Köşe Yazısı

Güç

30 Ağustos Zafer Bayramımızı büyük bir sevinçle, büyük bir gururla kutladık. Başta Ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnetle ve şükranla yâd ettik. Bugün sahip olduğumuz her şeyi 30 Ağustos’ta kazanılan zafere borçluyuz. Sevincimiz, gururumuz, şükran duygumuz bundan. Her 26 Ağustos’ta evimin balkonuna bayrağımızı asarım. 9 Eylül İzmir’in kurtulduğu, düşmanın denize döküldüğü, güne kadar kaldırmam. Her gün o şanlı Türk bayrağına bakar ve 102 yıl önce bugün Mehmetçik şu anda Uşak’ı, Eskişehir’i, Nazilli’yi düşman işgalinden kurtardı diye düşünürüm. Düşmanın yaktığı köyleri, yaptığı kötülükleri düşünürüm; vatandaşlarımızın Kemal’in askerlerini gördüğünde nasıl heyecanlandığını, onları nasıl selamladığını, nasıl karşıladığını düşünürüm… Ordu millet olmanın ne anlama geldiğini düşünürüm. Kadını, erkeği, çocuğu, genci, yaşlısı ile zafer için nasıl seferber olduğumuzu düşünürüm. Gençler cephede çarpışırken, cephe gerisinde onları destekleyen kadınlarımızı, yaşlılarımızı, çocuklarımızı düşünürüm… Bir milletin el birliği ile küllerinden nasıl doğduğunu düşünürüm… Türk milletini zafere inandıran, birlik ve beraberliğin nasıl bir güç olduğunu sadece kendi milletine değil, dünyaya gösteren Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü düşünürüm…

Bu yılın Ağustos ayı biraz buruk geçti. Ülkemizin dört bir yanında ve aynı anda orman yangınları çıktı. Geçmiş yıllarda olduğu gibi söndürmekte oldukça zorlandık. Bu felakette vatandaşlarımızın bir kısmı her şeyini kaybetti; şu anda ne durumdalar, ne yapıyorlar acaba? “Tesellimiz can kaybı olmaması” diye açıklama yaptı yetkililer ve basın organları; ağacın, otun, kurdun, kuşun, börtü böceğin canı olduğunu unutarak! Belki de unutmamamız gereken şeyleri unuttuğumuz için yaşıyoruz yaşanmaması gereken şeyleri…

Bursa’da başlamıştı, diğer illerimizde de çiftçilerimiz eylem yaptı, miting yaptı. Çiftçilerimiz dertli, çiftçilerimiz çaresiz, çiftçilerimiz üzgün, çiftçilerimiz kızgın… Yetkili makamların sorunlarına çözüm bulmasını istiyorlar. Peki, çiftçilerimiz seslerini duyurabildi mi? Çözüm makamları bu eylemler üzerinde düşündü mü, sorunları dinledi mi, çare düşündü mü, yoksa “birkaç gün sonra nasıl olsa unutulur mu” dedi? Eylemlerden birkaç gün sonra Resmî Gazetede mülkiyeti gerçek/tüzel kişilere ait olan ve 2 yıl işlenmeyen tarım arazilerinin bakanlık tarafından tarımsal amaçla kiralanabileceği kararı yayınlandı. Müteakiben yine bir kararname ile tarımda destekleme modeli değiştirildi. Mazot ve gübre desteğinin kaldırıldığı bu yeni kararname oldukça karışık. Çiftçi neden ekmiyor diye kimse sormamış. Demek ki eylemler ve mitingler boşa yapılmış, çiftçi sesini duyuramamış. Çiftçinin ürünü toplamadan tarlayı sürdüğünü, ürününü bedava dağıttığını, ürününü zararına tüccara verdiğini kimse görmemiş… Yeni destekleme modelinin uygulamasını ve sonuçlarını ise zaman içinde göreceğiz.

Güç, başkalarını etkileyebilmektir; bir kimsenin başkasını kendi arzu ettiği yönde davranmasını sağlamaktır. Güç alanı, kişilerin etkileyebildiği kişilerin toplamıdır. Güç konusu, kişinin hangi konuda başkalarını etkileyebildiğini ifade eder. Güç kaynağı, kişinin başkalarını etkilemek için kullandığı kaynaklarla ilgilidir. Bu kapsamda düşündüğümüzde “A güçlüdür” ifadesi hiçbir şey ifade etmez. A’nın kimleri (güç alanı), hangi alanda (güç konusu) ve nasıl (güç kaynağı) etkilediğinin bilmek gerekir. Dolayısıyla bir kişinin güçlü olup olmadığını başkaları ile ilişkisine bakarak anlayabiliriz. Ayrıca bir kişinin başkalarını etkileyebilmek için sahip olduğu güç kaynaklarını doğrudan kullanması da gerekmez. Etkilemek istediğiniz kişi veya kişilerin, sizin bu kaynaklara sahip olduğunuza dair bir algıya sahip olması yeterli.

Bu kapsamda iki seçenekten bahsedilebilir. Bu seçeneklerden birincisi, birlik ve beraberlik. İlkokulda öğretmişlerdi bize “birlikten kuvvet doğar”. Bunun hayata geçirilmiş hali kooperatifçilik. Gerek Sayın Erhan Ekmen Hocam gerek Sayın Erdem Ak Hocam her yazısında kooperatif ve kooperatifçiliğin önemini vurguluyor. Diğer seçenek ise sizin adınıza karar veren kişileri sizin seçtiğinizi, istediğiniz kararların alınmaması durumunda bu kişileri tekrar seçmeyeceğinizi açıkça ifade etmek. Eylemleriniz gücünüzü, güçlü olduğunuzu göstermediğiniz sürece dikkate alınmayacaktır. Diğer bir anlatımla zayıf olanın değil, güçlü olanın sözü dinlenir. 102 yıl önceki birlik ve beraberliğimizin sonucunu bütün dünya gördü. Unutmamamız gereken şeyleri unuttuğumuz için yaşıyoruz yaşanmaması gereken şeyleri belki de…

Yazımı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün sözü ile bitirmek isterim; “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”

Prof. Dr. Mustafa Bekmezci
1973 yılında Akşehir’de dünyaya gelen Dr. BEKMEZCİ, ilk ve ortaokul öğrenimini Akşehir’de, lise öğrenimini Kuleli Askerî Lisesinde tamamladı. 1995 yılında Kara Harp Okulu’ndan Sistem Mühendisi olarak mezun oldu. 2003 yılında Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı’nda yüksek lisans programını tamamladı. 2008 yılında Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalında doktora derecesi aldı. 2015 yılında doçent, 2020’de profesör olan Dr. BEKMEZCİ, halen Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Dekanlığı’nda görevini sürdürmektedir.

    İlgili başlıklar

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir