erhan ekmen
Köşe Yazısı

Su Verimliliğiymiş…

BM FAO tarafından her yıl 16 Ekim tarihinde kutlanılan Dünya Gıda Günü etkinliğinin bu yılki teması, “Su Verimliliği” imiş. İnsanların gıda temini için tek tedarik yolu olan tarımsal üretimin temel kaynaklarından olan suyun önemi demek ki anlaşılmaya başlamış. Sıra kıt kaynak olan suyun verimli kullanımına gelmiş.

Acaba suyun önemi ülkemizde yeterince anlaşılmış durumda mı?

Ülkemizin tarımsal üretim potansiyelinin devamlılığının sağlanması ve avantaja çevrilmesi, bölgemiz açısından büyük stratejik öneme sahip mevcut su kaynaklarımızın en iyi şekilde kullanılmasına ve korunmasına yönelik tedbirlerin etkin şekilde alınmasına bağlıdır. Yakın bir gelecekte daha da önem kazanacak bu konuda doğru ve sürdürülebilir su yönetimi politikaları belirlenmelidir.

Gıda üretiminde yeterliliğin sağlanması açısından tarımsal üretimde verimin çevreye zarar vermeyecek şekilde arttırılması gerekmektedir. Bunun için toprak ve su kaynaklarının korunması ve optimal kullanımı ilişkin tedbirler her alanda alınmalıdır. Bu arada iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklıkla mücadele gün geçtikçe önemli bir tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır. Sonuç olarak, doğanın tahribatı ve iklim değişikliği ile mevcut su kaynakları azalırken, giderek artan nüfusun en optimum şekilde su ihtiyacı ancak suyun verimli kullanımı ile sağlanabilir.

Mevcut su tüketiminin genel olarak %80’inin tarımsal üretimde kullanıldığı dikkate alınırsa; sanayide ve insanların kullanımlarında tüketilen sular ile ilgili yapılacak tasarrufların, tarımdakine göre çok daha küçük boyutlarda kalacağı aşikardır. Büyük hacimli gerçek anlamda hedeflenen tasarruf ve koruma ancak “modern tarım teknikleri ve sulama metotları” ile sağlanabilir. Örneğin sensorlar ile sıcaklık, nem, yağış gibi verilerin uzaktan algılanarak su tüketimi verimliliğinin hesaplanabilir. Buharlaşma indekslerine, meteorolojik tahminlere, sulamada kullanılan enerjiye, su basıncına göre sulamanın yapay zeka, Tarım 4.0 gibi akıllı sistemler ile kontrol edilebilir. Sulamanın tarım arazilerinin toplulaştırılmasında önemli bir belirleyici unsur olduğu dikkate alınarak, işletmelerde kullanılacak elektrik enerjisinin güneş, rüzgar ya da jeotermal gibi alternatif yollarla karşılayabilecekleri üretim tesisleri kurabilmelerine imkan tanıyacak büyük ölçekli projeler hayata geçirilebilir.

Devlet olarak bütün hukuki ve teknik altyapıyı oluşturmaya yönelik tedbirler alınmaya çalışılsa da sonuç sahaya tam olarak yansıtılamamaktadır. Çünkü bütün bu anlatılanlar çiftçi tarafından özellikle de küçük aile çiftçileri tarafından kullanılamazsa hedeflenen fayda ulaşılamayacaktır. Bunların satın alınması ve kullanılabilmesi çok zor ve pahalıdır. Bu nedenle Tarım ve Orman Bakanlığı 2007 yılından bu yana % 50 Hibe verilen Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Projesi (KKYDP) kapsamında bireysel sulama sistemleri desteklenmektedir. Bu faaliyet, çiftçilerimizin tarımsal üretim esnasında sulamada kullanılan suyun verimli ve tasarruflu kullanılmasını sağlamak amacıyla bireysel tarla içi sulama sistemlerinin desteklenmesi için verilmektedir. Günümüze kadar ise 54.500 adet proje hibe kapsamına alınmış ve günümüz rakamları ile toplam 1,825 milyar TL hibe desteği ödemesi yapılmıştır. Uygulama ile çiftçinin sulama alışkanlıklarında hedeflenen derecede ciddi bir değişme maalesef gözlenmemiştir. DSİ tarafından getirilen ve yine DSİ tarafından kerhen idare edilen Sulama Birliklerinde hala kapalı devre sulama sistemlerine geçiş sağlanamamış ve vahşi sulama sistemlerinde beklenen azalma gözlemlenememiştir.

Elbette sadece ciddi parası olan az sayıda büyük çiftçiye yönelik bu tip uygulamalar yeterli değildir. Çünkü modern sulama sistemlerinin sadece satın alınması değil, doğru şekilde kullanılması, kullanım planlamalarının yapılması, eğitimleri verilmesi ve projelerin hayata geçirilebilmesi gerektirmektedir. İş sistemin kurulmasıyla da kalmamaktadır. Sistemin kurulduktan sonra uygun şekilde ve adil olarak işletilebilmesi, korunması, geliştirilmesi gerekmektedir.  Hem yeraltı su kaynaklarının korunması hem de barajlardaki suyun uygun şekilde kullanılabilmesi yine tarımsal sulama da yapılacak planlamalara bağlıdır. Bütün bu faaliyetlerin getirisi sadece sulama suyunun maliyeti olarak düşünülmemelidir. Kaynakların sürdürülebilir olarak kullanımı ve korunmasının maddi getirisini matematik olarak hesaplamak mümkün değildir. Ekonomik açıdan uygun, sosyal olarak kabul edilebilir ve çevresel olarak doğaya zarar vermeyen bu sürdürülebilir yaklaşımın sahada çiftçi açısından da benimsenmesi gerekmektedir. Fakat maalesef devlet tarafından bütün bu iş ve işlemlerin sahada bugüne kadar verilen desteklere rağmen sulamada hedeflere ulaşılamamıştır. Aslında bu durum bize özel değildir. Çünkü bu tip işler sahada ancak devlet üstü bir organizasyon ile başarılabilirken devletimiz sahada tek otorite olarak yalnız kalmaktadır.

Tarımda gelişmiş ülkelerde başta sulama kooperatifleri olmak üzere su kullanıcı örgütler ile birlikte bu görevler gerçekleştirilebilmektedir. Bütün faaliyetler kooperatif ortağı olan bütün küçük aile çiftçilerine doğrudan iletilebilmektedir. Dünya çapında bir genelleme yapmak gerekirse; temelinde sulama kooperatiflerinin olmadığı hiçbir sulama yatırımı tarihte başarıya ulaşamamıştır. Ya yarım kalmış ya da yaygınlaşamamıştır. Bilinçli ve doğru sulama başarının anahtarı sulama kullanıcı üretici örgütleridir. Bu kapsamda bu yıl ilk defa uygulanmaya başlanılan, 7179 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 2023 yılına özel ÇKS’ye kayıtlı Sulama Birliği üyesi ve Sulama Kooperatifleri ortağı olan üreticilerimizin Tarımsal Amaçlı Su Kullanım Hizmet Bedelinin %50 oranında desteklenme önemli bir ilerleme olarak düşünülebilir. Destekleme kapsamında yılsonuna kadar çiftçilerimize 4,5 milyon TL tutarında ödeme gerçekleştirilecektir. Fakat çiftçinin zaten örgütüne üye/ortak olduğu düşünülürse; bu örgütlenmeyi teşvik için yapılan desteklemenin niçin yapıldığı sorusu akla gelmektedir. Yine de hiç yoktan iyidir yaklaşımı ile desteklemenin önümüzdeki yıllarda belli bir amaca hizmet edecek şekilde geliştirilerek arttırılmasında fayda görülmektedir.

Aslında bunu yapmak sanıldığından daha kolaydır. İşte size en basit haliyle formül;

Su kullanıcı örgütlerin ticaret yapabilmelerinin önünü açacak tedbirler alınmalı, bunu kanunen yapma yetkisine sahip sulama kooperatiflerinin bir an evvel sadece sulama ile sınırlı olan faaliyetlerinin yani sıra hem tarımsal üretim alanında, hem de pazarlamanın çeşitli safhalarında yer alarak daha güçlü bir ekonomik yapıya yükselmelerini sağlayacak teşvikler verilmelidir. İşte o zaman yapılan işin bir amacı olur.

Bu destekler, su kullanıcı örgütlerin sadece sulama ile sınırlı olan faaliyetlerinin hem tarımsal üretim alanında, hem de pazarlamanın çeşitli safhalarında ticaret yapabilmelerinin önünü açacak yaklaşımları teşvik edici olmalıdır. Su kullanıcı örgütlerin bu şekilde daha güçlü bir ekonomik yapıya yükselmeleri, modern sulama sistemlerin alımını, tabana yaygınlaşmasını, kullanımının etkinleşmesini ve gelişmesini çok daha kolaylaştıracaktır. İşte o zaman yapılan işin bir amacı olur. Değilse devlet tarafından dökülen suyla değirmenin dönmediği ortadadır.

Dr. Erhan Ekmen
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde Su Ürünleri Bölümü’nde lisans ve Tarım Ekonomisi Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora eğitimlerini tamamladı. Ayrıca Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde Ekonomi lisans eğitimi aldı. Bunlara ilaveten mesleki alanda çok sayıda sertifikalı eğitime katıldı. Meslek hayatında 34 yılını tamamladı. TBMM’de 5 yıl Milletvekili Danışmanlığı ve THK’da Genel Başkan Danışmanlığı görevlerinde bulundu. Halen 28 yıldır görev yaptığı Tarım Bakanlığı’nda mühendis olarak çalışmaktadır. Bakanlıkta daha çok dış ilişkiler, Avrupa Birliği ve projeler ile ilgili işlerde ve tarımsal istatistik alanında çalıştı. AB’ye uyum çalışmaları kapsamında iki ayrı Fasılda (Malların Serbest Dolaşımı ve Balıkçılık Fasıllarında)Türkiye Müzakere Heyetinde yer aldı ve Brüksel’deki çalışmalara katıldı. AB ile ilgili birçok Alt Çalışma Grubu’nda başkan ya da üye olarak görev aldı. AB projelerinin hazırlanması, yürütülmesi ve değerlendirmesi ile ilgili çalışmalar yaptı. Bu kapsamda 1 yıl boyunca MFİB’de değerlendirme uzman olarak çalıştı. Ülkemizde tarım alanında bugüne kadar yapılan toplam 175 TAIEX eğitim faaliyetinin 15 tanesini gerçekleştirdi. Yine ülkemizde tarım alanında yapılan toplam 21 AB Projesinin 2 tanesini hazırlayarak ülkemize 2,6 milyon avroluk hibe destek kazandırdı. Bu faaliyetler ilaveten yine mili bütçeli projeleri hazırladı. Doktora konusu olan “Üretici Örgütlenmesi” konusunda sahada rekabet gücü, değer zinciri alanlarında çalışmalarda bulundu. Çeşitli seminerlerde ve uluslararası konferanslarda mesleki konularda eğitimler vermekte ve sunumlar yapmaktadır. Tarım medyasında hem köşe yazarı hem de programcı olarak görev yapmaktadır. Halen tarım ile ilgili 1 gazete, 6 dergi ve 4 web sitesinde de köşe yazarlığı yapmaktadır. Bugüne kadar yayımlanmış 1 kitabı ve ağırlıkla kooperatifçilik konularda 1.000’den fazla makalesi bulunmaktadır. Ayrıca 3 ayrı TV kanalında periyodik televizyon programları hazırlamakta ve sunmaktadır. Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği’nde ve Türkiye Ziraatçılar Derneği’nde Başkan Yardımcılığı görevini sürdürmektedir. Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği Yönetim Kurulu Yedek Üyesidir. Tarım ve Gıda Etiği Derneği ve Afrika Yatırımcılar Konseyi üyesidir. Birkaç kooperatifin kurucusu ya da ortağıdır.

    İlgili başlıklar

    Yorum yapın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir