Köşe Yazısı

Avrupa’da Çiftçiler Neden İsyanda?

Gazete ve TV haberlerinde, neredeyse bir aydır, Avrupa Birliği’nde çiftçilerin demokratik mücadele temelinde hak aradığı gözlemleniyor.

Almanya, Fransa, İspanya, Hollanda, Belçika, Polonya, İtalya, Macaristan ve Romanya olmak üzere pek çok AB ülkesinde çiftçiler son dönemde uygulanan tarım politikalarına tepki gösteriyorlar.

Son olacakta Japon çiftçilerinin de eyleme geçtiğini duyduk.

Çiftçiler Neden İsyanda?

Çiftçileri isyan olarak değerlendirilen eylemlerine neden olan konuları arasında; AB’nin tarım politikaları, doğa restorasyon hedefleri, destek ödemelerindeki kesintiler, Rusya-Ukrayna Savaşı sonucunda ortaya çıkan yüksek enerji, yakıt ve gübre maliyetleri, Ukrayna’dan gelen ucuz tahıl ürünleri ve su tasarruf tedbirleri yer alıyor.

Avrupa’nın dört bir yanındaki çiftçiler, geçen yıldan beri akaryakıt fiyatları, vergilerdeki artış ve destek ödemelerinin yetersizliğini gerekçe gösteriyor, kamu kurumları ve çeşitli kuruluşların önüne çamur ya da gübre dökerek ya da yolları kapatarak protestolar düzenliyor.

Polonya ve Romanya’da çiftçi taleplerinde de ucuz Ukrayna tahılının ithalatının yasaklanması talebi öne çıkıyor, Fransa’da artan yakıt fiyatları, İtalya’da ise AB’nin “Yeşil Mutabakat” programı ve artan maliyetler tepkilerin odak noktasını oluşturuyor.

Bir kesimi de Brezilya ile Arjantin’den daha fazla sığır eti ithal edilmesini sağlayacak yeni bir anlaşmaya karşı çıkıyor. Çünkü anılan ülkelerde hayvan refahıyla ilgili katı kuralların olmadığı için rekabet etmenin son derece zor olduğunu belirtiyorlar, üretim maliyetlerindeki artış, çevre düzenlemeleri ve haksız rekabet arasında ezildiklerini anlatıyorlar.

 Özetle çelişkili politikalar sonucu para kazanamadıklarını, ancak bu durumdan tarım endüstrisinin karlı çıktığını söylüyorlar.

Çiftçiler neden mücadele ediyorlar?

Çiftçiler neden mücadele ediyorlar? İşin özün ne?

Aslında işin özü, sınıflar arasında var olan çelişkiler ya da daha doğrusu bir sınıf mücadelesi.

Konu; çiftçilerin ürettikleri hammaddeleriyle elde edilen katma değer ve artı değerin kimde kaldığı.

Biraz açalım. Liberal ekonomistler konuyu ağırlıklı olarak iç ve dış rekabete bağlıyorlar, rekabet varsa fiyat mekanizması ya da ekonomideki gizli elin her ekonomik sorunu çözeceğini  söylüyorlar.

Şimdi bu doğru mu? Asıl üzerinde durulması gerek konu, üreticilerin yarattığı hammadde ya da hizmetlerle yaratılan karma değerin kimde kalacağı değil mi?

Katma değer ne?

Katma değer, bir üretim sürecindeki çıktı ile girdi arasındaki fark.

Örneğin 10 TL değerinde hammadde alınmış, bu hammadde toplam olarak 5 TL ücretle çalıştırılan işçilerle işlenmiş ve 50 TL değerinde bir ürün(çıktı) ortaya çıkmış olsun.

Buradaki fark, katma değeri oluşturur.

Katma Değer=Çıktı-Hammadde. Buna göre katma değer 40 TL .

Katma değerden işçi ücreti çıkarılırsa elde edilen değere  “Artı Değer” diyoruz. Bu hesaplamaya göre Artı Değer 35 TL.

İşte bütün tartışma, ister üretim sektöründe, isterse hizmet sektöründe buradan çıkıyor.

Avrupa’daki çiftçiler, her ne kadar sözgelişi Türkiye’ye göre çok daha yüksek düzeyde örgütlü olmalarına karşılık artı değeri yeterince denetlemiyorlar. Üstelik hammadde üretiminde maliyet enflasyonu da söz konusu olduğunda giderek daha az para kazanıyorlar.

 Yinelenirse çiftçilerin isyanında işin özü bu.

Bütün bir sorun, katma değerin denetimi ile ortaya çıkan artı değerin kimde kalacağı değil mi?

Ancak ekonomi-politiğin temeli olan bu konu sürekli olarak gözden saklanır. Üstüne gidilmesi gereken konu budur.

İlgili başlıklar

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir