Köşe Yazısı

Gıda Tüketimimiz Farklılaşırken

İnsanın evrimi boyunca tüketilen gıdaların, yaşanılan ortam ekolojisine bağlı olarak değiştiği bir gerçek. Fakat günümüzün küreselleşen dünyasında, genelde standartlaşan gıda tüketimi, bu kez “tüketici tercihleri” nedeniyle değişim göstermektedir.

Antropogen (insan eliyle) kaynaklı küresel ısınmanın nedeni yer kürenin güneşin çevresindeki yörüngesinin ve ekseninin eğikliğindeki değişimidir.  İşte bu endüstrileşme öncesi iklim değişimleri insanları göçe, birçok canlı türlerinin yok olmasına, yiyecek tür ve çeşitlerini bazen neredeyse tamamen değişimlerine neden olmuştur.

Günümüzdeki gıda tüketimlerinde değişim trendlerini daha sağlıklı yaşam arzusuna ve refaha dayandırabiliriz. Son yıllarda tüketilen kalori miktarındaki artış bunu doğrulamaktadır.

Nüfus artışı, küresel ısınma, artan refah seviyesi nedeni ile 2050’lerde, bugünkü üretilen gıda maddeleri miktarının %50-%70 artırılması gerektiği öngörülmektedir. Fakat gelecekte tüketeceğimiz ana besin maddelerinde aynı oranda değişim beklememeliyiz.

İşte burada tarım stratejistlerinin gelecekte hangi tarım ürününün ne miktarda tüketilmesinin beklendiğini bilme zorunluluğu öne çıkmaktadır. Bu soru başta FAO, Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD), Dünya Gıda Programı (WFP), Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI) ve CGIAR gibi çok sayıda uluslararası kuruluş raporlarında yanıt bulmaktadır.

Ana ürünlerin 2005, 2006 ve 2007 yıllarında kişi başına yıllık tüketim ortalamaları ile 2050 yıllarında beklenen değerler ÇİZELGEDE ele alınmış ve farkların, gözlenen değerlere oranı (%) hesaplanarak son sütundaki verilere ulaşılmıştır. Bu rakamlara dayanarak, hangi ürünlerin daha çok tüketileceği kolayca anlaşılmaktadır. Bu verilere göre gelecekte bazı ürünlerin araştırmasına, yatırımına ve üretimine öncelik verebiliriz.

Bu verilerden hareketle, ülkemiz tarımında nasıl bir yeniden yönlendirme yapmamız gerekebilir sorusuna yanıt arayalım.

  • Önce kişi başına yıllık kilokalori değerinde beklenen artışa bir göz atalım: 2772’den 3070’e çıkması beklenen bu enerjinin karşılanması için gerek bitkisel ve gerekse hayvansal gıda tüketiminde artış olacağı için söz konusu ürünlerde, günlük kalori gereksinimini karşılamak için %11’lik bir artış sağlamak zorundayız. Nüfus artış oranını da ayrıca hesaplamamız gerekir.
  • Tahıl tüketiminde sanki bir değişim olmayacakmış gibi görünen “%1” aslında biraz yanıltıcı. Çünkü Çin gibi yüksek nüfuslu bir ülkenin hızla buğdaydan pirince geçişini izlediğimiz bu günlerde, tahılların kendi içinde ayrı bir değerlendirme yapılmasını zorunlu kılıyor. Nitekim Türkiye’de de kentleşmeden kaynaklanan nedenle, yıllık kişi başına pirinç tüketiminin son 30 yılda iki misline çıktığına detaylı olarak değinilmiştir.  
  • Kişi başına yıllık şeker tüketiminin belirtilen süre içerisinde 22 kg’dan 25 kg’a çıkmasının beklenmesi sakın şeker pancarı üreticilerini sevindirmesin. Çünkü şeker kaynağı olarak şeker kamışı öne çıkacaktır. Hatta şeker pancarı, ekim alanı daralacak tek kültür bitkisi olacaktır.
  • Baklagil tüketiminde bir kg’lık artış aslında bu grup bitkilerin %15 artışı anlamına gelmektedir. AB 7. Çerçeve araştırma projelerinde bilime dayalı biyoekonomik projelerinde önceliği baklagil ağırlıklı bitkilere vermiştir. Bu yaklaşımda ilke, Akdeniz diyetinin temel gıdası olan bu ürünün, özellikle kuzey Avrupa’ya yayılması, sağlıklı beslenme açısından toplumuna sahip çıkarken, sağlık giderlerini de azaltmaktır. Sulanır alanlarımızdaki genişleme nedeniyle, ekim alanları daralan mercimek, nohut gibi ürünlerde artık kendine yeterli olamayan Türkiye’nin baklagil üretiminde bir hamle yapması, araştırma ve destek programlarında yenilemeye gitmesi yararlı olacaktır.  
  • Çizelgede en fazla artış beklentisi bitkisel yağlarda izlenmektedir. İthalatçısı olduğumuz bu kategori için Türkiye’nin özel stratejiler geliştirmesi gerekecektir.
  • Et ve süt konusu tüketimi artması beklenen tartışılmaz ana gıda kaynaklarıdır. Çiftlik balıkçılığının hızla arttığı ülkemizin bu konuda farkına varmadan gerekeni yerine getirdiğini söyleyebiliriz. Batı ülkelerinde hızlı bir şekilde devreye giren bitki bazlı et konusunda Türk gıda sanayicilerinin dikkatlerinin çekilmesi yararlı olacaktır].

Bu gıda kategorilerinin beklenen artışlarına göre her ülkenin gerekli yatırım ve araştırmalara yeniden yön vermesi gereği karşımıza çıkıyor. Peki, politikacısından bürokratına, bilim adamından, yatırımcı özel sektörüne bu detaylara ne oranda vakıfız? Geleceğin planlanmasında zaten adı geçen şahıs ve birimler değil de “düşünce kuruluşları” görev üstlenmişlerdir.

Daralacağı beklenen ekim alanlarına karşın daha fazla üretmek için birim alandan daha fazla verimi sağlayacak biyoekonomik araştırmalar için bütün ülkeler adeta yarış içindedirler. Diğer taraftan küresel ısınma ile birlikte oluşacak koşullara uyabilecek yeni çeşitler için her ülke bitki ıslahına yönelik çok farklı sistemler-stratejiler geliştirmek zorundadırlar. Nitekim BRIC ülkeleri tarımsal araştırma sistemlerini adeta yeniden yapılandırmışlardır. BREZİLYA tohum ıslahının önemini fark eden ilk gelişmekte olan ülke olarak- Tarım Bakanlığı, Tohumculuk sektörünü ve Üniversiteleri Tarımsal Araştırma Konseyi “EMBRAPA” adı altında toplamıştır. Bu kuruluş Brezilya’nın birçok üründe dünya pazarında lider olmasını sağlarken, yalnız “çeşit geliştirme” ile de kalmamıştır. Geliştirilen çeşitler öylesine agronomik olanaklara fırsat yaratmıştır ki, üreticisine bir yılda iki soya ve bir yılda “buğday + soya” yani aynı araziden yılda iki ürün alma fırsatı sağlamıştır.

Hindistan tarımsal araştırmalarını ICAR (Hindistan Tarımsal Araştırma Konseyi) 59 enstitüsü, 69 Ziraat Üniversitesi ve 636 istasyonu ile onlarca kültür bitkisinde biyotek çeşit adayları ile ülkenin yarınları için gerekli yeni çeşit gereksinimini karşılamaktadırlar.

Ülke olarak bizim de Kamu, özel sektör ve üniversiteleri bir çatı altında toplayacak ulusal “Tarımsal Araştırma Konseyi”ni kurmamız gerekir.

Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz
Prof. Dr. (Emekli) Nazimi Açıkgöz Sinop Lisesini 1960 yılında bitiren hocamız Lisans eğitimini 1964 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde, doktorasını 1972 yılında Münih Teknik Üniversitesinde tamamlamıştır. 1972-1973 yılları arasında TÜBITAK ta, 1973-2009 yılında Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinde görev almıştır. Kendisi "TOAG92" çeltik çeşidinin ıslahçısıdır. Aynı zamanda halen kullanımda olan ve Türkiye'de bazı Üniversitelerde ders olarak da okutulmuş ilk ve tek Türkçe biyoistatistik bilgisayar paketi “TARİST”in geliştiricisidir. 1998-2004 yılları arasında kurucuları arasında olduğu Ege Üniversitesi Tohum Teknolojisi Uygulama ve Araştırma Merkezi müdürlüğünü yürütmüştür. TEMA ve TASAM Vakıfları Bilim Kurulu üyelikleri de yapan Açıkgöz tarafından veya inisiyatifi ile organize edilen onlarca bilimsel toplantıları arasında "Tarımda Bilgisayar Uygulamaları Sempozyumu" (1994-İZMİR), ve "Enerji Bitkileri ve Yeşil Yakıtlar" sempozyumu, (14-15.12.2006 İZMİR), 1. Tohumculuk Kongresi de bulunmaktadır. 1996 yılında Tarımsal Biyoteknoloji konusunda Türkiye’de ilk internet habercilik dergisi AGBİYOTEK-L LİSTSERV ile kuran Açıkgöz uzun yıllar derginin editörlüğünü de yürütmüştür. Kendisi aynı zamanda Dünya Bankasının IAASTD raporu (International Assessment of Agricultural Knowledge, Science and Technology for Development Synthesis Report 2008) yazarlarından biridir. Dördü kitap olmak üzere 200'e yakın yayını bulunan Açıkgöz, serbest bilim yazarı olarak https://nazimiacikgoz.wordpress.com portalında periyodik Türkçe yayınlarını “Gıdalarımızın Yarınları (Açlık Kapıda mı)” sayfasında yayınlanmaktadır. Türkçe yazıları Milliyet, Ticaretgazetesi, Hasattürk, Çiftlik Dergisi gibi gazete ve dergilerde köşe yazısı olarak yayınlanırken, ayrıca onlarca tarımsal portallarda yeniden yayınlanmaktadır. İngilizce yazıları ise https://www.geneticliteracyproject.org/ da yayınlandıktan sonra dünyanın değişik ülkelerinde yeniden yayınlanmaktadır. “Yaşam Bilimlerinde Söyleşiler” Youtube kanalında da beslenme ve sağlık konularını ele almaktadır.

    İlgili başlıklar

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir