
Yeni Yüzyılda Tarım
Cumhuriyetimizin geride bıraktığımız yüzyılında, tarım sektöründe, çok büyük gelişmeler ve başarılar elde edilmiş olunsa da, hedeflenen ve olması gereken seviyelere ulaşamadığı söylenebilir.
Hedeflenen seviyede olmamasının başlıca nedenleri;
Savaştan yeni çıkılmış olması dolayısıyla maddi imkansızlıklar ve çalışacak işgücünün olmaması,
Teknik ve mekanizasyonel yetersizlikler,
Teknik personel yokluğu,
Bilgi ve deneyim eksikliği ile
daha sonraki yıllardaki;
Arazi reformunun yapılamaması,
Plansızlık,
Yapısal sorunlar,
Arazi bölünmeleri,
Sulamadaki yetersizlikler,
Maliyetlerin yüksekliği,
Desteklerin yetersizliği,
Finansal yetersizlikler,
Pazar ve pazarlamadaki sorunlar,
Muhafaza ve depolama yetersizliği ve maliyeti,
İsraf oranlarının yüksekliği vb.
sayılabilir.
Ulu Önder ATATÜRK; ziraat ve çiftçiliğin temellerini sağlam atmış olmasına ve finansal destek içinde Ziraat Bankasını kurmuş olmasına rağmen, ilerleyen yıllarda işler planlandığı gibi gitmemiştir.
“Köylü milletin efendisidir” diyen Cumhuriyetin Kurucusu Büyük Ata ATATÜRK, tarıma ve köylüye ne kadar önem verdiğini göstermiş olmasına rağmen ilerleyen yıllarda, özellikle 80’li yıllardan itibaren tarım ve köylülük istenmeyen, ayak bağı sektör ve alt seviye toplumsal sınıf olarak değerlendirilmeye başlanmış, ta ki “tarım ve gıdanın milli güvenlik meselesi” olduğu fark edilene kadar da böyle devam edegelmiştir.
Artık Cumhuriyetin yeni bir yüzyılının başında ve arifesindeyiz. Yani “tarım ve gıdanın” ülkeler ve milletler için vazgeçilemez değerde olduğunun anlaşıldığı bir dönemdeyiz.
Öyleyse daha önce yaptığımız hatalardan ders almalı, bu yüzyılı çok iyi değerlendirmeli ve geçmişin kayıplarını da telafi etmeliyiz.
Bu çağ teknoloji ve bilişim çağı.
Tarımsal faaliyetlerimiz de teknolojiyi ve bilişimi en üst seviyede kullanmalı ve gelişmeleri sürekli takip ederek güncellemeleri yapmalıyız.
Teknolojiyi kullanmak pahalı ve maliyetli olabilir, ancak teknolojiye yaptığınız yatırım katbekat fazlasıyla verimlilik ve karlılık olarak geri dönecektir.
Bilimsel bilgiden azami seviyede faydalanmalı ve bilimden ayrılmamalıyız.
Planlı üretimi tavizsiz şekilde uygulamalıyız.
Yapısal sorunları, “amasız, ancaksız, lakinsiz” derhal çözmeliyiz.
Ziraat Bankasını tamamen tarımın ve çiftçinin bankası yapmalıyız.
Stratejik ürünlere özel önem vermeliyiz.
Sadece üretmek yerine, ürettiğimiz ürünleri işlemeli ve katma değerli ürünler elde etmeliyiz.
Çiftçileri aynı zamanda işletme sahibi yapmalı ya da kooperatifleşmeye teşvik etmeliyiz.
Uluslararası tarımsal ürünleri pazarlamaya yönelik etkili ve yardımcı kurumlar kurmalıyız.
Köy-Koop benzeri daha etkili ve güçlü kuruluşlar oluşturulmalıyız.
Tarım Kredi daha güçlü ve etkin hale getirilmeli ve çiftçinin yararına yönelik politikalar izlemelidir.
Islaha önem vermeliyiz.
Tohumculuk, tarımın ve gıdanın olmazsa olmazlarından biri olduğu için vazgeçilmezimiz olmalıdır.
Çiftçinin refahını en üst seviyelere çıkarmalıyız.
Tarım ve çiftçiliği itibarlı bir sektör ve meslek haline getirmeliyiz.
Tarım ve çiftçilik, baş tacı edilmelidir.
“Milli ekonominin” ana ve vazgeçilmez sektörlerinden biri, olmazsa olmazı, tarım sektörü olmalıdır.