erhan ekmen
Köşe Yazısı

Demiştik…

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında nereden nereye geldik? Yüzyıl önce bu topraklarda süregelen düzeni kökten değiştirerek, varlığımızı sürdürebilmek için önemli fırsat yakaladık. İlk başlarda çok çalışıp az zamanda çok ve büyük işler başardık. Sonra bu hızımızı sürdüremedik. Yine de taş üstüne taş koymaya devam ettik. Bütçeden ciddi özveri yaparak devasa yapılar kurduk. Bugün kıymeti küresel iklim değişikliği ile daha da artan yatırımları gerçekleştirebilmek için uzun yıllar az gelirle düşük refah düzeyinde yaşadık. Son çeyrekte ise, ilk büyük deprem yıkımından sonra toparlanmak için kemerleri sıktık. Bu fedakârlıkların olumlu sonuçları ortaya çıkarken refah düzeyimizi inşaat ile yükseltmeye çalışan bir zihniyet ile karşılaştık. O güne kadar yapılan birikimlerimizi bozdurup, üstüne bir de borç alarak öyle bir ekonomi politikası izledik ki dünya çapında akıl almaz rekorlar kırdık. En zengin ile en fakir arasındaki fark, milli gelirin paylaşımında denge, enflasyon, gıda fiyatları, asgari ücretlilerin çalışanlara oranı gibi birçok göstergede dünyanın en kötüleri arasında lider olduk. Varlık içinde yokluk yaşadık. “Bundan daha kötüsü olmaz” derken, yılların ihmali patlak verdi ve tarihimizin ikinci büyük deprem yıkımını yaşadık. Fiyaskolara gerekçe olarak uzun süredir peş peşe yaşadığımız çeşitli buhranlar gösterilerek, “bütün dünya aynı” denildi. Açıkça aklımızla dalga geçildi. Ama daha da kötüsü depremin suçlusu olarak da kader gösterildi. Bu seferde vicdanlarımız ile dalga geçildi.

Halkı hor görerek dalga geçmek kötü bir şeydir. Beyni olan herkes dünyada aynı buhranları yaşayan diğer ülkeler içinde niçin sadece bizim bu kadar rezalet rekorları kırdığımızı örneğin işgal altında savaşan Ukrayna’dan bile nasıl daha kötü duruma düştüğümüzü sorgulayabilir. Kader meselesine gelince; inanan bütün gönüller, kaderin tedbir alınmasına engel olmadığını bilir. Her ne hikmetse Allah’ın bize verdiği akıl küçümsenmektedir.

Gelinen bu noktaya kadar geçen süre içinde defalarca uyarmıştık. Her şeyin bir etki-tepki meselesi olduğu daha önce net bir şekilde ifade etmiştik. Gerçekten de perşembenin gelişinin çarşambadan belli olduğu bir sürü sebebi yaşarken, “Allah aşkına yapmayın” diye çok yalvarmıştık. Örneğin, “süt fiyatları böyle giderse, et fiyatlarının önünü alamazsınız” demiştik. “Soğan ve patateste depoları basarak sorunu çözemezsiniz” demiştik. “Kuraklıkla mücadelede kıt su kaynaklarının korunarak kullanımı için sadece fiyakalı açılışlar yapılan içi boş projeler yetmez” demiştik. “Domateste dış ticaret izinleri ile oynayarak üretim planlaması yapılamaz” demiştik. “Hatalı politikalarınızı temizlemek onlarca yıl alır” demiştik. “HES’ler, zeytinlikler, maden alanları ile ilgili köylünün tepkisini dinleyin” demiştik. En acısı “sahilleri, dere boylarını, sulak alanları, ormanları, tarım arazilerini yapılaşmaya açmayın doğanın intikamı acı olur” demiştik. Avrupa, Japonya, ABD ve örgütlenme ile ilgili kalkınma ve planlama modelleri çizmiştik. Büyük Önderin akıl, bilim ve fen ile ilgili gösterdiği yolu bir de Peygamberimizin liyakat ile ilgili sözleri ile hatırlatmıştık.

Bugünkü durumumuz iyi ise de, kötü ise de; kader değil bizim seçimimizdir. Bundan sonrasının nasıl olacağı da yine bizim seçimimiz olacaktır. Aslında kaderimizin oluşumu önceden bellidir. Hiçbir şey tesadüfi değildir. Bize sunulan imkanlar arasında yaptığımız seçimler ile kendi kaderimizi kendimiz belirleriz. Fakat çoğu zaman bu durumun farkına varmaz, fırsatları ıskalarız. Yaşananlara sebep olan etkenler birikir ve en sonunda bardağı taşıran o son damla anına gelinir. Eğer o ana kadar bu etkinin farkına varmamışsak artık her şey için çok geç olacaktır. Bu nedenle bazen öyle seçimler vardır ki kader anımızdır.

Bugüne kadar seçilenleri beğenmeyebiliriz. Ama unutmayalım ki onları yabancılar değil, biz seçtik. Belki bu sefer ki seçimlerde ciddi miktarda komşumuz bizim iç işlerimize müdahil olacak ama yine de sonucu ağırlıkla bizim oylarımız belirleyecek. Beyni akılla, kalbi vicdanla, bileği imanla hareket eden herkesin, doğru seçimi yapacağına inanıyorum. Ama her neye inanırsak inanalım, hangi partiyi desteklersek destekleyelim şu soruları sormamız lazım;

“Herkes, önce elini cebine atıp baksın; eldeki ihtiyaca yetiyor mu diye,

Sonra başını iki elinin arasına alıp, düşünsün; niçin böyle oldu diye,

Ama mutlaka elini vicdanına koyup, sorsun; bunlar hak mı diye…

Bu yüzden önce sorgulamalı, sonra da yargılamalıyız,

Varlık içinde yokluk çekmeye mahkûm muyuz diye…”

Bu soruları, kendinize sorun, yenilerini ekleyin, çevrenizdekilerle paylaşın. Çünkü şimdi sorma zamanıdır…

 

Dr. Erhan Ekmen
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde Su Ürünleri Bölümü’nde lisans ve Tarım Ekonomisi Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora eğitimlerini tamamladı. Ayrıca Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde Ekonomi lisans eğitimi aldı. Bunlara ilaveten mesleki alanda çok sayıda sertifikalı eğitime katıldı. Meslek hayatında 34 yılını tamamladı. TBMM’de 5 yıl Milletvekili Danışmanlığı ve THK’da Genel Başkan Danışmanlığı görevlerinde bulundu. Halen 28 yıldır görev yaptığı Tarım Bakanlığı’nda mühendis olarak çalışmaktadır. Bakanlıkta daha çok dış ilişkiler, Avrupa Birliği ve projeler ile ilgili işlerde ve tarımsal istatistik alanında çalıştı. AB’ye uyum çalışmaları kapsamında iki ayrı Fasılda (Malların Serbest Dolaşımı ve Balıkçılık Fasıllarında)Türkiye Müzakere Heyetinde yer aldı ve Brüksel’deki çalışmalara katıldı. AB ile ilgili birçok Alt Çalışma Grubu’nda başkan ya da üye olarak görev aldı. AB projelerinin hazırlanması, yürütülmesi ve değerlendirmesi ile ilgili çalışmalar yaptı. Bu kapsamda 1 yıl boyunca MFİB’de değerlendirme uzman olarak çalıştı. Ülkemizde tarım alanında bugüne kadar yapılan toplam 175 TAIEX eğitim faaliyetinin 15 tanesini gerçekleştirdi. Yine ülkemizde tarım alanında yapılan toplam 21 AB Projesinin 2 tanesini hazırlayarak ülkemize 2,6 milyon avroluk hibe destek kazandırdı. Bu faaliyetler ilaveten yine mili bütçeli projeleri hazırladı. Doktora konusu olan “Üretici Örgütlenmesi” konusunda sahada rekabet gücü, değer zinciri alanlarında çalışmalarda bulundu. Çeşitli seminerlerde ve uluslararası konferanslarda mesleki konularda eğitimler vermekte ve sunumlar yapmaktadır. Tarım medyasında hem köşe yazarı hem de programcı olarak görev yapmaktadır. Halen tarım ile ilgili 1 gazete, 6 dergi ve 4 web sitesinde de köşe yazarlığı yapmaktadır. Bugüne kadar yayımlanmış 1 kitabı ve ağırlıkla kooperatifçilik konularda 1.000’den fazla makalesi bulunmaktadır. Ayrıca 3 ayrı TV kanalında periyodik televizyon programları hazırlamakta ve sunmaktadır. Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği’nde ve Türkiye Ziraatçılar Derneği’nde Başkan Yardımcılığı görevini sürdürmektedir. Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği Yönetim Kurulu Yedek Üyesidir. Tarım ve Gıda Etiği Derneği ve Afrika Yatırımcılar Konseyi üyesidir. Birkaç kooperatifin kurucusu ya da ortağıdır.

    İlgili başlıklar

    Köşe Yazısı

    Tarımda 5P!

    Türk Tarımını konuşurken, yazarken ve değerlendirirken bazı kavramlardan yararlanılmaktadır. Pazarlama, gelir dağılımı, sosyal güvenlik, destekler, ...

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir