
Çiftçi Zorda!
Sevgili Okurlar,
Tarım bugüne kadar hiç olmadığı kadar zorda. Bu yıl her şey üst üste geldi. Yapısal sorunların yanı sıra doğal afetler de tarımı bitirme noktasına getirdi. Köylü şaşkın, bugüne kadar görmediği hava olayları ile karşı karşıya kaldı.
Mart ayı kurak geçti, Nisan ayında yağmurlar başladı diye sevinirken…
…birde baktık ki aslında son yılların en kötü Nisan’ı ile karşı karşıyayız. Nisan’ın ilk haftası yirmi altı derecelere kadar çıkan sıcaklıkların ardından, ikinci haftası sıfırın altına inen sıcaklıkları yaşadık. On üç Nisan’da gerçekleşen zirai don felaketi Türkiye’nin batısından-doğusuna, kuzeyinden-güneyine birçok ilde etkili oldu.
Birçok ürün zarar gördü
Armut, ayva, badem, ceviz, elma, erik, fındık, kayısı, kiraz, limon, mandalina, nektarin, portakal, şeftali, üzüm ve fıstık dondan zarar gören ürünler oldu. Zeytin daha çiçek aşamasına gelmediği için çok az etkilendi. Ancak bu hafta yine yağmur, dolu ve mevsim normallerinin altındaki seyreden sıcaklıklar var, zincir yapan (zeytin tomurcukları zincir şeklini alması) zeytine bunlar mutlaka zarar verecekler. Zararı haftaya göreceğiz bakalım.
Tarım sigortası bir türlü oturmadı
Bu kadar zarar meydana gelirken, köylü kendi kaderine terk edilmiş vaziyette. Sigorta sistemi yeterince çalışmıyor. “TARSİM var, demeyin!” “Tarım Sigortaları Kanunu” kapsamında kurulan Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. (TARSİM) kuruluş amacında, “çiftçilerin ürünlerini oluşabilecek hasarlara karşı güvence alınmasını amaçlar” deniyor. Sizce öyle mi? Böyle bir sistemin olması elbette olumlu ancak çiftçilerin sadece küçük bir kısmı bundan yararlanabiliyor. Bunlar da daha çok büyük çiftçiler. Küçükler hem bürokrasi ile uğraşamadıkları hem de primleri ödeyemedikleri için sisteme dahil olamıyorlar.
Yaş altmış!
Zaten köylerde tarım yapanların yaşı neredeyse altmışa dayandı. On sene sonra tarım yapacak kimse kalmayacak. Robotik tarıma geçilmezse yani emek yoğundan makina yoğuna geçilmezse tarım bitecek, tarımla birlikte Anadolu ve Trakya’da yüzyıllardır biriktirilen tarımsal üretim hafızası da bitecek. Tıpkı tütünde olduğu gibi.
Bari tarlamı sürmeyeyim de…
Tarımı bitiren diğer bir sorun da, üretim maliyetlerinin yüksek seyretmesi. İlaç, gübre, yem, elektrik gibi girdiler dışarıdan dolar veya avro olarak geliyor ve bunların her artışı maliyetleri de arttırıyor. Ürünü para etmeyen köylü yüksek maliyetler altında eziliyor ve “tarlamı boş bırakayım da bari zarar etmeyeyim” diyor. Özellikle son bir yıldır böyle düşünüp tarlasını sürmeyen çiftçi sayısı o kadar çok ki!
Bakanlık da “buraları kiraya vereceğim” diyor. Kendi tarlasında kendi üretim hafızası ile para kazanmayan çiftçinin tarlasını kiralayan kişi, üstelik kira parası ödeyerek ne kadar para kazanır varın siz hesaplayın.
Velhasıl bütün hesaplar gündelik ve uzun vadede etkili-planlı bir tarım politikası yok. Yok olunca da ülkeye yüze yakın ülkeden yüzlerce girdi ve ürün geliyor maalesef.
Çok yazık…