Köşe Yazısı

Neden?

Yıllar su gibi akıyor. Bir yıl daha bitti. Hemen hemen her gün yeni bir sorunla karşılaşıyoruz. Mevcut sorunları çözememişken, bu da nereden çıktı demekten kendimizi alamıyoruz çoğu zaman. Çözüm bekleyen sorunların sayısı gittikçe artıyor. Peki, gerçekte böyle mi? Yoksa sayısının gittikçe arttığını düşündüğümüz sorunlar sürekli kendini tekrar eden, aynı veya benzer sorunlar mı? Siz de hep aynı şeylerden bahsettiğimizi, aynı konuları, farklı zamanlarda, farklı şekillerde ifade ettiğimizi düşünmüyor musunuz? Kendinizi kısır bir döngüdeymiş gibi hissetmiyor musunuz? Bu durumda hataları tespit etmek ve hatalardan ders çıkarmak, sorunların kök nedenini tespit etmek gerekir.

Kendi vatanınızdan 3 bin kilometre uzaktaki Afrika’daki bir ülkede arazi kiralayacaksınız ve bu arazide tarım yapacaksınız. Burada yapacağınız tarımın özel sektöre de örnek olacağını iddia edeceksiniz. Burada ürettiğiniz ürünleri ihraç edeceğinizi, iklim şartlarından dolayı Türkiye’de üretilemeyen ürün ihtiyacını buradan karşılayacağınızı söyleyeceksiniz. Bu hayali gerçekleştirmek için de bir şirket kuracaksınız. Bu şirketin yüzde 80’i Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne yüzde 20’si toprak kiraladığınız ülkeye ait olacak.  Amacınızı da ülkemizde yetişmeyen tropikal ürünleri yetiştirmek ve ülkemizde üretim açığı bulunan pamuk ve yağlı tohum gibi üretim açığı bulunan ürünleri ucuza üretmek şeklinde belirleyeceksiniz…

2017 yılında dönemin bakanına kiralanan bu arazide ne yetiştirileceği soruldu. Sayın Bakan, “tropikal ürünlerin yanında ülkemizde yetiştirilen ürünler de üretilecek” dedi. Yayın organları “Türk çiftçisini zor günler bekliyor” diye yazdı. 2018 yılında bahse konu şirketin açılışı yapıldı. Modern tarım uygulamaları ile Türkiye’nin gıda arzının güvence altına alınmasının hedeflendiği açıklandı. Bu esnada Sayın Bakanımız, ülkemizin tarımsal üretimde dünyada ilk 10’da olduğunu ifade etti.  Geçen yıl TBMM’nde şirketle ilgili soruları yanıtlayan şirketin genel müdürü, istediğimiz arazinin aslında bize hiç verilmediğini anlattı. Netice; bu yılın sonunda şirket feshedildi ve proje rafa kaldırıldı. Yaklaşık 10 yıldır neredeyse hiçbir şey yapılmadığını öğrendik…

2020 yılının sonunda benzer bir şekilde başka bir Afrika ülkesinde yem bitkileri üretimi yapmak ve üretilen yem bitkilerini Türkiye’ye getirmek için bir proje geliştirildiğini öğrendik. Bu ülkeyi çok iyi bilen bir uzman, bu ülkede üretim yapılabileceğini ancak, özellikle gıda ürünlerini bu ülkeden Türkiye’ye getirmenin çok zor ve çok maliyetli olduğunu anlatarak, “Türkiye’den gönderdiğimiz bir konteyner 45 günde bu ülkeye ulaştı, konteyner başına taşıma maliyeti de 10-15 bin dolar” dedi. Üstelik bu ülkenin en önemli sorunlarından biri susuzluk ve ülke bu nedenle çölleşiyor, ülkede çok sık kuraklık yaşanıyor, bu kuraklık nedeniyle ülkede gıda kıtlığı da oluyor.

2022 yılının ortalarında Türkiye’nin tarım arazisi kiralamak için 10 ülke ile temasa geçtiği basın yayın organlarına yansıdı. Sayın Bakanımız yurtdışında arazi kiralama konusu ile milletvekillerini bilgilendirdi; “Türkiye’nin üretimi kendi ölçeğinde Türk halkına yeter ama ihracatı seçiyorsan, yurt dışında kiralama yapmak gerekir. Oralara modern tarımı götürmek istiyoruz…” dedi.

Tarımsal üretimi neden yurtdışına taşımaya çalışıyoruz? Amacımız gelecek yüzyıl için gıda arzı güvenliğini garantiye almak mı? Yakın gelecekte gıda krizinin yaşanacağına ve gıda fiyatlarının daha da yükseleceğine dair beklenti mi? İhracat yapmak mı? Kiralanan arazileri özel sektöre açmak mı? Türkiye’de üretilmeyen ürünleri yetiştirmek ve bu ürünleri Türkiye’ye getirmek mi? Yem ihtiyacını karşılamak mı? İklim değişikliği nedeniyle Akdeniz Havzasında yaşanacak aşırı sıcaklık nedeniyle beklenen kuraklık mı?

İhtiyaçlar veya sorunlar tespit edilmeden, amaç belirlenmeden bir planlama; mevcut durum tespit edilmeden, örneğin çiftçimizin ekmekten vazgeçtiği ve atıl durumdaki tarım arazisi göz önünde bulundurulmadan; hangi performans sonuçlarının, nasıl ölçüleceğine karar vermeden bir değerlendirme yapılabilir mi? Böyle bir durumda konu ne olursa olsun, çözüm diye sunulan her girişim başarısız olacak; bir süre sonra aynı sorunların tekrar gündeme gelmesine, bizim de sorunların her geçen gün arttığını düşünmemize, kendimizi de kısır bir döngüdeymiş gibi hissetmemize neden olacaktır.

Yaşadığımız sorunların çözüme kavuşturulması dileğiyle yeni yılınızı kutluyorum…

Prof. Dr. Mustafa Bekmezci
1973 yılında Akşehir’de dünyaya gelen Dr. BEKMEZCİ, ilk ve ortaokul öğrenimini Akşehir’de, lise öğrenimini Kuleli Askerî Lisesinde tamamladı. 1995 yılında Kara Harp Okulu’ndan Sistem Mühendisi olarak mezun oldu. 2003 yılında Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı’nda yüksek lisans programını tamamladı. 2008 yılında Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalında doktora derecesi aldı. 2015 yılında doçent, 2020’de profesör olan Dr. BEKMEZCİ, halen Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Dekanlığı’nda görevini sürdürmektedir.

    İlgili başlıklar

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir