Ateş Düştüğü Yeri Yakar
6 Şubat 2023 yaşanan depremler tarihi ülkemizin gördüğü en büyük doğal felaketlerden birisi olarak kayda geçti. Ülkemizin 11 ilinde ve Suriye’nin kuzeyinde etkisini gösteren deprem felaketinde şu ana kadar kayda geçmiş can kaybımız 50 bine yaklaştı. Yaklaşık 13 milyon insanın etkilendiği depremlerde ölen hayvan sayımızı tespit çalışmaları devam ediyor. Hasarlı bina sayısı 300 bin civarında. TÜRKONFED tahminlerine göre konut zararı, milli gelir kaybı ve işgünü kaybı nedeniyle depremin mali hasarı 84,1 milyar dolar olacak. Bazı kurumlar ise zararın 100 milyar doları aşacağını bildiriyor.
Depremin duyulması ve etkilerinin yavaş yavaş anlaşılması ile birlikte yurtiçi ve yurtdışından pek çok kişi, kurum ve kuruluş deprem bölgesine koşarak arama-kurtarma, yardım ve destekler için felaketi yaşayan illere koştular. Günahlarıyla sevaplarıyla “insanlık dersleri”yle dolu bir süreci yaşamaya devam ediyoruz. Ülkemizde doğal afetlerden sorumlu kurum ve kuruluşların yaptıkları ve yapmadıkları kadar duyarlı kitlelerin yaptıkları ve yapmaya çalıştıkları zaman içinde daha iyi anlaşılacaktır.
Yangın yeri olmuş, güzel ülkem. Kovid-19’un etkilerinden tam anlamıyla kurtulamamışken depremin gelmesi hiç iyi olmadı. Bana göre 2015 yılının son aylarından bu yana kronik olarak ekonomik kriz yaşayan ülkemizde deprem işleri daha da kötüleştirdi. Artık herkesin bildiği gibi gıda, tarım, üretim, ihracat ve gelir gibi çok önemli alanlarda sıkıntılı günler yaşayacağız. Her ne kadar bazı geçici adımlar atılsa da kalıcı çözüm ve politikalar ne yazık ki felaket bölgelerinde halen atılmadı. Afetin felakete dönüştüğü yerlerde akıl ve bilim yine kendine yeterli yer bulamıyor. Paydaşların görüşleri, ortak aklın işletilmesi gibi çağdaş yönetişim uygulamaları yerine bazı kurum ve grupların değişik gerekçelerle harekete geçmesi ve bazı işlere başlaması insanları düşündürüyor.
Diğer yandan ülkemizde gündem hızla değişiyor. Herkes –genelde- kendi başına kalıyor. Ateş düştüğü yeri yakmaya devam ediyor. Deprem bölgelerinden iç göçler başladı. Felaketten ağır can ve mal kayıpları ile çıkan bölge insanları; evlerini-barklarını, topraklarını ve mallarını geride bırakıp farklı illere yerleşmeye başladı. Kuşkusuz bu kişilerin mantıklı, psikolojik ve sosyolojik gerekçeleri var. Ancak söz konusu vatansa bazı şeyler başka türlü ele alınmak zorundadır. Bireylerin alacağı kararlar ve attığı adımlar elbette çok değerli ve önemlidir. Buna karşılık kamunun alacağı kararlar ve atacağı adımlar da kapsayıcı, yol açıcı ve geleceği şekillendirici olmak zorundadır.
O halde sorumluluk ve duyarlılık sahibi her kişinin, kurum ve kuruluşun unutmaması gereken/yapması gerekenler vardır:
Her şeyden önce “vatandaş yaşarsa devlet yaşayacaktır”. Bu tarihi gerçeklikten hareketle “bugün ve gelecek düşünülmeli” ve ona göre adımlar atılmalıdır.
Artık daha düzgün biçimde fikri takip yapılmalıdır. Söylenenleri, vaat edilenleri, başlanan işleri ve süreçleri sürekli takip ederek varsa aksamalar ve eksiklikler gündeme getirilmelidir. Bu görev ise sadece bölgede yaşayan kişilerin sırtına yüklenmemelidir.
Günümüzde tarım ve gıdanın; su, enerji ve iklim ile birlikte en büyük varlık- yokluk meselesi olduğu net biçimde anlaşılmalıdır. İnsanlarını ve diğer canlıları doyuramayan ülkelerin nelerle yüzleşmek zorunda kaldığı ve kalacağı sürekli hesaba katılmalıdır.
Büyük bir millet olduğumuzu biliyorum. Zor zamanlarda aldığımız kararlar ve yaptıklarımız bizleri bugünlere getirdi. Bizi geleceğe de alacağımız zor kararlar ve yapacağımız güçlü işler taşıyacaktır.