İklim Krizi; Risk Altında mıyız?
Yirmi Dokuzuncu Taraflar Konferansı (COP29), 11-24 Kasım tarihleri arasında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenecek. Dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz üreticilerinden biri olan bir ülkede çevre konferansı düzenlemek ne anlama geliyor, öğreneceğiz. Gerçi geçen yılki CPO28 de Birleşik Arap Emirliklerinin (BAE) Dubai kentinde düzenlenmişti. Gerçi oradan da bir şey anlamamıştık.
COP nedir?
Taraflar Konferansı (COP), Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) ana karar alma organı ve COP’un ilk zirvesi Mart 1995’te Almanya’nın Berlin kentinde düzenlendi. O zamandan beri her yıl UNFCCC’nin himayesinde farklı ülkelerde düzenlenmeye devam ediyor.
COP neyi amaçlıyor?
COP’un ana amacı küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin 1,5 santigrat derece üzerinde sınırlamak. Bu uğurda hem ülkeler hem de ülkelerarası bazda toplantılar yapılıyor ancak önemli sonuçlar yerine küçük küçük ilerlemeler görülüyor…
…ki böyle olduğunu geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından yayımlanan “Emisyon Açığı Raporu 2024” de anlıyoruz.
Emisyon açığı raporu…
Raporda, “fosil yakıtlardan çıkmak için acil eylem planları bir an önce devreye alınmalı, ülkelerin sera gazlarını azaltma konusunda fark yaratacak sözler verilmeli” diyor. Yani “hükümetlerin önemli bir kısmından henüz bu sözleri alamadık” demek istiyor.
Halbuki küresel sıcaklığın 1,5 dereceyi aşmaması için küresel ölçekte ülkelerin 2030’a kadar yüzde 42 ve 2035’e kadar da yüzde 57’lik bir sera gazı azaltım planı uygulaması gerekiyor. Eğer uygulanma gecikirse dünyamız bu yüzyıl boyunca 2,6 ila 3,1 derecelik bir sıcaklık artışına doğru yol alacak.
Biz ısıtıyoruz…
Bu dünyanın insan eliyle kıyamete kavuşturulmasını kolaylaştıracak. Dünyanın sonunu gelecek nesiller daha yakından hissedecekler ve bu da aslında gelişmiş ülkelerin sorumsuzluğu nedeniyle olacak. ABD, Avrupa, Çin gibi baş aktörlerin dünyayı mahvetmemek için hala yeterince önlem almadıklarını görüyoruz.
Trump faktörü…
Hele ABD’deki sandıklardan başkan olarak Trump çıktıktan sonra sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlama umudu yerle yeksan olacak. Trump daha önceki başkanlığı döneminde iklim değişikliğini çevrecilerin uydurduğunu söyleyerek iklim anlaşmalarından çekilmişti. Biden ise anlaşmalara geri dönmüştü. Şayet Trump yeniden çekilirse, bu durum, çekilmek isteyen ya da girmemek için ayak direyen ülkeler için bu bulunmaz bir fırsata evrilebilir. Hele ki ABD, Suudi Arabistan, Katar gibi petrol ve doğalgaz üreten ülkeler bunu nimet olarak algılayabilirler.
Peki, sıcaklık artışı nasıl azaltılır?
Raporda azaltımla ilgili şu ifadelere yer verilmiş; güneş teknolojilerinin ve rüzgâr enerjisinin artan verimliliğiyle 2030’da toplam sera gazı azaltma potansiyelinin yüzde 27’sini ve 2035’te yüzde 38’ini karşılanabileceği öngörülüyor.
Yine ormanlar ile ilgili acil eylem planları her iki yılda gereksinim duyulan yeşil potansiyelin yaklaşık yüzde 20’sini sağlanabileceği ifade ediliyor.
Diğer seçenekler arasında verimlilik önlemleri, yeşil binalar, ulaşımda ve endüstri sektörlerinde yakıt değişimi yer alıyor.
Ayrıca 2030 yılına kadar yenilenebilir enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması, fosil yakıtlardan uzaklaşılması ve doğanın ve ekosistemlerin korunması, kollanması ve restore edilmesi gerekiyor.
Pekala, fosil yakıt satan çok uluslu şirketler bunlara karşı direnmiyorlar mıdır ya da direnmezler mi, sizce?