Köylüler Tarımı Bırakmaya Başlayınca Neler Oldu?
Çoğumuzun bu öyküyü bildiğini sanıyorum. Dilerseniz anımsatayım. Öykü, altı kör adamın filin nasıl bir varlık olduğunu merak etmesi üzerine.
Öykü şöyle; Bir gün altı kör adam fili tanımak için hayvanat bahçesine giderler. İlki file yaklaşır ve karnını eller, “Tanrım bu fil, duvardan başka bir şey değil”, ikincisi dişine dokunur, “Bu şey oldukça sivri ve yuvarlakça. Fil denilen şey, mızraktır”, üçüncüsü hayvana sokulup kıvrımlı hortumunu tutunca, “Fil olsa olsa bir yılandır”, dördüncüsü filin dizine elini sürünce, “Ağaçtır”, beşincisi kulağını tutar, “Fil yelpazedir” ve altıncısı filin çevresinde dolanırken kuyruğunu yakalar, “Anladım bu fil düpedüz bir halattır” der.
Birçok kişi için bu öykü, bir bütünü göremeyenler için anlatılır.
“Köylüler Tarımı Bırakmaya Başlayınca Neler Oldu?” sorusunun cevabını ararken öncelikle “Köylüler Tarımı Neden Bırakır?” konusunu irdelemek gerekiyor. Çünkü bu soruların iktidarda olduğu üzere muhalefette de cevabını arayanların pek çoğu, fili tanımlamaya çalışan kör adamlardan ileri gitmiyor. Kimi maliyetten, kimi örgütlenmeden, kimi ithalattan yakınıyor.
Şu soruların yanıtlarını bütünüyle aramak gerekmez mi?
Köylüler Tarımı Neden Bırakır?
- Tarımsal desteklemeler giderek azaltılır ve tırmanan maliyet kalemleri nedeniyle para kazanmayan köylüler tarımı bırakmaz mı?(*)
- Desteklemeler aile çiftçiliği temelinde tarımsal etkinlik yapan ve çoğunluğu oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmeler yerine endüstriyel tarıma yönlendirilir, köylülük mülksüzleştirme sürecine sokulur, işletmelerin dev kapitalist işletmelere dönüştürülmesi doğrultusunda girişimlere hız verilmesi nedeniyle köylüler tarımı bırakmaz mı?
- Köylü işletmelerinin tarımsal üretimden vazgeçmeleri yanı sıra var olan tarım toprakları ve meralarımız da tarım dışı etkinliklere tahsis edilir ve edilmeye devam ederse, köylüler tarımı bırakmaz mı?(**)
- Aile işgücü temelinde tarım işletmelerinin ürünlerini değer fiyata satılmasını sağlayan Tarımsal KİT’ler özelleştirildiği ve de ekonomik örgütlenmesinin önünde kısıtlar olduğu için köylüler tarımı bırakmazlar mı?
- Kırsal kesimde sosyal olanakların (eğitim, sağlık ve sosyal güvence gibi) giderek azalması nedeniyle köylüler tarımı bırakmazlar mı?
- Tarımsal üretimde planlama yapılmadığından dolayı çiftçilerin bir yıl para kazanıp ikinci yılı para kazanamadıkları için köylüler tarımı bırakmaz mı?
- Tarım ürünler fiyatları yükseldiği zaman çare aramak için yönetimde bulunanlar ithalata yönelince çiftçinin ürünleri elde kalmasından dolayı köylüler tarımı bırakmaz mı?
Köylüler Tarımı Bırakmaya Başlayınca Neler Oldu?
- Tarımsal üretimin nüfus başına gerilemesiyle ithalatta tarım ürünlerinin payı artmadı mı?
- Dünyada tarım ürünleri fiyatlarında düşüş olurken Türkiye’de aksine fiyatlar olağanüstü artmadı mı?(***)
- Çiftçilerin yetersiz örgütlenmesi yanı sıra tüketicilerinde örgütsüzlüğü nedeniyle ürün bedellerinin yarıdan fazlası kimin cebine girdi?
- Kırsal kesimde geçinemeyen köylülerin şehirlere gelmesiyle, işsiz ve açlığa mahkum bırakılarak sadaka ekonomisi ve sadaka kültürü yaratılmadı mı?
- Et, süt, peynir, yumurta ve benzeri hayvansal gıdaların fiyatları artması yanında meyve ve sebze tüketimlerinin de azalması ya da tamamen ulaşamamaları durumunda çocuklarda gelişme geriliği, kansızlık, kemik ve kas gelişim sorunları yaşanmıyor mu?
- Kalitesiz karbonhidrat denilen paketli ve hazır gıdaların içeriğindeki koruyucu maddeler ve gıda boyaları nedeni ile çocuklarda hiperaktivite bozuklukları, dikkat dağınıklığı, sinirlilik, algıda zorlanma ve unutkanlıkta artış gibi birçok psikolojik sağlık sorunu ortaya çıkmadı mı?
- Tüketici fiyatları artarken hileli gıdalar piyasaya sürülmedi mi? Alım gücü düşen yurttaşların ucuz ürünlere yönelmesiyle taklit ve tağşiş ürünlerin payı artmadı mı?(****)
- Şehirlerimizde ucuz ete, ekmeğe ve yemeğe ulaşmak için gece yarıları kuyruğa giren ve de pazar artıklarını toplayan yoksulların sayısı giderek artmıyor mu?
- Şehirlerde gıda fiyatlarının belirlenmesinde küresel alışveriş merkezleri (AVM) rol oynamıyorlar mı?
- Kalitesiz beslenme sonucu, toplumda, aşırı şişmanlıkta Avrupa birincisi olmadık mı?
- Türkiye ekonomisi, tarım ürünlerinde de enflasyon canavarına teslim olmadı mı?
- Ve de Türkiye’de doğurganlık oranı neden 1,51 e düştü? Hızla azalmakta olan nüfus artışı, tüketim ve yatırım talebinde de azalmayı yaratacağından ekonomik büyüme olumsuz etkilenmeyecek mi?
Dipnotlar:
(*) Türkiye, son 30 yılda tarım arazilerinin yüzde 13’ünü kaybetmiş bulunuyor.
(**) Örneğin Ankara Haymana’daki tarım arazilerinde ilgili şirketin, onay alması durumunda 46 futbol sahası büyüklüğündeki alanda kil ocağı çalışmalarına başlanacakmış. Kuzey Ormanları’nın İstanbul mevkisinde mega projelerin yarattığı tahribat sürerken Tekirdağ-Saray ilçesindeki gnays ocağı projesinin onay alması durumunda, tamamı devlet ormanlarından oluşan arazide maden ocağı işletecekmiş, Şanlıurfa’da 550 futbol sahası büyüklüğünde mera arazisine 500 bin panel yapılacakmış. (Bakınız: 27 Ocak 2024 ve 22 Mayıs 2024 tarihli Cumhuriyet Gazetesi)
(***) Birleşik Kamu İş’in araştırmasına göre, gıda fiyatlarında son 12 ayda 152,6 oranında artış yaşanmış. Araştırmada, meyve fiyatları yüzde 240, sebze fiyatları ise yüzde 343 oranında artmış. (Bakınız:https://www.gazeteduvar.com.tr/birlesik-kamu-is-bir-yilda-meyve-fiyatlari-yuzde-240-sebze-fiyatlari-yuzde-343-artti-haber-1599484#google_vignette)
TÜİK’in rakamları ise bu artışların yarısı kadarmış.
(****) Zeytinyağı, tereyağı, bal ve peynir taklit ve tağşiş yapılan ürünlerin başında geliyor. Peynir yapımında, süt yağı dışında başka yağlar, yapısını sertleştirmek için nişasta, küf ve maya oluşumunu engellemek amacıyla yasaklı maddeler kullanılıyor. Tereyağında süt kremasına kimi bitkisel ve hayvansal yağların yanı sıra sarı renkli gıda boyası ekleniyor. Zeytinyağına ise içeriğinin ne olduğu belli olmayan yağlar, aroma ve sarı boya katılıyor. Balda, üretim aşamasından sonra şurupların katılması, farklı özellikteki kalitesiz balların karıştırılması, düşük rutubet içeriğine sahip ballara su katılması gibi tağşişler oldukça yaygın. Taklit balda ise tamamen kimyasal yolla, farklı şeker şuruplarından bal üretilmekte. TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı, hileli gıda maddesi üreten firmalara verilecek cezaların, 4 Kasım 2020’de kanunda yapılan yeni bir düzenlemeyle artırıldığını, bununla birlikte hileli gıda üreten firmaların Mart 2022’den bu yana yayınlanmadığını, bir önceki listenin de 15 Eylül 2020’de yayınlandığını söylüyor. (Bakınız: https://gidamo.org.tr/icerik/ilkses-taklit-ve-tagsis-listesi-rafta-14-aydir-ifsa-listesi-yayinlanmiyor-202310201446)
Diğer yandan Akhisar Ticaret Borsası’nın iddiasına göre de Tarım ve Orman Bakanlığı, zeytinyağı fiyatlarını aşağıya çekmek için aroma ve boya ile zeytinyağına benzetilen sıvı yağlara ruhsat vermeye başlamış. (Bakınız: 23 Mayıs 2024 tarihli Cumhuriyet Gazetesi)