Köşe Yazısı

Çiftçi Olmazsa!

Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 16 Mart 1923 tarihinde Adana çiftçileri ile yaptığı söyleşide hakiki fetihlerin yalnız kılıçla değil, sabanla yapıldığını belirtir ve çiftçilere şöyle hitap eder;

“Arkadaşlar, dünyada fetihlerin iki vasıtası vardır: Biri kılıç, diğeri saban. […] Zaferinin vasıtası yalnız kılıçtan ibaret kalan bir millet, bir gün girdiği yerden kovulur, rezil edilir, sefil ve perişan olur. Öyle milletlerin sefaleti, perişanlığı o kadar büyük ve acı olur ki kendi memleketinde bile mahkûm ve esir bir halde kalabilir. Onun için hakiki fetihler yalnız kılıçla değil, sabanla yapılandır. Milletleri vatanlarında sağlam bir şekilde yerleştirmenin millete istikrar vermenin vasıtası sabandır; saban, kılıç gibi değildir. O, kullanıldıkça kuvvetlenir. Kılıcı kullanan kol çok geçmeden yorulduğu halde sabanını kullanan kol zaman geçtikçe toprağın daha çok sahibi olur. Kılıç ve saban; bu iki fatihten birincisi ikincisine daima mağlup oldu. Tarihin bütün vakaları ve hadiseleri, hayatın bütün gözlemleri bunu teyit ediyor. Milletimiz çok büyük elemler, mağlubiyetler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa, bunun asıl hikmeti şunlardır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken, diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.”

Sayın Ali Ekber Yıldırım, geçen hafta Adana’daydı, çiftçilerin sorunlarını dinledi, sorunları ve çözüm önerilerini yazdı. Buğday fiyatları, yanık hasarı, sulama, çalıştırılacak işçi, üretim planlaması, ihracat konuları öne çıkan başlıklardı. Artan girdi fiyatlarına ve maliyetlere rağmen buğdaya çok düşük fiyat verilmişti. Bunun şoku ve etkisi hala atlatılmış değil, çiftçiler bu durumun sürdürülebilir olmadığını ve geleceğe yönelik endişe yarattığını belirtti. Malum aşırı sıcaklar ürünlere ciddi zarar verdi. Geçen yılın Haziran ayı ile karşılaştırıldığında yağışlar bu yıl yüzde 80 azaldı. Son 23 yılın en kurak Haziran ayını yaşadık. Türkiye geneli Haziran ayı ortalama yağışı metrekareye 33,6 kilogram. Geçen yıl, metrekareye 58,1 kilogram yağış düşmüştü, bu yıl metrekareye 11,9 kilogram yağış düştü. Bunun sonuçları da olacak elbette. Örneğin, buğday ve arpada rekoltenin düşeceği tahmin ediliyor, sebzeler yandı, orman ve tarım arazilerinde yangınlar çıktı. Ancak tarım sigortalarının aşırı sıcak zararını kapsamaması ciddi bir sorun. Herkes, sulama hizmetinden ve su fiyatından şikayetçi ve bu sorunun daha da büyüyeceği öngörülüyor. Su fiyatı çok yüksek, zaman zaman su kesintileri yaşanıyor ve hasat yapılmadan su ücretin yarısı peşin olarak talep ediliyor, sulamada eski teknoloji kullanılıyor. Çalıştırılacak mevsimlik işçi bulunamıyor, işçi olmadığı için de ürün toplanamıyor. Çiftçiler artık Suriyelileri de çalıştıramadıklarını belirtiyor; “Suriyeliler de işçi sıkıntısı olduğunu biliyor, bundan yararlanıyor ve istediklerini dayatıyor, ayrıca iş seçiyorlar” diyor. Bu arada Afganistan’dan çoban getirmeyi başarı sayıyoruz. Afganlılar da Suriyeliler gibi istediklerini dayatıyor. Geçen yıl aylıkları 450 dolardı, bu yıl bin 200 dolar. Tarım Kanununda yapılan değişiklikle üretim planlaması çerçevesinde yüzde 6 eğimin altındaki yerlerde yeni meyve bahçesinin tesis edilmesinin yasaklanmasının özellikle Adana için yanlış bir uygulama olduğu ifade ediliyor. Diğer taraftan çok sayıda çiftçinin arazisini sattığı, üretimden çekildiği, arazi toplulaştırması yapıldığı, bunun amacının da yabancılara arazi satışını kolaylaştırmak olduğu iddiası bu kapsamda değerlendirilebilir. Bu arada planlama yapabilmek için mevcut bilgilerin doğru ve güncel olması gerekiyor. Son olarak çiftçiler döviz kurundan şikâyet ederek, ihracatçıların battığını, üretim maliyetlerindeki artışın hesap edilemeyecek kadar yüksek olduğunu, ciro üzerinden gelir vergisi konulmasının herkese zarar vereceğini ifade ediyor.

Çiftçinin ürününün fiyatı enflasyonun yüzde 20’si civarında; üretimde kullanılan mazot, gübre, tohum ve işçilik gibi girdilerin fiyatı ise yüzde 100’ün üstünde artıyor. Köylerde yaşamak gittikçe zorlaşıyor. Çiftçi köyünü terk ediyor. Köylerde okulların kapatılması, köy çocuklarının köyüne bağını zayıflatıyor veya koparıyor. Gençler, güvenlik görevlisi olmayı, çiftçilik yapmaya tercih ediyor. Sayın Ticaret Bakanının, “Afganistan ve Suriyeliler olmasa tarım ve hayvancılık biter” sözü ne kadar acı…

Bir an, Suriyeliler ve Afganlılarla tarımsal faaliyetlerimizi sürdürdüğümüzü, onların işçi sıkıntısından yararlanarak her türlü dayatmasını kabul ettiğimizi, maliyetlere de katlandığımızı, tarım ve hayvancılığı onların vasıtasıyla sürdürdüğümüzü/sürdüreceğimizi kabul edelim; peki “… çok büyük elemler, mağlubiyetler ve facialar…” yaşadığımızda bu kişiler diğer eliyle kılıç tutacak mı? Yüce Atatürk’ün tespitini tekrar tekrar okumalı ve bir an önce özümüze dönmeliyiz;

“…Milletleri vatanlarında sağlam bir şekilde yerleştirmenin millete istikrar vermenin vasıtası sabandır… Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken, diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.

Prof. Dr. Mustafa Bekmezci
1973 yılında Akşehir’de dünyaya gelen Dr. BEKMEZCİ, ilk ve ortaokul öğrenimini Akşehir’de, lise öğrenimini Kuleli Askerî Lisesinde tamamladı. 1995 yılında Kara Harp Okulu’ndan Sistem Mühendisi olarak mezun oldu. 2003 yılında Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı’nda yüksek lisans programını tamamladı. 2008 yılında Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalında doktora derecesi aldı. 2015 yılında doçent, 2020’de profesör olan Dr. BEKMEZCİ, halen Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Dekanlığı’nda görevini sürdürmektedir.

    İlgili başlıklar

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir