, toprağın doğal desteklerle zenginleştirilmesi, su kalitesinin artırılması, hayvancılık faaliyetlerinin entegrasyonu, kimyasalların kısıtlanması, toprağın işlenmemesi, bitki köklenmelerine izin verilmesi şeklinde özetleyebiliriz. Başka bir ifade ile münavebe, işlemesiz tarım, çok yıllık bitkilerin ekimi, kompost-çiftlik gübre kullanımı yani hayvancılığın birlikte yapılması,

karbon tutumunu artırmak için örtü bitkileri ekimi, zararlılarla mücadelede doğal biyolojik düşmanlardan faydalanarak, tarımsal ormancılık gibi endüstriyel tarımda pek uygulamaların devreye sokulmasıdır onarıcı tarım.

Bu durumda onarıcı tarıma, toprak sağlığını iyileştirirken, verim yükseltip kaliteyi artırmaya olanak sağlayan ve çevresel etkiyi minimumda tutan bir çiftçilik uygulaması ile ilgili bir şemsiye terimdir diyebiliriz.

AB’nin Yeşil Mutabakatı toprak sağlığını, doğal yapısını ve işlevlerini korumanın yanında, toprak verimliliğini artırmak ve erozyonu önlemek için gerekli tedbirlerin alınma konularını içermektedir. O nedenle, özellikle tarımsal ürün ticaretinde ana partnerimiz AB’nin yasa ve yönetmeliklerimi yakından takip etmemiz kaçınılmazdır.

Bayer firmasının onarıcı tarıma olumlu yaklaşımı oldukça çarpıcı. Konunun böylesine etkin bir kurumca benimsenmesi, tarıma girdi sağlayan diğer paydaşlar açısından bir avantaj olarak değerlendirilebilir. Ne var ki, bu yöntemin her ekolojide uygulanma şansı vardır diyemeyiz. Konya ovasında uygulanamayacağı gibi.

[1] https://hasatturk.com.tr/2023/02/yesil-devrim-dunyayi-acliktan-kurtardi/

Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz
1964 yılında Ankara Üniversitesi’ni bitiren Nazimi Açıkgöz, doktorasını 1972 yılında Münih Teknik Üniversitesi’nde tamamlamıştır. 1972-1973 yılları arasında TÜBITAK’ta, 1973 yılından itibaren Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde 1978-1988 arasında Doçent ve sonrasında Profesör olarak görev almıştır. Kendisi "TOAG92" çeltik çeşidinin ıslahçısı olup, özellikle tarımda bilgisayar konusunda yoğun emek harcamıştır. Türkiye'de bazı üniversitelerde ders olarak okutulan ilk ve tek Türkçe biyoistatistik bilgisayar paketi “TARİST”in geliştiricisidir. 1998-2004 yılları arasında kurucuları arasında olduğu Ege Üniversitesi Tohum Teknolojisi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü’nü yürütmüştür. Açıkgöz aynı zamanda Dünya Bankası’nın IAASTD raporu (2008) yazarlarından biridir. Dördü kitap olmak üzere 200'e yakın yayını bulunan Açıkgöz, serbest bilim yazarı olarak Milliyet’le birlikte onlarca portalda analiz ve blog yayınlamaktadır. İngilizce yayınları http://nacikgoz.blogactiv.eu ve https://nochancetofoodcrisis.wordpress.com ‘de, Türkçe yayınları https://nazimiacikgoz.wordpress.com/ ‘de toplanmıştır. Kendisi haftalık “TheAgricultural Biotechnology Weekly” (https://paper.li/e-1435710000#/)ve “ThePlant Breeding Weekly“ (https://paper.li/e-1578347400#/) e-dergilerinin de editörlüğünü yapmaktadır. Aynı zamanda https://www.ticaretgazetesi.com.tr/ gazetesinde “Dünya ve Tarım” köşesinde yazarlığına devam etmektedir.

    İlgili başlıklar

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir