Gıda Güvencesi ve Bekâ
Sayın Cumhurbaşkanımız, 9. Dünya Helal Zirvesinin 25 Kasım 2023 tarihindeki açılış konuşmasında, “Rusya-Ukrayna arasındaki gerilim ve salgın sebebiyle ehemmiyeti çok daha iyi anlaşılan gıda güvenliğinin sağlanması yönünde atılan her adımı stratejik önemde görüyoruz” dedi.
Kesinlikle çok doğru bir tespit ve realitedir.
Gelecekte de ülkelerin en büyük sorunu ve birinci öncelikli konusu olacaktır. Eski çağlarda nasıl ki gıdaları koruyucu özelliği olan tuz için “Tuz Savaşları” olduğu gibi, savaş düzeyinde olmasa bile, yakın gelecekten başlamak üzere, gıda ve su sorunlarının gelecekte en büyük uluslararası gerginlik ve anlaşmazlıklara yol açacağı kesindir.
Yıllardır yazdığım gazete yazılarımda ve katıldığım bazı kongrelerdeki makale sunumlarımda “gıda güvencesinin stratejik önemde” olduğunu ve “gıda güvencesinin milli güvenlik meselesi” olduğunu anlatmaya ve dikkat çekmeye çalışıyorum.
Gıda güvencesinin ülkelerin bekâsı için çok önemli bir unsur olduğunu Covid vakası yaşanmadan ve savaşın çok öncesinden beri yazıyorum ve çeşitli platformlarında anlatıyorum.
Mutlaka benzer çabaları başka meslektaşlar ve bazı yetkililerde belirtiyorlar ama bugüne kadar herhangi bir esaslı ve külliyatlı, kapsamlı ve netice alıcı, amaca tam hizmet edecek bir yol ve eylem haritası olmadığını görmekteyim.
Gıda güvencesinin uluslararası boyutu olduğu gibi bir de ulusal düzeydeki yönü vardır.
Uluslararası boyutu olarak;
Bir ülkenin varlığını ve neslini sürdürebilmesi, insan varlığının ve bireylerinin, sağlıklı ve yeterli beslenebilmesi için güvenilir gıdalara ihtiyaç vardır. Yeterli tarımsal üretim ve kendi kendine yetecek düzeyde gıda arzının sağlanabilmesi, sürdürülebilir tarım ve güvenli gıda üretilmesi, üretilen gıdanın vatandaşlar tarafından fiziksel olarak bulunabilir, ekonomik olarak ulaşılabilir ve gerekli miktarda kullanılabilir düzeyde olması bir ülkenin gıda güvencesinin en önemli unsurlarıdır.
Bulunabilirlik;
Bir ülkede gıda güvencesinin varlığından söz edebilmek için en öncelikli unsurlardan birisi ülkenin kendi ihtiyacını karşılayabilecek miktarda gıda arzının ya da mevcudiyetinin olmasıdır.
Türkiye’nin kendi kendine yeterlilik derecesi yüzde yüz baz olarak alındığında düzensiz artış ve azalışların olduğu görülmektedir. Verilere bakıldığında kendi kendine yeterlilik durumunun tahılda, sebzede, ette ve sütte sınır noktası veya biraz üzerinde olduğu söylenebilir. Ancak bu seviyeler gıda güvencesi için yeterli değildir.
Doğası, coğrafyası, iklimi gibi özellikleri yönüyle tarım ve gıda için elverişli koşullara sahip olan Türkiye, temel ve stratejik tarım ve gıda ürünlerinde (pamuk, buğday, et vb.) bile tamamen kendi kendine yeterli bir ülke konumunda olmadığı söylenebilir.
Türkiye’nin tarım ve gıda yönünden kendi kendine yetebilmesi ve kendi dışından oluşabilecek sebeplerden dolayı (şok iklim değişiklikleri, doğal afetler, su ve doğal kaynaklara sahip olma amaçlı savaşlar vb.) gıda güvencesinin tehlikeye düşmemesi için tarımsal yeniden yapılanma ve yapısal reformların yapılması ile planlı üretime geçilmesi ve bu yönde politikalar oluşturularak uygulanması gerekmektedir.
Ulusal boyutu olarak;
Ulaşılabilirlik ve Kullanılabilirlik;
Gıda güvencesinin ikinci unsuru olan ulaşılabilirlik, fiziksel ve ekonomik ulaşılabilirlik olarak ikiye ayrılmasına rağmen en önemlisi ekonomik ulaşılabilirliktir. Çünkü kişiler ekonomik olarak yani gelir ve alım gücü olarak yeterli imkanlara sahip değillerse, gıdanın bulunabilirliğinin anlamı etkisini yitirmektedir.
Gelirin toplumda yaşayan bireyler arasında dengesiz bir şekilde dağılması yetersiz beslenme ve yoksulluk sorununun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Türkiye’deki hane halkı gelir dağılımı verilerine göre en düşük gelire sahip olan nüfusun %20’lik dilimi ile en çok gelire sahip olan yüzde %20’lik dilimi arasında önemli oranda fark bulunmaktadır.
Bireysel olarak gıda güvencesinin sağlanamaması nedenlerinin en başında kişi başına düşen veya hane halkına düşen gelirin düşük olması ve gelir dağılımındaki dengesizlik gelmektedir. Gelir dağılımının düzelmesi için olması gereken ise ilk grup yüzdelik oranın artması son grup yüzdelik oranın azalması olmalıdır.
Gini katsayısı ülkelerin gelir dağılımı dengesizliğini göstermek amacıyla hesaplanan bir değerdir ve (0) sıfır ile (1) bir arasında bir değer almaktadır. Gini katsayısının sıfıra(0) yakın olması gelir dağılımının adil olduğunu, bir(1)) değerine yaklaşması ise gelir dağılımındaki düzensizliği ve sorunları göstermektedir. Ancak ülkemizde hane halkı gelir dağılımındaki sorunların yıllar bazında olumlu yönde değişmediği, yapısal sorun olarak varlığını koruduğu görülmektedir.
Türkiye’de hane halkı tüketim harcaması içinde gıdaya ayrılan pay yıllar bazında giderek azalmaktadır. Bu durumun gelirin düşmesinden ve gıda fiyatlarının yükselmesinden kaynaklı olma ihtimali mevcuttur. Çünkü bu ihtimalin varlığının sebebi olarak, gelir grubundaki en düşük ilk yüzde yirmilik grup hala gelirin %6,1’ni almasına rağmen gıda fiyatları ve gıda enflasyonu artmaktadır.
Türkiye, Küresel Gıda Güvencesi Endeksi sonuçlarına göre gıda güvencesi konusunda orta sıralarda bulunmaktadır. Yine aynı indekse göre bulunabilirlikte ve ulaşılabilirlikte de orta sıralarda yer almaktadır.
Türkiye’de gelir dağılımının dengeli olmaması ve gıda fiyatlarının yüksek olmasından dolayı azımsanmayacak sayıda insan yetersiz beslenme sorunun yanında aynı zamanda yoksulluk sınırındadır.
Özellikle çocukların sağlığı, eğitim ve akademik başarısı için en önemli hayvansal protein kaynaklarından biri olan “et ve ürünleri” nüfusun büyük çoğunluğu tarafından ortalama gelirin düşüklüğünden ve gelire göre et fiyatının yüksek olmasından dolayı yeterli miktarda tüketilememektedir.
Ayrıca gelir dağılımında dengenin sağlanması, kişilerin ve hane halklarının alım gücünün artırılması (özellikle ve acilen en düşük gelire sahip ilk %20’lik nüfus açısından), gıda fiyat ve enflasyonun dengeye getirilmesi, tarladan sofraya denetimlerin kararlılıkla yapılması, üretici fiyatı ile tüketici fiyatı arasındaki kar marjının azaltılması gıda güvencesi ile ülkenin ve milletin geleceği ve varlığı açısından insani boyut ve milli güvenlik yönüyle hayati öneme sahip unsurlardır.
Gıda Güvenliği yönüyle;
Ayrıca diğer bir önemli husus ise gıda güvenliğidir. Ülkemizde, kayıt dışı ve merdiven altı gıda üretiminin de oldukça yaygın olduğunu söylemek mümkündür.
Türkiye, Küresel Gıda Güvencesi Endeksi sonuçlarına göre kalite ve güvenilirlik konusunda orta sıralarda bulunmaktadır. Bu konuda iyileşmenin görülmesi olumlu bir gelişmedir.
TARIM, GIDA ve SU MİLLİ GÜVENLİK ve BEKÂ MESELESİDİR.