Köşe Yazısı

Zor Günler

Bir yanda deprem, bir yanda kuraklık tehlikesi… Bir yanda yaraları sarma gayreti, bir yanda endişeli bekleyiş… Bir yanda hüzün, bir yanda hayat… Depremin ve kuraklığın aynı zamanda olması düşündürüyor insanı… Çünkü çiftçimiz sadece kendisi için üretmiyor, tüm ülke için üretiyor… Biz de onların üretim yapmasını bekliyoruz, kendilerine ihtiyacı olan yardımı ulaştırıp ulaştıramadığımızı, Bakanlığımızın yaptığı yem desteği ve destekleme ödemelerinin yeterli olup olmadığını, acılarına merhem olup olamadığımızı düşünmeden!

Deprem bölgesinin ülkemizin tarımına katkısı yüzde 13-15 civarında… Depremden doğrudan etkilenen illerimizin sahip olduğu tarım arazisi 3,7 milyon hektar. Bölge, Türkiye’nin yaş sebze ve meyve üretiminde önemli bir paya sahip. Yer fıstığı, biber, pamuk, mısır, üzüm, tütün, kayısı ilk akla gelenler… Ayrıca bölgede çok sayıda hayvan çiftliği var. Depremden önce 2 milyondan fazla büyükbaş, 9 milyondan fazla küçükbaş hayvan olduğu biliniyor. Tarım ve Orman Bakanı Sayın Vahit Kirişci’nin Malatya özelinde verdiği rakamlara göre büyükbaş hayvan kaybı yüzde 40’a tekabül ediyor.

Türkiye’nin tarımla ilgili 30 sivil toplum kuruluşunu temsil eden Tarım Platformu, deprem bölgesindeki tarımsal faaliyetlerin kesintiye uğramaması, bunun için de gerekli tedbirlerin acilen alınması gerektiği konusunda ortak bir basın açıklaması yaptı. Tarım Platformu Dönem Sözcüsü Sayın Hüseyin Demirtaş, 100 milyar TL’yi aşan tarımsal brüt hasılanın tehdit altında olduğunu belirtti.

Amik Ovasının imara açılmasının felaketin boyutlarını artırdığı birçok uzman tarafından dile getirildi. Tarım arazilerinin, meraların, zeytinliklerin tarıma açılmaması gerektiği defalarca gündeme taşındı. Buna rağmen, tarımsal alanları ve meraları yapılaşmaya açmaya devam ediyoruz. Sayın Hüseyin Demirtaş, tarım alanlarının son 10 yılda yüzde beş, son 19 yılda ise yüzde on iki oranında azaldığını ifade ediyor. Prof.Dr. Murat Aslan da Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıllarda 44 milyon hektar olan mera alanlarının, günümüzde 14 milyon hektarın altına düştüğünü belirttikten sonra uyarıyor; bu uygulama geriye dönüşü olmayan felaketlere yol açar… Kastedilen hayvancılıkta yaşanacak depremdir elbette…

1 Ekim 2022-31 Ocak 2023 dönemini kapsayan 2023 Su yılı yağışları tüm bölgelerimizde normalin altında; 1991-2020 yılları arasındaki ortalamaya göre bu dönemde yağışlar yüzde 42, geçen yıla göre yüzde 41 oranında daha düşük gerçekleşti. En az yağış alan bölgemiz yüzde 52 ile İç Anadolu Bölgesi, İç Anadolu Bölgesi ile Marmara Bölgesinin dört aylık kümülatif yağışı son 63 yılın en düşük seviyesi olarak kayıtlara geçti. Şubat ayında da yağışlar normalin yüzde 24, geçen yılın Şubat ayına göre de yüzde 27 altında. Yayınlanan Meteorolojik Kuraklık Haritasında, deprem bölgesindeki illerimizin de hafif kuraklık seviyesi ile olağanüstü kuraklık seviyesi arasında değişen bir durumla karşı karşıya olduğu görülüyor. 2021 yılında yaşadığımız kuraklık İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yüzde 90’lara varan üretim kaybına neden olmuş, buğday üretimi 20 milyon tonlardan 17 milyon tona düşmüştü… Önümüzdeki aylarda da yağış olmazsa kuraklık kaçınılmaz…

Depremden dolayı hayvanlarına bakamadığı için hayvanlarını satmak zorunda kalan ama onları da değerinde verememiş çiftçimizin gözündeki yaşı gördünüz mü? Zaten canını, malını kaybetmiş… Bir de çaresizlikten düştüğü bu durumu kim, nasıl anlatabilir? Üretimden vazgeçmesini istemiyorsak, çiftçimizin yanında durmalı, ona gerekli desteği ama her türlü desteği vermeliyiz. Bu bizim önce insanlık, sonra vatandaşlık görevimiz… Biz kendi görevimizi yapmadan, onlardan üretim yapmasını bekleyemeyiz…

Zor günler yaşıyoruz, önümüzde zor günler var… Çiftçimizin üretimden çekilmesi hayatımızı daha da zorlaştırır. Sadece deprem özelinde değil, onlara haklı olduğu her konuda her türlü desteği vermeliyiz, onların her türlü sorununu çözmeli, her türlü yarasına merhem olmalıyız… Tarımda yaşanacak bir deprem tüm ülkeyi göçük altında bırakır…

Prof. Dr. Mustafa Bekmezci
1973 yılında Akşehir’de dünyaya gelen Dr. BEKMEZCİ, ilk ve ortaokul öğrenimini Akşehir’de, lise öğrenimini Kuleli Askerî Lisesinde tamamladı. 1995 yılında Kara Harp Okulu’ndan Sistem Mühendisi olarak mezun oldu. 2003 yılında Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı’nda yüksek lisans programını tamamladı. 2008 yılında Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalında doktora derecesi aldı. 2015 yılında doçent, 2020’de profesör olan Dr. BEKMEZCİ, halen Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Dekanlığı’nda görevini sürdürmektedir.

    İlgili başlıklar

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir