Köşe Yazısı

Köylü Mera, Şehirli Et Derdinde

Köylü Mera, Şehirli Et Derdinde

15 Ocak 2023 tarihli Bandırma Gerçek Gazetesi’nde, “Karacabey Hürriyet Köyü Haksız El Konan Tapulu Meralarını Geri İstiyor” başlığıyla bir haber çıktı. Köylüler 6 bin dönümlük meralarının 850 dönümünün satışına karşı çıkmışlar. Konu Ankara’ya da aktarılmış.

Gelelim şehirlerimize. Büyük bir çoğunluğu kırmızı ete aşırı fiyat yükselmesinden dolayı ulaşamıyor, Et ve Süt Kurumu’nun önünde daha ucuz fiyatla et almak için sabah karanlığında kuyruğa giriyor. Türkiye kırmızı ette havlu atmış bulunuyor. Bu konularda sayısız yazılar yazılıyor, raporlar hazırlanıyor, bilen ya da bilmeyen ya da konuları saptıranlar TV ve medyada boy gösteriyor.

Ve de çözüm için ithalata başvuruluyor.

Ancak konunun yapısal özellikleri yeterince göz önüne alınmıyor.

Kırmızı Ette Neden Havlu Attık?

Birçok neden var.

Birincisi küçükbaş ve büyükbaş hayvanlarının besleme kaynaklarının başında gelen meralarımızın hızla azalması.

İkincisi kırmızı et açığının  artırılmasında sığır yetiştiriciliğinin öne çıkarılması. Bununla birlikte Türkiye meralarının ot üretim hacminin yetersiz olması nedeniyle Türkiye’de sığırların ot ihtiyacının, sulu tarımla elde edilen mısır silajı ve yonca gibi yem bitkilerden karşılanması. Ancak su ve elektrik paralı. Üstelik beside ve   yetiştiricilikte fabrika yeminin  öne çıkarılmış durumda. Fabrika  yeminin hammaddesinin nerdeyse ithalata(dövize) dayalı olması nedeniyle  de et üretim maliyetlerin giderek yükselmesi.

Üçüncüsü koyun ve keçi yetiştiriciliğinin ihmal edilmesi. Söz gelişi yaklaşık 40 yıl önce kişi başına 1 koyun düşerken günümüzde bu sayı 3 kişiye 1 koyun düşer durumuna geldi.

Dördüncüsü 1980 yıllardan beri uygulanan neo-liberal politikalarla, dev tarımsal işletmelerle yapılan şirket tarımcılığına ağırlık verilmesi. Küçük ve orta ölçekli köylü tarım işletmelerinin izlenen tarım politikalarıyla ihmal edilmesi ve tarımsal nüfusun azalmasına bağlı olarak hayvan sayısının toplam nüfusa göre artmaması. Ancak bu model Türkiye için uygun değildi. Türkiye tarım işletmelerinin büyük bir çoğunluğu, küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. Ancak bunlara yapılan desteklemeler yetersiz kaldı.

Ve köylü tarımcılığının ihmal edilmesi sonucu, tarımsal nüfusun azalmasına bağlı olarak hayvan sayısı toplam nüfusa göre artmadı.

Beşincisi koruyucu hekimliğin yeterince önemsenmemesi. Türkiye’de genç hayvan ölümleri yüksek düzeyde.

Dolaysıyla krizi ortaya çıkaran nedenleri gidermek gerekiyor.

Kısaca çayır-meralarımızın yapısal özelliklerinden kaynaklanan ot üretim kapasitemizin sınırlı olmasından dolayı kırmızı et sorununa sığır sayısını artırarak çözüm bulmak gerçekçi değil.

Çünkü değindiğimiz üzere büyük ölçüde ithalata dayalı fabrika yemine dayanarak yapılan sığır yetiştiriciliği ve beside maliyetler yüksek.

Sonuç olarak şu söylenebilir; Küçükbaş ve büyükbaş hayvanların ot ihtiyacının ekonomik açıdan birincil kaynağı çayır-meralardır. Bununla birlikte ülke hayvancılığının bel kemiği olan doğal çayır ve meralarımız, 1940’lı yıllarda 44 milyon hektarla ülke topraklarımızın yarısından fazlasını kaplarken, günümüzde mera alanı dahil tüm otlakların kapladığı alan yaklaşık 14,5 milyon hektarın altına düşmüş. Bu düşüşte, yazının başında değindiğimiz üzere meralarımızın tarım dışı kullanıma açılması da giderek vahim bir etken olmuş durumda. Üstelik doğal yem alanlarımızın bitki örtüsü, plansız, aşırı ve erken otlatmalar nedeniyle de bozulmuş ve erozyona açık alanlar haline gelmiştir.

Meraların, toprağın yorganı olduğunu yeniden anımsamak gerekiyor.

İlgili başlıklar

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir