Yeşil Mutabakat ve AB Tarım Politikaları
İklim değişikliği ile mücadele kapsamında, ülkemizin de 24 Mayıs 2004 yılında katıldığı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, uluslararası alanda atılan ilk ve en önemli adımdır.
Bu kapsamda, 2015 yılında Paris Anlaşması kabul edilmiştir. Ülkemiz, Paris Anlaşması’nı imzalamış olup, 6 Ekim 2021 tarihinde onayladığımız Anlaşma 10 Kasım 2021 tarihinde yürürlüğe girmiş ve bu süreçte ülkemizin 2053 karbon-nötr hedefi açıklanmıştır.
İklim değişikliği ile mücadele ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması amacıyla küresel olarak atılan adımlar, Avrupa Birliği (AB) tarafından 11 Aralık 2019 tarihinde açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ile hız kazanmıştır.
AB Yeşil Mutabakat ile 2050 yılında iklim-nötr ilk kıta olma hedefini ortaya koymuş ve bu hedefe ulaşmak için yeni bir büyüme stratejisi benimseyerek tüm politikalarını iklim değişikliği ekseninde yeniden şekillendireceğini açıklamıştır.
Sanayiden, finansmana, enerjiden ulaştırmaya ve tarıma uzanan bir dizi alanda AB politikalarında kapsamlı değişiklikler öngören Yeşil Mutabakat, Tek Pazar’ın tesisinden bu yana AB’nin en büyük girişimidir.
Avrupa Birliği, benimsemiş olduğu bütünsel yaklaşım çerçevesinde, insan, toplum ve çevre arasındaki ilişkinin önemli olduğunu ve bu çerçevede tarımın da iklim hedefleri olan Yeşil Mutabakat’ın önemli bir parçası olduğunun altını çizmektedir.
Bu yaklaşımın en önemli dayanağı ise, on yıllardır uygulamakta olduğu Ortak Tarım Politikası’nın, diğer ülkelerde tarım ve gıda alanında politika yapıcılar açısından özellikle arz güvenliği, beslenme ve kalite açısından dünyada genel kabul gören ve karşılaştırma amacıyla kullanılan bir standart durumuna gelmiş olmasıdır.
Bu çerçevede Avrupa Birliği, sadece küresel anlamda finans ve alım gücünü değil, standart koyma ve örnek oluşturma gücünü de Yeşil Mutabakat yaklaşımında etkin olarak kullanabileceği önemli bir araç olarak görmektedir.
Bu çerçevede, Yeşil Mutabakat kapsamında tarım alanında Avrupa Birliği’nin hedefleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- İklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı karşısında gıda güvenliğini sağlamak,
- AB gıda sisteminin çevresel ve iklim ayak izini azaltmak,
- AB gıda sisteminin dayanıklılığını güçlendirmek,
- Tarladan sofraya rekabetçi sürdürülebilirliğe doğru küresel bir geçişe öncülük
Bu çerçevede Avrupa Birliği, Ortak Tarım Politikasının Yeşil Mutabakat kapsamında güncellenmesi gibi çalışmalara ek olarak, Çiftlikten Çatala – From Farm to Fork ve Biyoçeşitlilik Stratejilerini de uygulamaya koymuştur.
Bu yeni stratejilerin başarılı olabilmesi için diğer AB politikaları ile de uyumlu bir şekilde aşağıdaki eylemleri hayata geçirmek için hazırlık ve çalışmalara başlamıştır:
- Ortak Tarım Politikasını Yeşil Mutabakat kapsamında yeniden tasarlamak,
- Organik tarım eylem planını hayata geçirmek,
- Hem AB içinde hem de dışında AB menşeli tarım ürünlerinin kalite yönünden tanıtımını yapmak,
- Hayvan refahı (çiftlik hayvanları) için çalışmalara devam etmek,
- Tarım ilaçlarının sürdürülebilir kullanımını sağlamak,
- Gıda ürünlerinde özellikle besleyicilik açısından etiketleme konusunda daha fazla bilginin verilmesi, bu bilgilerin standart ve anlaşılır halde olmasının sağlanması ve dijital kanalların bu konuda daha fazla kullanılması.
Sorumlu Gıda Ticareti ve Pazarlama Uygulamalarına ilişkin AB Davranış Kuralları (5 Temmuz 2021’de yürürlüğe girmiştir)
Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında hazırlanan Çiftlikten Çatala ve Biyoçeşitlilik Stratejileri, Avrupa Komisyonu tarafından 20 Mayıs 2020 tarihinde açıklanmıştır.
Açıklanan stratejilerle sürdürülebilir gıda sisteminin oluşturulması, doğanın korunması ve doğa üzerinde oluşturulan tahribatın giderilmesi hedeflenmektedir.
Çiftlikten Çatala Stratejisinde;
Avrupa Yeşil Mutabakatının Avrupa’yı 2050 yılına kadar karbon nötr bir kıta haline getirmeyi hedeflediği, Çiftlikten Çatala Stratejisinin de bu hedefin merkezinde yer aldığı, Covid-19 salgınının, her koşulda işleyen sağlam ve esnek bir gıda sisteminin ve vatandaşlar için yeterli miktarda uygun gıda tedarikine erişim sağlayabilmenin önemini ortaya çıkardığı, pestisitlere, antimikrobiyallere ve aşırı gübrelemeye bağımlılığı azaltmanın, organik tarımı artırmanın, hayvan refahını iyileştirmenin ve biyolojik çeşitlilik kaybını tersine çevirmenin acil bir ihtiyaç olduğu belirtilmiştir. Bu bağlamda;
- 2030 yılına kadar kimyasal pestisitlerin ve antimikrobiyallerin kullanımının %50 oranında azaltılmasının hedeflendiği,
- Tarımdaki aşırı besleyici madde kullanımının (özellikle azot ve fosfor) doğada birikime yol açtığı, bu konuda bir eylem planı geliştirilmesi, 2030’a kadar gübre kullanımının en azından %20 azaltılmasının hedeflendiği,
- 2030 yılına kadar AB tarım arazilerinin %25’inde organik tarım yapılmasının hedeflendiği,
- Ayrıca Komisyon’un 2030 yılına kadar perakende ve tüketici düzeyinde kişi başına gıda atıklarını yarıya indirmeyi hedeflediği,
Avrupa Yatırım Fonu (InvestEU Fund), Ortak Tarım Politikası (CAP) ve AB bütçesinden sağlanacak garantilerle Avrupalı şirketlerin sürdürülebilir yatırımlarındaki risklerin azaltılacağı, KOBİ’lerin finansal kaynaklara erişiminin sağlanacağı,
Biyoçeşitlilik Stratejisinde ise;
AB’nin kara ve deniz alanlarının asgaride % 30’unun yasal olarak korunması ve ekolojik koridorların birbirine bağlanmasının hedeflendiği,
Komisyon’un biyoçeşitlilik kaybı dahil çevresel maliyetleri yansıtan vergi sistemlerini ve fiyatlandırmayı teşvik edeceği, çevresel bozulmayı önlemek ve düzeltmek için çevresel ayak izinin ölçülüp “kullanıcı öder” ve “kirleten öder” ilkelerinin uygulanması gerektiği,
Komisyon’un ormanların tahribine yol açan ürünlerin AB pazarına girişini önlemek veya en aza indirmek ve orman dostu ithalat ile değer zincirlerini teşvik etmek için bir yasa teklifi sunacağı ve yasadışı yaban hayatı ticaretini engellemek için bir dizi adım atacağı ifade edilmiştir.
Komisyon tarafından ormansızlaştırmadan arındırılmış tedarik zincirlerine ilişkin olarak hazırlanan Ormansızlaşmanın Önlenmesi Tüzüğüne göre, özellikle hurma yağı, sığır, soya, kahve, kakao, kereste ve kauçuk ve türev ürünler (sığır eti, mobilya veya çikolata) gibi ürünlerde AB pazarına girişte izlenebilirliğin ön şart olarak ortaya konulması, mevzuat kapsamındaki ürünlerin AB pazarına girişi için ormansızlaşmaya sebep olmadıklarının ve ilgili ülke mevzuatına uygun üretildiklerinin gösterilmesi ve ürünlerin ormansızlaşmaya sebep olmayacak şekilde üretildiğini göstermeye yönelik özen yükümlülüğünün (due diligence) yerine getirilmesinin sağlanması hedeflenmektedir.