Ata-Atalık Tohum Kavramları
Ata, atalık, ata yadigarı, köy-yerel-çiftçi çeşitleri aynı anlamda kullanılmaktadır. Bunlar modern, ıslah edilmiş çeşitlerden önce uzun yıllar boyunca yetiştirilen, o yöreye adapte olmuş, bazı koşullara karşı dayanıklılık geliştirmiş veya herhangi bir kalite açısından öne çıkan, tescilsiz, dolayısı ile yasal ticareti yapılamayan, tohumluk ve diğer devlet destekleri verilmeyen çeşitlerdir. Bunlar genetik olarak saf değildir. Tescilli bir tohum, genetik olarak saf olmak zorundadır. Modern çeşitler bunlardan seleksiyonla geliştirilmiş olabileceği gibi, melezlemede bunlardan yararlanılmış olabilir. Tabii ki bazı modern çeşitlerin başka ülkelerden ithal edilmiş olma olasılığı gibi…
Tarımda bitkisel üretimde tohum, fide veya fidanla yola çıkılır. Tabii ki bunlar genetik olarak saf olmalıdır. Ekilen çeşidin farklı verim ve kalitede ürün vermesi halinde doğacak zararı tohumu satan firma karşılamak durumundadır. Yani tohumculuk bir sorumluluk gerektirir ve tohum satışını yetkilendirilmiş tohumculuk firmaları dışında biri -örneğin bir çiftçi- bu mesuliyeti üstlenemez ve tohum satamaz.
Çiftçinin neden tohum satamayacağı konusunun biraz detaylanmasında yarar var. Ticari yani modern tohumculukta, çeşidi geliştirenin, yıllarca verdiği emek, yaptığı masrafın oluşturduğu “fikri mülkiyet hakları” karşılığı olan “ıslahçı hakları (royalite)” vardır. Çünkü bu “teknolojik” bir yeniliktir, bulgudur, eserdir. “Çeşitler” tescil edilmiş ve yasalara göre “koruma altına” alınmış olmalıdır. İşte bu çeşidin üretilmesi, hasadı, işlenmesi, kontrolü, sertifikasyonu, paketlenmesi, depolanması, nakli, pazarlanması gibi bir seri aşamadan sonra çiftçiye ulaştırılması söz konusudur. Tüm bu aşamalarda tohum üreticisi, toptancısı, bayi, alt bayi kontrol edilir. Çünkü tohum ilaç gibidir. İlaçtaki “sağlık” riski yerine tohumda “güvence” öne çıkar. Bir tohumun “adına doğru-uygun” performans vermesi garantilenmelidir. Kılçıksız fasulye diye kılçıklı fasulye tohumluğu satımının devlet tarafından kontrol edilmemesi durumunda doğacak kaosun kimseye yaşatılmaması gerekir. Tohum sahtekârlığı, tohumu alan üreticinin sezon-yıl ürün alamamasına kadar gidebilir. Bu risk yalnız o çiftçi için değil milli servete de yöneliktir. Hindistan’da çiftçi intiharlarında tohum sahtekârlığının da büyük payı vardır.
Ülkemizde gelişen tohumculuk endüstrisi, hemen hemen kültür bitkilerimizin %70’inde, son yıllarda ıslah edilmiş, geliştirilmiş çeşitlerin tohumlarını çiftçiye sunmaktadır. Bunların bazıları hibrit[1], bazıları klasik ıslahla geliştirilmiş çeşitlerdir. Hatta söz konusu çeşitlerin birçokları royalite yani ıslahçı hakları karşılığında ihraç da edilmektedir[2].
Şimdi bu yeni ıslah edilmiş, sertifikalı, devletten destek alan bu çeşitlerin karşısında alternatif diğer çeşitlere bir göz atalım. Bunlar genelde yerel-köy-atalık-ata çeşitleridir. Birçok çeşidin geliştirilmesinde anaç-ebeveyn olarak kullanılmışlardır. Bu satırların yazarı Ege Bölgesi için 2. ürün çeltik çeşidi geliştirirken erkencilik genlerini 1970’lerde Hopa’da üretilen sarı çeltikten aldı. Bu ve benzeri özellikleri olan birçok çeşit, daha verimli hale getirilen yeni çeşitlerle rekabet edemedikleri için kaybolmaya başlamışlardır. Fakat bazıları salt tek bir özellikleri nedeniyle meraklıları tarafında üretilmektedir. Burada o aranan rayihası ile eski domates çeşidini irdelemeye çalışalım. Önce domatesin Avrupa’ya 17. Yüzyılda Güney Amerika’dan getirildiğini hatırlayalım. Fakat Türkiye’de de ikincil gen merkezinin oluştuğunu unutmayalım. Neredeyse her bölgede farklı bir isimle örneğin Ayaş domatesi olarak bilinmektedir. Fakat bunların ticari olarak tohumluğu piyasada satılamaz[3].
Peki, tescil edilmemiş köy çeşitlerini tohumcu firmalar da üretip satmayacağına göre, ne olacak o, birçok karakter bakımından öne çıkan, hatta vazgeçilemeyen Karakılçık, Siyez gibi köy-yerel-çiftçi çeşitlerinin tohumculuğu?
Toplumda bu sorun iki şekilde çözümleme yoluna gidilmiş. “Tohum Takas Şenliği” gibi olayı ticari olmaktan uzak bir yöntem şu an ülkemizde yerel bazda sürdürülmekte. Alınan tohum o ekolojide ekilmelidir. Aksi takdirde adaptasyonu sorun yaratabilecektir. Verim düşüklüğü yanında, götürüldüğü bölgede var olmayan zararlıların ortaya çıkmasına neden olabilir. Tohum takasının yanında bazı kuruluşların oluşturduğu “Tohum Bankaları” da devreye sokulmaya çalışılmaktadır. Bu bankaların resmi “Gen Bankaları “ile ilgisi yoktur.
Kalite nedeniyle öne çıkan Karakılçık örneğinde olduğu gibi çiftçiler kendi aralarında tohum değişimi ile üretim sürdürüle gelmektedir. Bu durumda tohum desteği ve diğer tarımsal desteklerden yararlanılamamasına 2019 yılında bir çözüm getirildi. Tescil edilmemiş, koruma altına alınmamış, yetkili bir tohum firmasının arkasında olmadığı bu yerel çeşitler için Tarım ve Orman Bakanlığının 03.09.2019 tarihinde yayınlanan “Yerel Çeşitlerin Kayıt Altına Alınması, Üretilmesi ve Pazarlamasına Dair Yönetmeliği” uygulamaya geçirildi. Yönetmelik yerel çeşitlerinin genetik erozyonlarını engellemek amacıyla; tohumluklarının çoğaltımı, pazarlanması, yerinde idamesi ve sürdürülebilir kullanımı ile ilgili kurallar getirerek, ticareti yapılacak yerel çeşitlerin kayıt altına alınması, tohumluk üretimi ve tohumluklarının piyasaya arzı ve bu konudaki denetimlere ilişkin usul ve esasları kapsamaktadır.
Bu yönetmelikle yerel çeşitlerin kayıt altına alınmasında STK, Üniversite, meslek kuruluşlarının başvuru hakkı kaldırılmıştır. Tohumluk üretimi dahil her hak sadece Tarım ve Orman Bakanlığının araştırma enstitülerine bırakılmıştır.
Kaynakça
[1]https://nazimiacikgoz.wordpress.com/2022/10/23/tarimda-hibrit-kavrami/
[2]https://nazimiacikgoz.wordpress.com/2022/08/13/turkiye-tohumculukta-bolge-lideri-olabilir/
[3]https://nacikgoz.wordpress.com/2012/07/03/ciftci-tohum-satamaz