erhan ekmen
Köşe Yazısı

Enflasyon Dediğin Tek Dişi Kalmış Canavar

Basında hemen her gün gıda enflasyonu ile ilgili çeşitli haberler görüyoruz. Pandemi döneminde gıdaya karşı artan hassasiyetimiz, son yıllarda yerini ciddi oranda artan fiyatlardan kaynaklanan endişelere bıraktı. Çünkü sorun, cebimizden öte sağlığımız tehdit eder boyutlara gelmeye başladı.

Aslında bütün bu yaşananlar, tarihte kendisini defalarca tekrar eden, ekonomi prensipleri ile izah edilebilen olağan insani durumlar. Ama bu durumların yarattığı şartlar canımızı yakmaya başlayınca bir anda toplumsal farkındalıklılarımız artıyor. Bütçemizi piyasa şartlarına göre doğru idare edemeyenlerin yaptıkları hatalar sonucu cebimizde açılan deliğin büyüklüğü arttıkça hayatımız değişiyor. Bunca üretim kaynağına rağmen buzdaki araba gibi hep patinaj yapan ülke görünümündeyiz. Bunu biz söylemiyoruz. Dünya Bankası’nın açıklamalarına göre 200 ülke arasında gıda enflasyonunda 7. ülkeyiz. Üstelik Dünya Bankası bu açıklamayı TÜİK’ten aldığı verileri kabul ederek yapıyor. TUİK’in resmi verilerinin doğruluk payını da hesaba katarsak; gerçek sıralamanın değişeceği aşikar.

Başkasının bizi nasıl gördüğünden çok biz ne hissediyoruz, ona bakalım. Bizim kaynaklarımıza sahip emsal ülkelerdeki insanlara göre yaşam standartlarımız, satın alma gücümüz düşüyor. Orta gelir kuşağı ve aşağısı için girişimlerde bulunmak, yatırımlar yapmak için tasarruf yapmak gittikçe hayal oluyor. Cepteki delik büyüdükçe günlük normal insani ihtiyaçlardan fedakarlıklar yapılmaya başlanıyor. Artık birçok günlük olağan aktivite lüks görülüyor. Hane halkının ortaklaşa oluşturduğu aile bütçesi açık vermeye başladıkça yani delik büyüdükçe harcamalar sadece gıdaya gidiyor. Yani insanlarımız, hiçbir sosyal imkana ulaşamayan, karın tokluğuna çalışan vatandaşlar durumuna dönüşüyorlar. Bu durumu geçen yüzyıl pamuk tarlasında çalışan kölelerle mukayese ederek “modern kölelik” olarak isimlendirebiliriz. İşte tam bu safhada “dibe vurduk, bundan daha kötüsü olmaz” diye iddia edenler olmuştu. Dibin dibini gördük ve dahasını da görebiliriz.

Umutsuzluğa gerek yok. “Ülke geçmişimizde nice kötü dönemler atlattık, bunu da atlatırız, elbet” diye düşünmek gerek. Ama bunu başarmak için; o zamanki durum ile bugün arasında gerçekçi mukayeseler yapmalı ve bundan sonrası için doğru kararlar almalıyız. Önceki buhranlı dönemlerimizde şehirlerde yaşayan halkımızın büyük bir çoğunluğunun köyleriyle ilişkileri vardı. Yıllık temel gıda ihtiyaçlarının önemli bir bölümü buradan gelen takviyeler ile karşılanırdı. Bu nedenle televizyonlarda yüksek enflasyonlu ülkelerde gördüğümüz ayaklanmalar ve yağmalar hiç biz zaman ülkemizde görülmedi. Bir başka durum ise; hemen bütün tarım ürünlerinde geniş bir döneme yayılan tarımsal üretim potansiyelimiz sayesinde özellikle yaz aylarında yaşanan bereket ve gıda bolluğu enflasyonun hızını önemli oranda keserdi. Bu nedenle ülkemizde yüksek enflasyon hiçbir zaman hiper-enflasyona dönüşmedi. Aslında o zamanlar tarım, enflasyon canavarını durduran gizli bir kurtarıcıydı.

Peki, bugün durum ne? Tarımsal üretimde dünya devi bir ülkeyiz. Zaten tarih boyunca birçok ürünün üretiminde dünyanın ilk 7 ülkesi arasında olduk. (Dünyanın kendine yeten 7 ülkesinden biriyiz, sözü buradan gelir). Özellikle de ülkemizde doyurulması gereken boğaz sayısı (kendi nüfusumuz, mülteci sayısı ve turistler) artarken üretimimiz de arttı. Ama ne pahasına bunu gerçekleştirdiğimizi iyi analiz etmek gerekir. Bir yandan çiftçi sayısı azalırken, diğer yandan üretim alanlarımız yapılaşma ve kirlilikle daraldı. Aradaki farkı verimlilikte sağlanan muazzam artışla kapattık. Ama bu muazzam artışın bir bedeli vardı. Üretimde başta gübre, ilaç, mazot gibi kimyasallar, ekipman ve yazılım gibi teknolojiler şeklinde gruplandırabileceğimiz birçok girdinin temininde kökten dışa bağlı olduk. İthalatın döviz kurundan ya da üretici ülkenin parasını versek bile satmama politikasından kaynaklanan birçok riskini de göğüslemek zorunda kaldık. Yani hepimizin çok iyi bildiği “gıda bağımsızlığı” olarak ifade edilen gücümüzü riske sokarak bir de kendi kendimize “beka sorunu” yarattık.

