HaberlerSiyasetTarım

“Tarımda Bıçak Kemiğe Dayandı”

Türk tarımında yaşananları değerlendiren yazılı bir açıklama yapan Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Yönetim Kurulu tarafından, “Tarım sektöründe 2024 sezonu sonunda ortaya çıkan tablo çiftçi açısından bıçağın kemiğe dayandığı noktaya gelindiğini göstermektedir” ifadesi kullanıldı.TZD Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş imzasıyla kamuoyuyla paylaşılan açıklamada şu görüşlere yer verildi:

“Son bir yıl içinde birçok tarım ürününde fiyatlar geçen yılki düzeyde kalır ya da çok az bir artış gösterirken tarımsal girdi maliyetleri TÜİK rakamlarına göre bile bir yılda yüzde 53 artmıştır. Gerçek artışın ise bu rakamın üzerinde olduğu bilinmektedir.

Yıllık enflasyon oranlarında artışın en düşük gerçekleştiği alt gruplar yüzde 23,98 ile tarımsal ilaçlar, yüzde 28,75 ile gübre ve toprak geliştiriciler olmuştur. Bunun nedeni çiftçinin artık toprağına gübre, ürününe zararlılara karşı ilaç atmakta zorlanmasıdır; talep düşünce fiyat da nispi olarak düşmek zorunda kalmıştır.

Ağustos ayı TÜİK rakamlarına göre gıda ve alkolsüz içecek fiyatlarında yüzde 1,1 düşme olduğu görülse de bağımsız araştırma kuruluşu ENAG’ın verileri yazlık ürünlerin tümüyle piyasaya çıktığı ve fiyatların gerilediği Ağustos ayında bile gıda fiyatlarında yüzde 1,17 artış belirlemiştir. TÜİK rakamlarına göre 2024 yılı Temmuz ayı enflasyon verilerine göre fiyatı en çok artan ürünlerin yüzde 58’le sebze ve meyve olması dikkat çekicidir. Ağustos ayındaki nispi düşüş bununla ilgilidir. İşin ilginç tarafı, Şubat ayından itibaren düşüş eğiliminde olan gıda fiyatlarındaki artış oranının yaz sezonu olmasına rağmen Haziran ve Temmuz aylarında tekrar yükselişe geçmesidir. Ağustos ayı itibariyle TÜİK rakamlarındaki göreli düşüş göz önüne alındığında bile gıda fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 44,88 gibi yüksek bir oranda gerçekleşmiştir. Ne var ki bu artış tarladaki ürünler için geçerli değildir. Markette 40 liraya satılan domates tarlada 4 liraya bile alıcı bulamamıştır.

Fiyat artışlarında ‘fiyatları düşürme’ adına uygulanan ithalat politikası da önemli rol oynamıştır. Örneğin 2024 yılının ilk beş ayında 3 milyon 520 bin ton ithal buğday ithal edilmiştir. Buğday ithalatı nedeniyle çiftçiye verilmesi gereken destek ithalat yapılan ülkelerin çiftçilerine gitmiştir.Çiftçinin Kahramanlığı Nereye Kadar?

Bu durumda çiftçi adeta ‘kahramanlık’ yaparak üretmeye devam etmekte, ancak bu ‘kahramanlığın’ bedelini artan borç yüküyle ödemektedir. Çiftçilerin bankalara olan borçları halen 700 milyar liraya yaklaşmıştır. Bu yılın ilk beş aylık döneminde borç yaklaşık 100 milyar lira artmıştır. Zamanında geri ödenemediği için icra takibine maruz kalan borç miktarı ise Mayıs ayında 2,5 milyar liraya yükselmiştir.

Çiftçiler ürünlerini çoğu zaman maliyetin bile altında fiyattan satmak zorunda kalmışlardır. Maliyetin altında kalan alım fiyatları nedeniyle zarara uğrayan çiftçiler yalnızca hububat eken çiftçiler değildir. Bu yıl Karadeniz bölgesinin temel ürünleri olan çay ve fındık üreticileri de aynı sorunla karşılaşmıştır.Çiftçiye Bir Darbe de Kuraklıktan Geldi

Bu yıl çiftçinin belini büken gelişmelerden biri de aşırı sıcaklar nedeniyle ürünlerin önemli bir bölümünün tarlada kavrularak heba olmasıdır.

Bu durum tarımsal sulamanın önemini artırmaktadır. Ancak tarımsal sulama sistemi yetersiz kalmakta, sulama maliyetleri, en başta elektrik maliyeti üreticiyi çaresiz bırakmaktadır. Sulama sisteminin yetersizliği ve maliyet artışı nedeniyle Aydın’ın Söke Ovası’nda bu yıl 350 bin dönümde ekili olan pamuğun yüzde 20’si sulanamamıştır. Pamukta sorun yetersiz sulama ile de sınırlı kalmamıştır. Geçen yıl kilosu 21 liradan satılan pamuğun fiyatında bu yol değişiklik olmamış, buna karşılık üretilen pamuğun maliyeti 34 liraya çıkmıştır.

Sulamada kullanılan elektrik bedellerinin yüksekliği nedeniyle özellikle Güneydoğu’da elektrik şirketleri ile üreticiler arasında sorunlar yaşanmaktadır. Bu duruma bir çare bulunması gerekirken 2018 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile 6 ilde tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketim bedelinin desteklenmesine yönelik uygulamaya 2024 yılı itibarıyla son verilmiş, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak illerinde çiftçinin tarımsal sulamada kullandığı elektriğe yüzde 50 indirim desteği kaldırılmıştır. Atatürk Barajı Sulama Birliği’nin pamuk, mısır, şeker pancarı için dönüm başına belirlediği sulama bedeli 2 bin 700 TL olarak belirlenmiştir. Bu parayı ödeyemeyen üretici ister istemez buğday, arpa gibi daha az sulama gerektiren ama daha az kazandıran ürünlere yönelmiştir.

Kuraklık ve yetersiz sulama sorunu yalnızca pamuk, mısır, şeker pancarı gibi ürünlerle sınırlı kalmamıştır…

Kuraklık ve yetersiz sulama sorunlarının giderilmesi için planlı bir çalışma yapılmış olsaydı, kuraklık ve yetersiz sulamadan dolayı ithalata ödenen para ile hem sulama tesisleri geliştirilebilir hem de üreticiye yeterli teşvik verilebilirdi.Çiftçi Çaresiz Kalınca Eyleme Geçti

Yaşanan sorunlar nedeniyle yaygınlaşan çiftçi eylemlerine özellikle domates üreticileri damgalarını vurmuştur. Domates üreten binlerce çiftçi, Bursa-İzmir yolunu traktörlerle trafiğe kapatmıştır. Bu eylemlerde üretim maliyetinin artması, salça ihracatına getirilen kısıtlama nedeniyle salça fabrikalarının üreticiden taahhütlü ürünü almaması önemli rol oynamıştır. Eylemlerde salçalık domateste geçtiğimiz yıl getirilen ihracat yasağının kaldırılmasını istemiş, üretim fazlası domatesin 3,5 TL’den sözleşme yapılmasına rağmen fabrikalar tarafından 1,7 TL’ye alınmasını protesto etmiştir.

Üretici eylemleri meyve üreticilerini de harekete geçirmiş, Malatya’nın en önemli gelir kaynağı olan kayısıyı üreten çiftçiler, TMO’nun kapısında bir araya gelerek, artan işçilik, mazot, gübre, sulama gibi girdi kalemlerine karşılık kayısı fiyatlarının düşmesine karşı seslerini yükseltmişlerdir.

Tarımda yaşanan sorunlar bu sektörün bir parçasını oluşturan hayvancılığı da etkilemektedir. Et üretiminin düşmesi nedeniyle fiyatlar artmaya devam etmektedir. Yılın ilk beş ayında et ve et ürünleri ithalatı 275 milyon doları bulmuştur. 2023’ün ilk beş ayında bu rakam 62,7 milyon dolardı. Geçen yıl canlı hayvan ithalatına ödenen para 1,2 milyar dolar olmuştu; ithalat bu hızla devam ederse bu yıl bu rakamın aşılması beklenmektedir.Temel Sorunlar; Plansızlık, Yetersiz Destek ve Yanlış İhracat Politikalarıdır

Tarım politikalarındaki plansızlık hem iç piyasada hem de ihracatta sorunlara yol açmaktadır. Sorunların çözümü için kısa ve uzun vadeli düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Aksi takdirde, tüketiciler pahalı ürünlerle karşılaşacak ve gıda erişimi zorlaşacaktır…

Bütün bu olumsuz koşullar sonucunda çiftçi üretimden vazgeçme noktasına gelmiş bulunmaktadır. Bu durumda tarım toprakları sahipsiz kalır, betonlaşır, başka amaçlar için kullanılır. Türkiye’de 1980’li yıllardan bu yana uygulanan tarım politikaları nedeniyle bu süreç yaşanmaktadır. Türkiye’de tarım arazileri son 20 yılda 3 milyon hektar azalarak 26,6 milyon hektardan 23,9 milyon hektara gerilemiştir. Tarım alanlarındaki kayıp ise son 10 yılda yüzde 5; son 19 yılda ise yüzde 12 oranındadır.

Tarım yapılan topraklarda ekim oranı da azalmaktadır. Bu durum tarımsal istihdamı da etkilemektedir. Türkiye’de resmi verilere göre kayıtlı çiftçi sayısı son 5 yılda yaklaşık yüzde 29, son 10 yılda ise yüzde 55 civarında azalmıştır. Tarımda istihdam edilenlerin sayısı son 19 yılda yüzde 33; son 10 yılda ise yüzde 26 gerilemiştir. Bunun yanı sıra tarımsal nüfusta yaşlanma ciddi bir sorun haline gelmiştir. Kırsal alanda yaşayan gençler artık geleceklerini tarım dışı sektörlerde aramaktadır. Sistemde kayıtlı çiftçilerin yüzde 34’ü 65 yaş üstü, 34,6’lık kısmı 50-64 yaş arasındadır. 18-24 yaş arası kesim ise yüzde 1 oranındadır. Çiftçilerin yaş ortalaması 58 civarındadır.

Geleceğini tarımda görmeyen ve primlerini ödemekte zorlanan çiftçiler sosyal güvenlik sisteminden çıkmaktadır. SGK verilerine göre, 2019 Mayıs ayında 683 bin tarım Bağ-Kur üyesi varken, şu anda bu sayı 424 bine düşmüştür.

Tarım arazilerinin boş kalması sonucunda üst üste iki yıl ekilmeyen tarım arazilerinin Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından ‘tarımsal amaçlı olarak’ kiraya verilmesini öngören bir yönetmelik 22 Ağustos 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Ancak bu tür uygulamalarla temel sorunlara çözüm bulmak mümkün değildir. Çünkü çiftçinin kazanç elde edemediği için işlemekten vazgeçtiği verimsiz arazileri kiracının işletip kâr etmesi mümkün değildir. Öte yandan bu uygulama uzun vadede bu toprakların el değiştirmesine büyük şirketlerin verimli tarım arazilerini uzun vadelerle kiralayarak fiilen ele geçirmesine yol açacaktır.‘Yapılacak Şey Yama Vurmak Yerine Bir Rehabilitasyon Programı Uygulamaktır’

Bu tablo karşısında yapılacak şey, kısmi önlemlerle açıklara yama vurmaya çalışmak yerine tarım kesimini bir bütün olarak ‘rehabilite’ etmeye yönelik bir ‘master plan’ hazırlamak ve bunu kararlı bir biçimde uygulamaktır…

Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durum bu çareye başvurmayı zorlaştırmaktadır; ancak aklın yolu birdir ve başka çare bulunmamaktadır…

Çiftçiye Tarım Kanununa göre hakkı olan GSMH’nın asgari yüzde biri oranında destek verilmeli, tarımsal girdiler sübvanse edilmeli, borçlar yapılandırılmalı, çiftçinin üretimi terk etmesi önlenmelidir. Aksi takdirde Türkiye’nin tarım ve gıda alanında dışa bağımlılığı artacak, bu durum siyasi bağımsızlığımızı da tehdit edecektir.”

İlgili başlıklar

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir