Köşe Yazısı

Kuru

Uzun zamandan beri hayvan sahiplerine birçok “kuru”dan söz ediyorum. Kuru ve temiz, kuru sağım, kuru dönem… Bu konular sürü yönetiminde önemli yer tutuyor. Aynı zamanda tümü “koruyucu hekimlik” hizmeti. Adı geçen “kuru”lara uyarsak çok sayıda hastalıktan uzak dururuz.

Kuru ve temiz kuralı çiftliğin, işletmenin her yerinde geçerlidir. Özellikle ineklerin yattıkları yerlerin kuru ve temiz olması şarttır. “Kuru ve temiz”in tersi “pis ve ıslak”tır. Pis ve ıslak yerler hastalıklara davetiye çıkaran yerlerdir. Ülkemizde bu kurala, ne yazık ki, uyulmuyor.

Pis ve ıslak yerler yüzünden mastitis (meme yangısı), metritis (rahim yangısı) bir türlü bitmiyor. Pis ve ıslak zeminlerin ayak hastalıklarında da rolü var.

Dikkat edilirse ineklerin baldırlarında “çakıldak” eksik değil. Hayvan sahipleri baldırlara yapışmış çamur ve gübre birikmelerine “çakıldak” adını veriyorlar. Bunlar ineklerin pis ve ıslak yerlerde yattıklarını gösterir.

Buzağıların altı da kuru ve temiz tutulmalı. Yeni doğanlarda göbek yangılarının önlenmesi için kuru ve temiz ilkesine uyulmalıdır. Diğer yandan başlıca ishal etkenlerinden biri olan kripto ishalinin sebebi Cryptosporidium parvum pis ve ıslak yerleri sever. Hızla yayılır.

Kuru sağım ABD’de 2007 yılından beri benimsenen bir sağım yöntemidir. Üzerinde uzun yıllar çalışıldıktan sonra mastitisle mücadele için önerilen bu sağım tekniği 2007 yılındaki NMC kongresinde açıklanmış, daha sonra da süt sığırcılığı işletmeleri bu yöntemle sağıma geçmişlerdir.

Temel olarak su kullanmadan, memeleri yıkamadan yapılan bir sağım yöntemidir. Suyun mikropları besleyen, yayan ve meme deliğinden meme içine girmesini sağlayan bir etken olduğu ortaya konulunca kuru sağım tekniği üzerinde çalışmalar başlamış ve başarılı olduğu kanıtlanmıştır.

Ön daldırma, ön daldırma köpüğünün ineğe özel bir temiz havluya alınması, gerekirse bu işlemin tekrarı, sağım sonunda da son daldırma yapılması ile kuru sağım tamamlanır. Her ineğin kurulanmasında ayrı bir havlu kullanılır. Kullanılan havlu bez ya da kağıt havlu olabilir. Başka bir inekte kullanılmaz. Kağıt havlu ise atılır. Bez havlu ise çamaşır makinesinde yıkandıktan sonra tekrar kullanılır. Bu yöntemin ayrıntılarını daha önceki yazılarımda anlatmıştım. Sağımda artık susuz sağım yani kuru sağım yöntemine geçilmeli, eski alışkanlıklar terkedilmelidir. Bu yöntemin dayandığı nokta da aslında kuru ve temiz sistemidir.

Diğer kuru ise “kuru dönem”dir. İneklerin sağımdan çıkarıldığı gebeliğin son 60 ya da 45 gününü kapsayan döneme, bilindiği gibi, “kuru dönem” diyoruz.

Kuru dönemde yapılan besleme hataları sebebiyle doğumdan sonra birçok hastalıkla karşı karşıya kalırız.

Laktasyon döneminde inekler için çok gerekli olan kalsiyum ve potasyum kuru dönemde kısıtlı olarak verilmelidir. Çünkü bu dönemde kalsiyum ve potasyumun vücuda girişi var ama çıkışı yoktur. İnek sağılmamakta ve süt ile bir çıkış olmamaktadır. Düzenleyici hormon olan parathormon devreye girerek girişi olan ve çıkışı olmayan mineralleri idrar ile atar. Dolayısıyla kalsiyum eksikliği ortaya çıkar. Doğumdan sonra ise kalsiyum eksikliği ile ilgili hastalıklarla karşı karşıya kalırız.

Doğum sonrası süt işletmelerinin derdi olan hipokalsemik vakalar ve bunun getirdiği hastalıklar bu yüzden ortaya çıkarlar.

Başta süt humması (doğum felci) olmak üzere, sonun atılamaması (eşin düşmemesi), abomasumun yer değiştirmesi (midenin burkularak dönmesi), metritis, mastitis gibi birçok sorunla karşılaşırız. Özet olarak kuru dönem bakım ve beslemesi tamamen özel olarak yapılmalıdır. Laktasyondaki ineklerin bakım ve beslemelerinden çok farklı bir besleme söz konusudur.

Kuru ve temiz, kuru sağım ve kuru dönem beslemesi; üç önemli “kuru”dur. Üçüne de dikkat edilmesi koruyucu hekimlik yönünden büyük önem taşımaktadır.

Bu kadar “kuru”dan söz etmişken bir de “kuru madde”den söz edelim.

Kuru maddesini bilmeden ineklerin beslenmeleri belki de “” kalmalarına, yeterli gıdayı alamamalarına yol açabilir. Genel olarak “kuru madde” bilinciyle yemleme yapılmadığına şahit oluyorum. İneklere verilen yemin dışarıdan görülen miktarı değil kuru maddesi önem taşır. Örneğin silajın kuru maddesi %30, posaların kuru maddesi %12-15 civarındadır. Bunların göze çok görülmesi değil, ineğe sağladıkları kuru madde miktarı beslemenin temelini oluşturur.

Görüldüğü gibi “kuru”lar hayvancılıkta gerçekten önem taşımaktadır.

Tahir S. Yavuz
Tahir S. Yavuz 1957 yılında Bursa’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Gemlik’te tamamlayan Yavuz, lise öğrenimini Bursa Erkek Lisesi’nde 1974 yılında tamamladı ve aynı yıl İstanbul Veteriner Fakültesi’nde öğrenimine başladı. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun oldu. 1983 yılı Nisan ayına kadar Bursa Hayvan Hastanesi’nde Veteriner Hekimlik, Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde asistanlık yaptı. 1983-1988 yılları arasında Pınar Et’in kuruluş ve işletmesinde görev aldı. Pınar Et’te çalıştığı yıllarda tanıştığı meslektaşlarıyla 1988 yılında Ege Vet’i kurdu. 1988-1998 yılları arasında Amerikan Yemlik Tahıl Konseyi’ne danışmanlık hizmetleri verdi. Ege Vet Genel Müdürü olarak görev yaptı. Ata Fen ve Sürü Yönetimi şirketlerinin kuruluşunda yer alan Yavuz, mesleği ile ilgili olarak çok sayıda makalelerini 2009 yılında “Meslekte 30 yıl” ve 2014 yılında “Meslekte 35 yıl” kitaplarında topladı ve yayınladı. Daha sonra 12 adet kitabı yayınlandı. Mesleğiyle ilgili gazetelerde, dergilerde, internette köşe yazıları halen yayınlanmakta ve çeşitli TV programlarında bilgilerini paylaşmaktadır. Yurtiçinde ve yurtdışında birçok mesleki örgüte üye olan Yavuz, bir dönem İzmir Ticaret Odası Meclis Üyeliği yapmıştır. SETBİR Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürütmektedir. Yavuz, VİSAD, İZSİAD, İzmir Tarım Grubu ve TAGYAD üyeliklerini de sürdürmektedir. Yavuz, Veteriner Hekim Dr. Nuran Yavuz ile evlidir.

    İlgili başlıklar

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir