
Dünya Süt Gününde Neyi Kutlayalım?
Uluslararası Sütçülük Federasyonu’nun (IDF) 1956 yılında sütün önemine dikkat çekmek amacıyla aldığı kararla, 1 Haziran “Dünya Süt Günü” olarak kutlanmaya başlandı. Türkiye’de ise 1991 yılından bu yana kutlanıyor.
Türkiye’de özellikle son yıllarda sektörde oluşan sorunlar nedeniyle bunun aslında kutlama olmaktan çıktığını düşünüyorum.
Geçenlerde açıklanan rakamlara göre; yıllık enflasyon yüzde 70’lere dayanırken üretici enflasyonu bunun üzerinde kaldı. Bu durum hayvan yetiştiricilerinin de içerisinde yer aldığı üreticinin satın aldığı girdilerin, sattığı ürün fiyatlarının üzerinde kaldığı anlamına geliyor.
Çiğ süte dönersek… Her ne kadar bazı kurumların sayfalarında üretici fiyatları ve maliyetler yer alsa da sahada durum öyle değil. Çiğ süt arzının artması, yüksek fiyatlar nedeniyle süt ürünlerinde tüketici talebinin azalmasıyla birlikte çiğ süt fiyatları daha düşük bir seviyede seyrediyor.
Yem pahalı
Çiğ sütte maliyeti artıran en önemli unsur yüzde 70 ile yem. Yem hammaddesinde dışa bağımlılık, kur artışıyla birlikle maliyetleri yükseltiyor. Ayçiçeği, kanola ve soya küspesi besin içerikleri nedeniyle yem sanayinde yaygın bir şekilde kullanılan küspe türleri. Halbuki yağlı tohum üretiminin arttırılması, yem hammaddesi ihtiyacında dışa bağımlılığı en aza indirecek.
Diğer yandan yapılacak olan planlı-verimli bir üretim ile de kayıplar azaltılarak maliyetler düşürülebilir. Bunun için yetiştiricilerin bilgiye-veteriner-zootekni hizmetlerine gereksinimleri bulunuyor. Söz konusu bilgilerin verilmesi ancak kooperatif çatısı altında verilebilir.
Yerel üret, yerel tüket
Maliyet unsurlarına etki eden bir diğer husus da “yerel üret-yerel tüket” mantığının dışına çıkılarak, çiğ sütün kilometrelerce öteden toplanıp işlenmesi ve toplandığı yere ürün olarak geri dönmesi. Bu durum yakıt maliyetini arttırmakla kalmayıp, küresel iklim değişikliğine de olumsuz katkılar yapıyor. Kooperatif örgütlenmesiyle yenilenebilir enerjiye geçmek ve yerelde kooperatiflerin kuracakları tesislerle ulaşım maliyetlerini azaltmak bunun çözümü olarak görünüyor.
Birleşmiş Milletler dünya nüfusunun 2050’li yıllarda yaklaşık 10 milyara ulaşacağını ve Çin gibi gelişen ekonomilerin kişi başına hayvansal protein tüketim miktarında da artış olacağını, bu durumda gelecek 20 yılda küresel süt tüketiminin yüzde 58 artacağını öngörüyor.
O halde gelin şu andan itibaren hep birlikte gerçekçi, günübirlik olmayan, çözüm odaklı politikalar oluşturalım. Yoksa bu durumdan süt sektörüyle birlikte diğer üretici sektörler ve ülkenin gıda egemenliği de olumsuz etkilenmeye devam edecek.
Haydi o zaman üretelim, üretelim, üretelim…