Destekleme fiyatları mecburen resmi enflasyon oranına göre belirlenince çiftçi gerçek anlamda maliyetlerini bile karşılayamaz oldu. Hatta hububat gibi birçok üründe yürütülen ithalat politikaları nedeniyle hasat zamanına tam dolu silolar ile girince çiftçi piyasada bu fiyatı bile bulamadı. Sebep sonuç ilişkileriyle altüst olan ekonomi, döviz kuruna bağlı olarak anormal artan üretim maliyetleri üzerine bir de piyasalarda alevlenen gıda fiyatlarını bastırabilmek için alınan her tedbir, her ceza, her kısıtlama sonuçta dönüp gerçek üretici olan çiftçiyi vurdu. Hem devlet hem de sektördeki bütün paydaşlar fedakarlık işini çiftçinin sırtına yıktı. Yani zaten hızla yaşlanan çiftçiyi tam anlamıyla yalnız bıraktık.

Özetle gelinen nokta geçmişte enflasyona karşı koruyucu ve kurtarıcı olan tarım, bugün şişirilmiş dev bir balon misali ciddi risklerle karşı karşıyadır. Mevcut sorunların yanı sıra varlığını her geçen gün hissettiğimiz küresel iklim değişikliğinin tarımsal üretim kaynakları üzerinde yaratacağı etkilere bağlı olarak gıda üretiminde meydana gelecek riskleri de hesaba katmak gerekmektedir. Geçmişten günümüze ekonomiyi düzelteceğimizi sanarak sata sata bitirdiğimiz aslında piyasaya müdahale edebilmek ve planlama yapabilmek adına büyük imkanlar olan tarımsal KİT’lerin yerine de bir şeyler bulmak gerekmektedir. Belki bu araçların yerine de bugün gelişmiş ülkelerin kullandığı kamu yararı güden ticari şirket yapıları ülkemizde çalışır hale getirilebiliriz. Bunların neler olduğunu ve nasıl bir yol izlenebileceğini biraz teknik bilgisi olan ve dünyayı takip eden herkes çok iyi biliyor.

Bütün bu imkan ve şartlar her ne kadar kötü gibi görülse de muhtaç olduğumuz güç liyakatli teknik insanların elindedir. Enflasyon denilen tek dişi kalmış canavarı kolaylıkla ezmeye muktedir bu kişiler bütün gelişmeleri takip etmekte ve uygulanması gittikçe zorlaşsa da her gün yeni çözüm yolları üretmektedirler.

 

Dr. Erhan Ekmen
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde Su Ürünleri Bölümü’nde lisans ve Tarım Ekonomisi Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora eğitimlerini tamamladı. Ayrıca Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde Ekonomi lisans eğitimi aldı. Bunlara ilaveten mesleki alanda çok sayıda sertifikalı eğitime katıldı. Meslek hayatında 34 yılını tamamladı. TBMM’de 5 yıl Milletvekili Danışmanlığı ve THK’da Genel Başkan Danışmanlığı görevlerinde bulundu. Halen 28 yıldır görev yaptığı Tarım Bakanlığı’nda mühendis olarak çalışmaktadır. Bakanlıkta daha çok dış ilişkiler, Avrupa Birliği ve projeler ile ilgili işlerde ve tarımsal istatistik alanında çalıştı. AB’ye uyum çalışmaları kapsamında iki ayrı Fasılda (Malların Serbest Dolaşımı ve Balıkçılık Fasıllarında)Türkiye Müzakere Heyetinde yer aldı ve Brüksel’deki çalışmalara katıldı. AB ile ilgili birçok Alt Çalışma Grubu’nda başkan ya da üye olarak görev aldı. AB projelerinin hazırlanması, yürütülmesi ve değerlendirmesi ile ilgili çalışmalar yaptı. Bu kapsamda 1 yıl boyunca MFİB’de değerlendirme uzman olarak çalıştı. Ülkemizde tarım alanında bugüne kadar yapılan toplam 175 TAIEX eğitim faaliyetinin 15 tanesini gerçekleştirdi. Yine ülkemizde tarım alanında yapılan toplam 21 AB Projesinin 2 tanesini hazırlayarak ülkemize 2,6 milyon avroluk hibe destek kazandırdı. Bu faaliyetler ilaveten yine mili bütçeli projeleri hazırladı. Doktora konusu olan “Üretici Örgütlenmesi” konusunda sahada rekabet gücü, değer zinciri alanlarında çalışmalarda bulundu. Çeşitli seminerlerde ve uluslararası konferanslarda mesleki konularda eğitimler vermekte ve sunumlar yapmaktadır. Tarım medyasında hem köşe yazarı hem de programcı olarak görev yapmaktadır. Halen tarım ile ilgili 1 gazete, 6 dergi ve 4 web sitesinde de köşe yazarlığı yapmaktadır. Bugüne kadar yayımlanmış 1 kitabı ve ağırlıkla kooperatifçilik konularda 1.000’den fazla makalesi bulunmaktadır. Ayrıca 3 ayrı TV kanalında periyodik televizyon programları hazırlamakta ve sunmaktadır. Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği’nde ve Türkiye Ziraatçılar Derneği’nde Başkan Yardımcılığı görevini sürdürmektedir. Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği Yönetim Kurulu Yedek Üyesidir. Tarım ve Gıda Etiği Derneği ve Afrika Yatırımcılar Konseyi üyesidir. Birkaç kooperatifin kurucusu ya da ortağıdır.

    İlgili başlıklar

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir