erhan ekmen
Köşe Yazısı

Afetler ve Tarım

Deprem gibi bütün doğal felaketlerin tarım ile yakın alakası bulunmaktadır. Bu felaketlere karşı alınması gereken tedbirlerde, en baştan tarım–doğa ilişkileri dikkate alınarak çalışmalar yapılsaydı, bugün çok daha farklı sonuçlar ile karşılaşabilirdik. Dere yataklarına, düz tarım ovalarına, özel mikro klima alanlarına, ormanlıklara yapılacak doğa karşıtı her yapılaşma, sonunda; deprem, yangın, sel, fırtına gibi bir basit doğal bahane ile yok olacaktır. Bu hususlara dikkat edilmediği sürece doğanın muazzam gücü her zaman galip gelecektir. Bütün afetler, olağan olarak mutlaka kendini yineleyecektir. Mühim olan olağan tedbirler alarak olağanüstü durumların zavallılığının yaşanmamasıdır. Bunun için akıllı olan toplumlar, basit üç aşamalı bir sistem oluştururlar. Afet olmadan önce korunma yollarını bulur ve bununla ilgili tedbirleri alırlar. Afet anında bu tedbirlere uygun şekilde davranarak kayıpları en aza indirirler. Afet sonrası en hızlı şekilde müdahale ile kayıpları kısa sürede telafi ederler. Böylelikle felaketler sonrası görülmesine alışılan hastalık, açlık ve ekonomik yıkım gibi yeni felaketlerin de önüne geçilmiş olur. Yaşanan her afet ile dersler alan ve bunu risk yönetimine aktarabilen toplumlar, felaket anında çaresizce kriz yönetmek zorunda kalmazlar. Bu durum genellikle medeniyetin ve gelişmişliğin bir göstergesidir. Gerçekten de gelişmiş ülkelerde yaşanan büyük bir felaket kayıpsız atlatılırken, benzer bir felaket az gelişmiş bir ülkede yüzyılın en büyük kaybına sebep olabilmektedir. Doğal afetler karşısında çözüm, mutlaka örgütlü bir harekete dayanan aklın ve bilimin gösterdiği olağan tedbirlerin alınmasına bağlıdır. Sistemin işlemesi, akıllı ve liyakatli bir organizasyonu gerektirmektedir. Değilse; olağan doğa olayları karşısında hep aynı film, bozuk plak misali tekerrür edecek ve maalesef olağanüstü durumların acizlikleri yaşanacaktır.

Hepimiz şu anda maalesef deprem olup bittikten, iş işten geçtikten sonra oluşan olağanüstü hal ortamında afet bölgesinde uygulanacak acil öncelikli işlerle ilgileniyoruz. Yapacak bir şey yok. “Hiç olmazsa kayıpları ve acıları teselli olacağımız şekilde azaltabilir miyiz” şeklinde şimdilik geçici işlerle uğraşıyoruz. Ama bu dönemde bile işlerin tam anlamıyla düzgün işlediğini söylemek pek mümkün değildir.

Aşağıda tarım sektöründe kısa ve orta vadede yapılması gerekenler çalışmalar kısaca sıralanmaya çalışılmıştır:

Genel anlamda, kısa vadede acil yapılması gereken çalışmalar; bölgede afetten etkilenen üreticilerimizin durumunun iyileştirilmesi, kırsalda yaşam koşullarının iyileştirilerek üreticilerimizin üretimden çekilip bölgeyi terk etmelerinin önlenmesi ve değer/ tedarik zincirinde aksamaların önlenmesiyle tarımsal üretimin sürdürülebilir şekilde devam ettirilmesi kapsamında düşünülmelidir.

  • Öncelikle hayatta kalan çiftçinin sağlık ve güven içinde ailesiyle barınabileceği geçici bir yerin temin edilmelidir.
  • Daha sonra ise; başta büyükbaş, küçükbaş, kanatlı, su ürünleri ve arı gibi hayvansal üretim materyali olan canlıların hayatta kalanlarını koruma altına almak ve ürün verir halde yaşamlarını sürdürebilmeleri sağlanmalıdır.
  • Barınmanın yanı sıra gıda, yem, su gibi ihtiyaçlar normalleşme başlayıncaya kadar aksama olmadan sürekli şekilde temin edilmelidir.
  • Bütün üretim alanlarında üretimin devam edebilmesi için ihtiyaç duyulan üretim faktörleri bir an evvel tedarik edilerek yerine konulmalıdır.
  • Bölgedeki mevsimsel şartlara bağlı olarak bitkisel üretime dair girdilerin, alet ve ekipmanın özelikle de sulamanın ekim-dikim zamanına göre vaktinde işler şekilde temin edilerek çiftçinin emrine verilmesi gerekmektedir.

Olağan olarak yukarıda anlatılan acil yapılması gerekenler devlet tarafından bir an evvel gerçekleştirilmelidir:

  • Öncelikle mevcut destekler vaktinden önce hak sahiplerine özellikle nakit olarak verilmelidir.
  • Bunun üzerine “Tabii Afetlerden %40 Zarar Gören Çiftçilere” verilen destek için şart bu sefer %5’e indirilmelidir.
  • Her iki tedbire rağmen çiftçinin bu dönemde finans ihtiyacının çok yüksek olacağı aşikardır. “Yeniden Diriliş” niteliğinde acil karşılıksız nakit ödemeleri yapılmalıdır.
  • İster banka ister devlete olan borçlarda bütün faizler silinmeli, ana borçlar ise ertelenmeli ve taksitlendirilmelidir.
  • Sahipsiz hayvanlar ya da hayvanına bakamayacak olanların hayvanları ESK ve TİGEM gibi kuruluşlar aracılığıyla devlet tarafından sahiplenilmeli ya da satın alınmalıdır. Böyle canlı hayvan stoku daha fazla kayba uğramadan koruma altına alınmalıdır.
  • Tohumluk ve girdi temininde ve depolanması gereken ürünlerin muhafazasında TMO ve Tarım Kredi Kooperatifleri, ürünlerin satın alınmasında ise Tarım Satış Kooperatifleri önceden peşin ödemeler ile devreye girmelidir.
  • Bölgede sulama altyapısı, su depoları, yeraltı suları, sulama sistemleri kontrol edilmeli, deprem nedeniyle meydana gelen değişimler ve kayıplar tespit edilerek acilen sistemin çalışır hale getirilmelidir. Tarımsal üretim sırasında hem bitkilerin ve hem de hayvanların su ihtiyaçları aksamadan ve sağlıklı olarak temin edilmelidir. Aksi halde hayvan hastalıkları ve bitkilerde gelişim bozuklukları nedeniyle üretimde ciddi kayıplar yaşanabilir.
  • Ayrıca üretimine engel olabilecek taşkın, sel ve drenaj gibi hizmetlerinde aksatılmamasına dikkat edilmelidir. Burada Bakanlığın sahada su kullanıcı örgütler ile işbirliği yapması ve dağınık halde bulunan imkanların ortaklaşa kullanılarak daha çok fayda sağlayacak tedbirlerin alınabileceği bilinmelidir.
  • Bölgede tarımdan sorumlu tek kuruluş olan Bakanlığın taşra teşkilatının geçici görevlendirmeler ile bile iş yoğunluğuna yetişemeyeceği aşikardır. Bölgede çeşitli uzmanlık konularına göre faaliyet gösteren kooperatif, ıslah birliği ya da ziraat odaları gibi örgütler ile işbirliği hatta “YETKİ DEVRİ” yapılarak tespit, kayıt, takip, izleme ve müdahale gibi hizmetler hızlandırılmalıdır.
  • Buna ilaveten bölgede bulunan büyük-küçük birçok kooperatif, sosyal medya üzerinden diğer kooperatifler ile işbirliği yaparak, ortak yardım ve bağış işleri yürütmüşlerdir. Bu durumun geliştirilerek sürekli hale getirilebileceği bir platform oluşturulmalıdır.
  • Bölgede bir taraftan çiftçiye girdi tedarik eden firmalar, diğer taraftan ürünü depolayan, işleyen, pazarlayan işletmeler de çiftçilere verilen destekler benzeri desteklemelerle güçlendirilmeli, bir an evvel faaliyetlerine devam etmeleri için gereken yardımlarda bulunulmalıdır. Çünkü üretimdeki girdilerden, sanayinin ihtiyacı olan hammaddeye, ihracatçının ürün talebinden nihai tüketicinin ihtiyaçlarına kadar uzanan bütün bir değer zincirinde yer alan tedarik halkalarının kırılmadan bir bütünlük içinde işletilebilmesi büyük önem taşımaktadır. Başta tedarik zincirinde lojistik hizmetleri olmak üzere sigorta ile tazminatların ödenmesine kadar birçok aşama ile ilgili tedbirler alınmalı ve takibi yapılmalıdır.
  • Orta vadeli üretime ve işlemeye verilen sübvansiyonlu kredi ve %50 hibeli KKYDP/TKDK desteklerinde bölgeye öncelik sağlanmalıdır. Ama artık üreticinin tek başına olduğu değil, örgütüyle sözleşmeli olarak üretimi en az 5 yıllık dönemlerle planlayabildiği takdirde çeşitli ilave avantajlar sağlanmalıdır. Burada doğa ile uyumlu ve doğa dostu üretim modellerinin uygulanıyor olması en önemli belirleyici olmalıdır.

Bundan sonraki yapılacak bütün politikalar ve bu çerçevede alınacak tedbirler aşağıda belirtilen bir ön şart çerçevesinde belirlenmeli ve hemen yarın çalışmalar başlamadan önce deklere edilmelidir. Yoksa çok kısa bir süre sonra başka bir sebeple yeni bir doğal felaket daha yaşanabilecektir. Bu felaketler; benzer acılar ve kayıplar olmadan ve krize dönmeden ancak Bakanlık tarafından belirlenecek temel risk yönetimi metotları ile atlatılabilir.

Unutulmamalıdır ki; deprem ya da diğer doğal felaketler sıklıkla tekrarlanan olağan doğa olaylarıdır. Bu tip afetlerin sebepleri ve sonuçları çoğunlukla tarımı yakından ilgilendirmektedir. İnsanlığın varoluş mücadelesinde en büyük rakibi aslında uyum içinde yaşamak zorunda olduğu doğa ile olmuştur. Doğa ile ilişkisi canlılığını sürdürebilmesi için gerekli suyu ve gıdayı temin edebilmesi için açısından mutlak belirleyicidir. Tarım medeniyetin temeli ve hayatın devamı açısından doğaya bağlı en önemli uğraşımızdır. Tarım ve doğa ilişkisi, denge üzerine kurulu ve koruma altında olmazsa; doğa bunun intikamını mutlaka alacaktır. Aslında Anayasamızda tarım, orman ve doğa alanlarının korunması ve kullanımı ile ilgili hükümler olmasına rağmen Devlet gerekli cezayı veremeyince Takdir-i İlahi sonucu doğa gereğini yapmaktadır. Artık işi doğanın acımasızlığına bırakmak yerine tedbiri biz almalıyız. Felaket sonrası yapılacak her iş ve işlem her ne olursa olsun, bundan sonra bu dengenin tam olarak gözetildiği ve korunduğu şartlarda yapılmalı, politikalar bu çerçevede üretilmelidir. En azından bugün milat kabul edilmeli ve bundan sonra her ne adım atılacaksa, ne tedbir alınacaksa veya hangi yeni politikalar oluşturulacaksa bu husus ön şart olarak kabul edilmelidir.

BİR FELAKETTEN KORUNMANIN VE KURTULMANIN EN İYİ YOLU, NEYİN NASIL OLACAĞI AŞİKAR ŞEKİLDE ÖNCEDEN KESİN ŞEKİLDE BELLİ OLAN TEHDİTLER KARŞISINDA AKLIN, BİLİMİN GEREKTİRDİĞİ TEDBİRLERİ ALMAKTIR. BUNUN İÇİN ÜLKEMİZDE YETERLİ BİLİMSEL KAPASİTE VE LİYAKATLİ İNSAN BULUNMAKTADIR. YETER Kİ DOĞRU VE ADİL SEVK VE İDARELER YAPILABİLSİN.

Her felaketten sonra olduğu gibi; yine hayatını kaybeden çok sayıda vatandaşımız için Allah’tan rahmet, yaralananlar için acil şifalar, yakınlarını kaybedenlere duydukları acı ve öfke karşısında sabır ve başsağlığı diliyorum. Büyük Türk Milletine geçmiş olsun. Yüce Mevlam hepimize akıl ve fikir ihsan eylesin.

Dr. Erhan Ekmen
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde Su Ürünleri Bölümü’nde lisans ve Tarım Ekonomisi Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora eğitimlerini tamamladı. Ayrıca Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde Ekonomi lisans eğitimi aldı. Bunlara ilaveten mesleki alanda çok sayıda sertifikalı eğitime katıldı. Meslek hayatında 34 yılını tamamladı. TBMM’de 5 yıl Milletvekili Danışmanlığı ve THK’da Genel Başkan Danışmanlığı görevlerinde bulundu. Halen 28 yıldır görev yaptığı Tarım Bakanlığı’nda mühendis olarak çalışmaktadır. Bakanlıkta daha çok dış ilişkiler, Avrupa Birliği ve projeler ile ilgili işlerde ve tarımsal istatistik alanında çalıştı. AB’ye uyum çalışmaları kapsamında iki ayrı Fasılda (Malların Serbest Dolaşımı ve Balıkçılık Fasıllarında)Türkiye Müzakere Heyetinde yer aldı ve Brüksel’deki çalışmalara katıldı. AB ile ilgili birçok Alt Çalışma Grubu’nda başkan ya da üye olarak görev aldı. AB projelerinin hazırlanması, yürütülmesi ve değerlendirmesi ile ilgili çalışmalar yaptı. Bu kapsamda 1 yıl boyunca MFİB’de değerlendirme uzman olarak çalıştı. Ülkemizde tarım alanında bugüne kadar yapılan toplam 175 TAIEX eğitim faaliyetinin 15 tanesini gerçekleştirdi. Yine ülkemizde tarım alanında yapılan toplam 21 AB Projesinin 2 tanesini hazırlayarak ülkemize 2,6 milyon avroluk hibe destek kazandırdı. Bu faaliyetler ilaveten yine mili bütçeli projeleri hazırladı. Doktora konusu olan “Üretici Örgütlenmesi” konusunda sahada rekabet gücü, değer zinciri alanlarında çalışmalarda bulundu. Çeşitli seminerlerde ve uluslararası konferanslarda mesleki konularda eğitimler vermekte ve sunumlar yapmaktadır. Tarım medyasında hem köşe yazarı hem de programcı olarak görev yapmaktadır. Halen tarım ile ilgili 1 gazete, 6 dergi ve 4 web sitesinde de köşe yazarlığı yapmaktadır. Bugüne kadar yayımlanmış 1 kitabı ve ağırlıkla kooperatifçilik konularda 1.000’den fazla makalesi bulunmaktadır. Ayrıca 3 ayrı TV kanalında periyodik televizyon programları hazırlamakta ve sunmaktadır. Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği’nde ve Türkiye Ziraatçılar Derneği’nde Başkan Yardımcılığı görevini sürdürmektedir. Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği Yönetim Kurulu Yedek Üyesidir. Tarım ve Gıda Etiği Derneği ve Afrika Yatırımcılar Konseyi üyesidir. Birkaç kooperatifin kurucusu ya da ortağıdır.

    İlgili başlıklar

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir