
Kooperatiflerde Finansal Konular
Kooperatiflerin “sosyal temelli ekonomik işletmeler” olmasından kaynaklı onların finansal (mali) konuları sürekli gündeme gelmektedir. Ana hatlarıyla kooperatiflerin ekonomik sorumlulukları ve faaliyetleri; tedarik zinciri, üretim ve pazarlama süreçlerini kapsamaktadır. Ülkemizde kooperatifler, genellikle, üretim ve pazarlama süreçlerine daha fazla eğilmektedir. Oysa kooperatiflerin sadece üretim tarafına değil tüketim tarafına da eğilmesi ekonomik olarak ortaklara ve çalışma bölgesine fayda sağlayacaktır. Tüketimi; topluca girdi temini, ortağın başlıca ihtiyaçlarının karşılanması vb. gibi kapsamlı düşünmek yerinde olacaktır. O halde kooperatifin finansal rol ve sorumlulukları arasında, üretim ve tüketim konuları birlikte olmalıdır. Bu durum, kooperatifin (doğal olarak ortaklarının) rekabet gücünü ve pazarlık gücünü artırırken kazancını da doğrudan etkileyecektir.
Kooperatif ortakları ve ilgilileri ile görüşüldüğünde kooperatiflerin finansal sorunları sıklıkla ifade edilmektedir. Yaygın olarak karşılaşılan finansal sorunlar şunlardır; kooperatif yöneticilerinin finansal bilgi ve uygulama eksiklikleri, finansal planlama yapmama, sermaye yetersizliği, gerçekçi bütçe yapmama, kaynakların etkin ve verimli kullanımı, finansal kaynaklara erişim, pazarlama ve üretimden kaynaklı sorunlar ve dış etkenler. Kooperatiflerimizin ezici çoğunluğu, bu sorunların hemen hepsini ve/veya birden fazlasını yaşamaktadır.
Sorunların yoğun biçimde dile getirilmesinden olsa gerek bugünlerde kamuoyu ile paylaşılması beklenen Türkiye Stratejisi ve Eylem Planında (2025-2029) yer alan 6 eylemden birisi “Finansal Güçlendirme ve Finansmana Erişim” olacaktır. Önceki çalışmaların ne oranda hayata geçirildiği sorusunu bir kenarda tutmak kaydıyla, önümüzdeki süreçte geçerli olması beklenen strateji belgesinde finansal konuların öncelikle yer bulması önemlidir. Gerçekten kooperatiflerin finansal sorunlarına, “kolaylaştırıcı mevzuat” ile farklı ve kalıcı çözümler bulmak mümkündür.
Kooperatiflerin finansal kaynağı, “iç ve dış kaynak” olmak üzere ikiye ayrılır. İç kaynak, kooperatif ortaklarının ortaya koyduğu ortaklık payları ile kooperatif faaliyetlerinden elde edilen gelirlerden kenara ayrılan yedek akçe, özel fonlar ve dağıtılmayan risturnlardan oluşur. Kooperatif ortaklarının ortaya koyduğu ortaklık paylarının toplamı, kooperatifin sermayesini oluşturur. Kooperatiflerimizin kayıtlı sermayeleri genelde düşüktür. Yasalara göre en az 100 TL (1 ortaklık payı) ile ortaklık tesis edilebilmesi kooperatiflerin kayıtlı sermayelerinin düşük olmasının ilk açıklamasını oluşturmaktadır. Kooperatiflerin dış kaynakları ise; banka kredileri, hibe ve desteklemeler ile ortakları dahil alınan her türlü borçlardan oluşur. Pek çok kooperatif, dış kaynağa erişim ve elde edilen kaynağı verimli kullanma konularında sorunlar yaşayabilmektedir.
Gelişmiş ülkelerde kooperatiflerin çok çaplı ekonomik faaliyetler yürüttükleri ve gelirler elde ettikleri görülmektedir. Dünyanın en büyük ekonomisi ABD’nde 2023 yılında önde gelen 100 kooperatifin elde ettiği gelir 324 milyar doları geçmektedir (100 kooperatifin milli gelirden aldığı pay yaklaşık %1,2 seviyesindedir, ülkenin diğer kooperatiflerinin gelirleri hesaplamaya dahil edildiğinde oran haliyle daha da yükselmektedir). Kıyaslama yapmak gerekirse, 2020 yılında, Fransa ile Türkiye kooperatiflerinin milli gelire sağladığı katkı sırasıyla yüzde 14,7 ve on binde 5 şeklindedir. Ne yazık ki 50 bine yakın kooperatifimizin milli gelire katkıları, oldukça düşük ve haliyle önemsiz seviyededir.
Kooperatifçiliğin geliştiği ülkelerde hangi ekonomik sistem geçerli olursa olsun, kooperatiflerin varlığı kendini hemen her sektörde göstermektedir. Tarımdan gıdaya, perakendecilikten enerjiye, sigortadan bankacılığa pek çok alanda olmak üzere ülke ekonomik hayatında kayda değer roller üstlenen kooperatifler vardır. Örneğin kooperatif bankacılığı sadece Avrupa ülkelerinde değil, ABD, Kanada, Japonya, G. Kore, Hindistan, KKTC, Yeni Zelanda ve Kenya gibi ülkelerde yaygın olarak kendini göstermektedir. Bu bankalar, kooperatif ortaklarının finansal ihtiyaçlarına uygun koşullarda çözümler bulmaktadır. “Alman ekolü” denebilecek “Raiffeisen Modeli” başlı başına bir başarı alanıdır; yine Almanya’da 16 milyondan fazla kişi bir kooperatif bankasının ortağıdır. Ülkemizde ise başarılı ve kalıcı işler yapmış kooperatif bankalarımız, yakın zamanda ekonomik hayattan çekilmiştir. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında kurulan Tarım Kredi Kooperatifleri, son yıllarda, adını üzerinde taşıdığı “tarımın finansmanı”nı uygun koşullarda yapmaktan ziyade farklı alanlardaki faaliyetleri ile anılmaktadır. O halde kooperatiflerimizin finansmanı için yeni düzenlemeler ile kurum ve kuruluşlara acil ihtiyaç vardır.
Kooperatiflerimizin ekonomik etkinlik ve verimliliklerini artırmak için finansal(mali) alanda yapılabilecek bazı şeyler vardır;
- Yöneticilerde ve ilgili kişilerde finansal bilgi ve deneyimlerin geliştirilmesi ve artışı,
- Kooperatiflerde mümkün olduğunca finansal uzmanlara yer verilmesi ve/veya danışılması,
- Başta vergi alanı olmak üzere yükü azaltıcı, sade ve kolaylaştırıcı yasal düzenlemelerin yapılması,
- Finansal kaynaklara erişimin kolaylaştırılması ve yaygınlaştırılması,
- Sermaye birikiminin sağlanması,
- Planlamalar yoluyla iş hacmi artışının sağlanması,
- İş planı yapılması ve odaklı faaliyetler yürütülmesi,
- Yeni finansal uygulamaların ve ürünlerin değerlendirilmesi,
- Kooperatiflerin yatay ve dikey bütünleşmelerinin sağlanması ve
- Kooperatif bankalarının yeniden kurulması.
[…] Not: Bu yazı ilk kez 15 Mart 2025 tarihinde Hasat Türk gazetesinde yayımlanmıştır. Erişim […]