Köşe Yazısı

Sıkça Yaşanan Kayıplar

Çiftlik hayvanları sektöründe çalışan, çaba gösteren, üretim yapan dostlarımız bana çok sayıda soru yöneltirler.  Genellikle bu sorular başlarına gelmiş sorunların giderilmesi ile ilgilidir.  Başka bir deyimle benden tedavi önerileri isterler.  Tabii ki tedavi, teşhis gerektirir.  Teşhis koyabilmek ise muayene gerektirir.  Bugüne kadar bana, “bir daha başıma gelmesin diye ne gibi önlemler almalıyım” şeklinde soru soran olmadı.  “Nelere dikkat etmeliyim” diyen bir üretici çıkmadı.  Bence asıl sorular bunlar olmalı idi.  Bu soruların sorulmamış olması hayvancılığımız için gerçek anlamda önemli bir engeldir.  Çünkü kayıplar devam ediyor. 

Şimdi gelelim en çok sorulan sorulara; mastitis (meme yangısı), arthritis (eklem yangısı), yenidoğan yavruların kaybı, koyunların delibaş hastalığı, öksürük, ishal, döl tutmama ve ineklerde kızgınlığın görülmemesi.

Tabii ki birçok dert var.  Fakat bunlar sıkça sorulan sorular.  Bunlar yüzünden kuzu, oğlak, buzağı, koyun ve keçi kaybediyoruz.  Döl tutmama ve kızgınlığın görülmemesi ile ilgili olan sorunlar çözülmez ise inekler kasaplık olmaktadır.  Yavruların kaybı sebebi ile işletmeler aslında geleceklerini kaybediyorlar.  Çiftliklerle birlikte ülkemizin düve ve besi danası ihtiyacı da karşılanamaz hale geliyor.  Halbuki en çok kayıplara sebep olan bu hastalıkların tümünün koruyucu hekimliği vardır.  Bir daha başımıza gelmemesi için yapılacak olanları biliyoruz.  Basit, ucuz ve garantili yöntemler ile hastalıklardan uzak kalabiliriz.

En çok yaşanan sorunlardan mastitis için ilk yapılacak olan “kuru sağımdır”.  Mastitis korunulması gereken, tedavisi olmayan bir hastalıktır.  Tedavi girişimleri bazen sonuç verse de her vaka memenin süt yapan hücrelerinde hasara yol açmaktadır. 

Arthritis eklem yangısıdır.  Eklemlerin birden fazlası yangılanır ise buna da poliarthritis yani çoklu eklem yangısı adını veriyoruz.  Yenidoğan yavruların kaybını ve arthritisi önlemenin yolu doğum olur olmaz göbeğin dezenfekte edilmesi ve bu işlemin 2 saat sonra tekrarıdır.  Derhal antiserum yapılmalı, ağız sütü hemen, sıklıkla ve bolca içirilmelidir. 

Koyunlarda kuzuların delibaş hastalığını önlemenin yolu, koyunların atık beyinlerini ya da kellelerini köpeklerin yemesine engel olmaktan geçer.  Köpeklerde şerit mücadelesi yapmak da yararlı bir yöntemdir.  Fakat delibaş olduğu için koyunların kelleleri atılırsa ve köpekler tarafından yenilirse bu dert hiçbir zaman bitmeyecektir. 

İshale yol açan başlıca 8 ayrı etken vardır.  İshal ile karşılaştığımızda yavrulara sadece antibiyotik yaparak ishalin düzeleceğini beklemek kayıplara sebep olur.  Öncelikle herkes “kuru ve temiz” sistemine inanmalı, gereğini yapmalıdır.  Etken ile mücadele yöntemi ne olursa olsun mutlaka su ve elektrolit desteği verilmelidir.  Çiftçiler, hayvan sahipleri buzağıların su ve elektrolit (tuz) kayıpları sebebi ile öldüklerini bilmediklerinden yavru kayıpları ne yazık ki sürüp gitmektedir.  Üstelik Kripto ve Eimeria ishalleri ( Koksidiyoz) söz konusu ise deneme yanılma metodu ile yapılan antibiyotik tedavileri, tesadüfen dahi sonuç vermez. 

Döl tutmama ve doğumu takip eden günlerde ineklerin yeniden kızgınlık döngüsüne başlayamamaları büyük sorunlardır. Döl tutmama sorunlarının arkasında birçok etken vardır.  Ancak temel olarak bu sorun “kuru dönem hataları” ile ilgili olmaktadır.  Kuru dönem bakım ve beslenmesindeki hatalar sürdüğü sürece bu “dönek inek” sorunu da devam edecektir. 

Kızgınlık göstermeyen ineklerin başka sorunu ise ineğin kızgınlık göstermeye hazır olmamasıdır.  Enerji-mineral ve izmineral noksanlıkları söz konusu ise inek kızgınlık göstermez.  Bunun da temel sebebi kuru dönemdeki besleme hatalarıdır.  Başka bir sebep ise Corpus Luteum (sarı cisim) kisti olabilir. Doğumdan sonraki ilk kızgınlık tarihinin saptanması ve kayıt edilmesi bu yönden bize bir işaret verir.  Gerekli görülür ise bir prostaglandin F2 alfa enjeksiyonu yapılır.

Özet olarak çiftliklerde yaşanan en büyük sorunların sebebi “bilgisizliktir”tir.  Herkes yaptığı işle ilgili olarak bilgi sahibi olmak zorundadır.  Gereken bilgiler elde edilmeli ve uygulanmalıdır.  Aksi olduğu sürece kayıplar sürüp gidecektir. Halbuki adı geçen dertlerin önlemleri gayet iyi bir şekilde bilinmektedir.

Tahir S. Yavuz
Tahir S. Yavuz 1957 yılında Bursa’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Gemlik’te tamamlayan Yavuz, lise öğrenimini Bursa Erkek Lisesi’nde 1974 yılında tamamladı ve aynı yıl İstanbul Veteriner Fakültesi’nde öğrenimine başladı. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun oldu. 1983 yılı Nisan ayına kadar Bursa Hayvan Hastanesi’nde Veteriner Hekimlik, Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde asistanlık yaptı. 1983-1988 yılları arasında Pınar Et’in kuruluş ve işletmesinde görev aldı. Pınar Et’te çalıştığı yıllarda tanıştığı meslektaşlarıyla 1988 yılında Ege Vet’i kurdu. 1988-1998 yılları arasında Amerikan Yemlik Tahıl Konseyi’ne danışmanlık hizmetleri verdi. Ege Vet Genel Müdürü olarak görev yaptı. Ata Fen ve Sürü Yönetimi şirketlerinin kuruluşunda yer alan Yavuz, mesleği ile ilgili olarak çok sayıda makalelerini 2009 yılında “Meslekte 30 yıl” ve 2014 yılında “Meslekte 35 yıl” kitaplarında topladı ve yayınladı. Daha sonra 12 adet kitabı yayınlandı. Mesleğiyle ilgili gazetelerde, dergilerde, internette köşe yazıları halen yayınlanmakta ve çeşitli TV programlarında bilgilerini paylaşmaktadır. Yurtiçinde ve yurtdışında birçok mesleki örgüte üye olan Yavuz, bir dönem İzmir Ticaret Odası Meclis Üyeliği yapmıştır. SETBİR Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürütmektedir. Yavuz, VİSAD, İZSİAD, İzmir Tarım Grubu ve TAGYAD üyeliklerini de sürdürmektedir. Yavuz, Veteriner Hekim Dr. Nuran Yavuz ile evlidir.

    İlgili başlıklar

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir