
Tarım Toprakları ve Deprem Üzerine…
Türkiye ardı ardına gelen iki büyük depremle sarsıldı. Önce 7,7 ardından 7,6 büyüklüğündeki depremler güneyimiz ve doğumuzdaki on ilde kırk binden fazla insanın yaşamına mal oldu. Yüz binin üzerinde de yaralı var. Binlerce ev yıkıldı, on binlercesi de kullanılamaz durumda.
Depremde yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarını yitirenlere sabırlar diliyorum. Türkiye dayanışma kültürü ile kısa sürede bu işin üstesinden gelecektir.
Türkiye’nin deprem kuşağında olduğu bilinirken üniversitelerde görev yapan çok değerli jeoloji, jeofizik, inşaat, deprem uzmanı öğretim üyeleri ile coğrafya hocalarının söyledikleri dikkate alınmıyor. Varsa yoksa kader. Kader sadece yoksullar için mi var?
Müjde; imar affı çıkardık…
Bir de yıllardır büyük müjdelerle çıkarılan imar afları bulunuyor ve bu aflar sağlam ya da çürük birçok ruhsatsız binanın yasal hale getirilmesi sonucunu doğuruyor. Bunlar arasında deprem faylarının üzerinde, jöle gibi toprağa sahip zeminlerde ve dere yataklarındaki evler ve apartmanlar da bulunuyor. Depremlerde ilk yıkılanlar ya da oturulamayacak derecede zarar görenler de bunlar oluyor.
Zeytinlikler; gözde rant alanları…
Bir de tarım toprakları inşaat sektörünün göz diktikleri alanlar olarak çok gözdeler. Özellikle zeytinlik alanlar ranta açılmak isteniyor ve bu konu sık sık kamuoyunun gündemine geliyor.
Zeytin alanlarını korumaya yönelik olarak kamuoyunda kısaca “zeytin yasası” olarak bilinen yasa sık sık meclise getirilen torba yasa teklifleriyle delinmek isteniyor. Ve her seferinde de Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) tarafından bazen itirazlar bazen de mahkeme kararları ile bu alanların ranta açılması engelleniyor.
Zeytinlik alanlarının dışında Türkiye’nin dört bir yanında, tarım toprakları üzerine vahşice kurulmak istenen sanayi sitelerine, ev inşaatlarına, maden ve taşocaklarına, jeotermal santrallere karşı köylülerin-çevrecilerin mücadeleleri bulunuyor. Medya yürütmeyi durdurma kararları üzerine sevinen köylülerin haberleri ile dolu.
Tarım toprakları ile depremlerin verdikleri zararlar arasında doğru bir ilişki bulunuyor. Tarım yapılan topraklar, özellikle ovalar, yumuşak zemine sahip oldukları için inşaata uygun değiller.
Neden tercih ediliyorlar? Bunlar hem yerleşim yerlerine yakınlar, hem de büyük alanlara sahipler. Bir de düz oldukları için hafriyat, yollara yakın oldukları için de taşıma masrafları az.
Ancak deprem sonrasında ve normal yaşamda insanların gıdaya, suya gereksinimleri bulunuyor. Bu gereksinimler de bu alanlardan karşılanıyor. Gelecekte bu tür doğal yollardan ve iklim krizinden kaynaklanan felaketlerin daha da artacağı düşünüldüğünde, hükümetler bir tercihte bulunmak zorundalar.
Ya tarım topraklarını koruyarak insanları daha küçük ama daha sağlam evlerde yaşatacaklar ya da bunları ranta kurban ederek daha büyük, daha gösterişli evlerden ölülerin çıkmasına vesile olacaklar.