Köşe Yazısı

Tarımın Geçen Yılki Röntgeni

Henüz geride bıraktığımız yılın tarımdaki önemli gündem maddelerini, şimdilerde sabit durmaya çalışmasına rağmen, döviz kurlarındaki aşırı yükselmeler yüzünden artan girdi maliyetleri, akaryakıt fiyatlarının yükselişi ve yapılan girdi ve ürün ithalatları oluşturdu.

Maliyetler sorma gitsin…

Geçen yıl, artan dövizle birlikte yükselen ancak döviz düştüğünde düşmeyen gübre, ilaç, tohum, yem, mazot gibi girdilerle çiftçilerin maliyetleri aşırı yükseldi. Gübre bir yılda üç, süt yemi ve mazot oranında zamlandı. Bunun karşılığında üretici fiyatları ayni oranda artmadı. Dolayısıyla geçen yıl çiftçilerin maliyetlerle uğraşma yılı oldu ve onlar daha da fakirleştiler.

Bunu TÜİK’in istatistiki rakamları da destekledi. Üretici fiyat endeksi yüzde yüz yirmilerde dolaşırken, üretici satış fiyatları bunun gerisinde kaldı. Gıda enflasyonu ise yüzde yüzü bile bulmadı. Yani üretici zararına sattı.

Böylece köylüler tarım alanları ve ahırlardan elde ettikleri ürünleri ucuza satarlarken, tüketiciler bunları ucuza alamadılar. Yani köylüler daha da fakirleşirken alım güçleri düşen tüketiciler artan fiyatlar karşısında daha az tüketmeye başladılar.

Köylüler geçen yıl sadece maliyetlerle boğuşmadılar yüksek maliyetlerin yanı sıra taş-maden-linyit ocakları ile jeotermal enerji santralleri, yangınlar ve inşaatlarlada uğraşmak durumundakaldılar. Köylüler ve çevreciler bazen bunları engellerlerken, bazen de başarısız oldular.

Krizlerin anası; iklim değişikliği…

Kırsaldaki yapılaşmalar, bitmek bilmeyen orman yangınları ve fosil yakıt temelli santraller ülkede iklim değişikliğinin etkilerinin daha da artmasına neden oldu. Böyle yapılar nedeniyle tarım alanlarının ve ormanların daralması oksijen salınımı azaltırken, havaya verilen karbondioksit oranını arttırdı. Bu da sera gazı etkisi yaratarak iklim değişikliğinin etkisinin artmasına neden oldu. Ardından aşırı yağışlar, seller, dolu yağışları, kuraklık bitki ve hayvan hastalıklarında artışlar meydana geldi.

Ne yapılmalı?

Bütün bu olumsuzlukların bertaraf edilmesi için çiftçilerin kooperatifler şeklinde örgütlenmeleri sağlanmalı. Kooperatifleşme hem maliyetlerin azaltılması hem ürünlerin daha yüksek fiyatlara satılması hem gıda güvenliğinin sağlanması hem de iklim değişikliği ile mücadele edilmesi anlamında çok değerli.

Geçen yıl yeni kooperatifler kuruldu ancak bunların yaygın etkisi görülemedi. Çünkü kurulanların çoğunluğu ya cinsiyet temelli ya da tüketim temelliydi. Halbuki kırsalda ilçe bazlı üretim kooperatifleri ile illerde tüketim kooperatifleri anca bu ivmeyi yakalayabilirdi.

Ancak olmadı…

Prof. Dr. Harun Raşit Uysal
1961 yılında Kuşadası’nda doğdu. İlköğrenimini Kuşadası Yeniköy İlkokulu’nda, ortaöğrenimini İzmir Güzelyalı Ortaokulu’nda, liseyi İzmir İnönü Lisesi’nde tamamladı. 1984 yılında E.Ü. Ziraat Fakültesi Tarım Ürünleri Teknolojisi Bölümü’nden mezun oldu. 1987 yılında E.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Süt Teknolojisi Ana Bilim Dalından yüksek lisans, 1993 yılında da doktora eğitimini tamamladı. 1993 yılında Yardımcı Doçent, 1996 yılında Doçent, 2003 yılında Profesör unvanını aldı. 2011-2016 yılları arasında Ege Üniversitesi Tire Kutsan Meslek Yüksekokulu’nda müdürlük görevini üstlendi. Halen Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Başkanı olan Prof. Dr. Harun Raşit UYSAL, aynı zamanda Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulu Üyeliği ile Uluslararası Sütçülük Federasyonu (IDF) Süt ve Ürünleri, Çevre ve Çiftlik yönetimi daimi komite üyesidir. Üç dönem de Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulunmuştur.

    İlgili başlıklar

    Köşe Yazısı

    Tarımda 5P!

    Türk Tarımını konuşurken, yazarken ve değerlendirirken bazı kavramlardan yararlanılmaktadır. Pazarlama, gelir dağılımı, sosyal güvenlik, destekler, ...

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir