AmbarHaberler

Anadolu Topraklarının Eşsiz Çiçeği; Köy Enstitüleri

Benzersiz bir eğitim ve çağdaşlaşma modeli olarak dünyada büyük yankı uyandırmış Köy Enstitülerinde söylenen marşın ilk dörtlüğü şöyledir;

“Sürer, eker, biçeriz güvenip ötesine.

Milletin her kazancı, milletin kesesine.

Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ün sesine

Toprakla savaş için ziraat cephesine.”

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu liderleri, eğitime çok büyük önem vermiştir. Hatta daha Cumhuriyet ilan edilmeden, Sakarya Savaşı öncesinde, 16-21 Temmuz 1921 tarihleri arasında Maarif Kongresi toplanmıştır. 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımına göre 13.660.275 olan toplam nüfusun yüzde 75’inden fazlası kırsalda yaşamaktaydı. Aynı nüfus sayımına göre nüfusun yaklaşık yüzde 89’u okuma yazma bilmiyordu. Kırsal nüfusun okuma yazma bilme oranı, doğal olarak, oldukça düşüktü. 1940 yılına gelindiğinde 17 milyona ulaşan ülke nüfusunda altı yaşın üstündekilerin yüzde 78’i okuma yazma bilmiyordu.Ülkemizin bu koşulları altında, eşsiz bir model olan Köy Enstitüleri doğmuştur. Köy Enstitülerinin kuruluş öncesinde kırsal kesime yönelik başka eğitim faaliyetleri olmuştur. Eğitim alanında kırsal kesimde yaşayan halk ile kentliler arasındaki bozuk dengeyi eşitlemek ve köy halkına pratik bilgi vermek amacıyla 1936’ta Saffet Arıkan’ın Bakanlığı döneminde Köy Eğitmeni projesi uygulamasına başlanmıştır. Askerliğini onbaşı veya çavuş olarak yapan gençler, Ziraat Bakanlığının işbirliğiyle, modern tarım tekniklerini uygulayan Mahmudiye Devlet Üretme Çiftliğinde yetiştirilerek köylere gönderildi. Buradaki amaç köye hem bir öğretmen hem de modern üretim araçları ve tarım yöntemleri sağlamak ve eğitimin mali yükünü hafifletmektir. İsmail Hakkı Tonguç yönetiminde başlanan bu projenin başarılı olması üzerine 1937 ve 1939 yıllarında çıkarılan yasalarla köy eğitmeni yetiştirme deneyimi yaygınlaştırıldı. Kırsal kesime yönelik bu eğitim uygulaması, daha sonra kurulan Köy Enstitüleri için uygun koşullar yaratmış ve geçişi kolaylaştırmıştır.

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü önderliğinde Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un çabaları sayesinde, köylerde yaşayan ve ilkokul mezunu vasfı taşıyan çocukların; Köy Enstitülerinde eğitim görüp tekrar yaşadıkları köylere dönerek öğretmenlik yapması amaçlanmıştır.  Tren yollarına yakın ve tarıma elverişli ve de ülkenin dört bir yanına dağılmış 21 bölgede kurulan Köy Enstitülerinde eğitim görenler hem örgün eğitim aldı hem de modern tarım teknikleri konusunda bilgiler edindi. Bu yolla tarımda verimliliğin arttırılması da hedeflenmiştir.

Hasan Ali Yücel, kendisinden önce köy eğitimine yönelik başlatılmış çalışmaların yeterli olmadığını görerek, Türk milletine özgü yepyeni eğitim kuruluşları ile köy eğitimi sorununu çözmek üzere 17 Nisan 1940 tarihinde, “ziraat işlerine elverişli bulunan yerlerde, köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek” amacıyla, “Köy Enstitüleri” kurulması tasarısını Meclis’e getirmiştir. Tasarı, 148 ret oyuna karşılık 278 oyla kabul edilmiştir.O günlerde ülkenin gerçekleri şöyledir:

  • Nüfusun büyük bir bölümü kırsalda yaşamaktadır.
  • Milletin efendisi” köylüler yaşamını büyük bir yoksulluk içinde sürdürmektedir. Köylülerin önemli bir bölümünün kendi toprağı yoktur.
  • Geri kalmışlık bir toplum gerçeğidir.
  • Kırsal kesimde egemen olan feodal düzen, köylünün ekonomik ve sosyal kalkınmasının önünde çok büyük bir engeldir.
  • Köylü cahildir, eğitimin her türlü olanaklarından mahrumdur. Gidebileceği ne bir okul ne de o okulu doldurabilecek donanımlı bir eğitmeni vardır.
  • 1940 verilerine göre, 40.000 köyün ancak 4.499’unda öğretmen ve 3.815’inde ise eğitmenler ile eğitim ve öğretim yapılabilmektedir. Yani 30 binden fazla köy, okulsuz, öğretmensiz ve eğitmensizdir. 

Köy Enstitülerinin başında olan İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç yayımladığı bir genelgede bu eğitim yuvalarının dayandığı ilkeleri şöyle özetlemiştir:

“Köyde öğretmen ve eğitmen olarak yetişecek elemanlar olarak yetişecek elemanlar devlete büyük ve uzun yıllar sürecek külfet yüklememelidir. Bunun için okul üretici bir okul olmalı, yaşayabilmesi için gereken bütün araçları kendisi üretmelidir. Ancak ilk kuruluşlarında devletten yardım görmelidir. Bu okullarda öğrenciye köy genel hayatının gelişmesine yarayacak birkaç meslek birden öğretilmelidir.”Tonguç için, “iş bir eğitim aracı değil amaçtır”, eğitime yönelik temel felsefesi, “iş içinde, iş için iş ile eğitim”dir. Köy Enstitüleri’nin kuruluş amaçlarını şu şekilde özetlemek mümkündür:

  • İlköğretimi bütün millete yaymak,
  • Dönemin koşullarında üretimi artırmak için kırsal kesimdeki nüfusu meslek sahibi yapmak ve üretim yaşamını örgütleyerek dönüşümleri gerçekleştirmek,
  • Okul ve köyün dayanışmasını sağlayarak köy halkını sosyal hayat bakımından dönemin şartlarına göre yetiştirmek,
  • Enstitülerin özellikle verimsiz topraklar üzerinde kurulmasını sağlayarak bu toprakların verimli hale getirilmesi konusunda köylüye örnek olmak,
  • Öğrencileri köyden alarak hem eğitim-öğretimin hem de üretimin devamlılığını sağlamak,
  • Köyde yaşayan halkı siyasal, toplumsal vb. hakları konusunda bilinçlendirmek,
  • Tüketici okuldan üretici okula geçmek ve ezberci bir öğretimin yerine yaşayan yaşatan bilgiyi koymak ve
  • İlerleyen dönemlerde toprak reformu gerçekleştiğinde üretimi örgütleyecek kadroları yetiştirmek.

Görüldüğü gibi Köy Enstitüleri üretim içinde eğitim temeline dayanmaktaydı. Öğrenciler üretim yaparken eğitim görüyor, böylece hem kendi gereksinimlerini karşılıyor hem de bir ölçüde gelir sağlayarak okulun ihtiyaçlarını karşılıyorlardı.Bir-iki enstitü dışında öğrenciler büyük ölçüde kendi binalarını kendileri yapmıştı. Enstitülerde hizmetli çalıştırılmazdı. Yemek, çamaşır, temizlik gibi bütün günlük işler öğrenciler tarafından nöbetleşe bir şekilde yapılırdı. Öğrenciler sebzesini, meyvesini kendileri yetiştiriyordu.

Enstitülerde derslerin dışında ayrıca okuma saatleri vardı; müzik, resim, yazı, tiyatro, yüzme gibi pek çok kültürel ve sportif alanda kurslar ve etkinlikler düzenlenmekteydi.

Bu sistem sayesinde, 1946-1947 öğretim yılına gelindiğinde, Köy Enstitülerinde 5.447 köy öğretmeni, 8.756 eğitmen ve 541 sağlık memuru yetiştirilmişti.

Bunlar hem öğretmen hem çağdaş tarımı bilen hem inşaat ve marangozluktan anlayan hem temel sağlık bilgisine sahip hem de kendisi de köylü olduğu için köylüleri anlayabilen onlarla iletişim kurabilen, onların sorunlarını çözebilecek insanlardı. Atatürk Devrimine inanmış, çağdaş insanlar olmaları ise Atatürk Devriminin tüm Türkiye’de kök salabilmesine olanak vermekteydi. 

Ancak bu başarılarına rağmen Köy Enstitüleri, 1946’da girilen çok partili dönemde ağır suçlamalara hedef oldu. Köylünün uyanmasını ve eğitimli birer birey olmasını istemeyen kesimler tarafından Enstitüler, özellikle komünist yuvası olmak ve dinsizliği yaymak gibi suçlamalarla zan altında bırakıldı.Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği önceki Genel Başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş, Köy Enstitülerinin eğitim içeriğini ve ortamını, “Hasan Ali Yücel döneminde açılan tercüme bürosunda tercüme edilen 490 klasiğin en çok okunduğu yerler Köy Enstitüleridir. Eğitim sisteminde müzik aleti çalma zorunluluğu var. Bütün Köy Enstitülüler bir enstrüman çalmıştır. Bütün Köy Enstitülüler mutlaka o kitap okuma tartışma saatlerinde kitaplar okumuşlar, özetler çıkarmışlar, Enstitülerde yayınlamışlardır. Halk oyunları ilk kez Köy Enstitüleri eğitim sisteminde yer almıştır. Köy Enstitülerinde derslerin yüzde 50’si kültür dersleri yani Türkçe, matematik, fizik, kimya; yüzde 25’i tarım dersleri, uygulamalı; yüzde 25’i zanaat dersleri demircilik, yapıcılık, marangozluktu. Köy Enstitüleri tümüyle uygulamalı eğitim yapan eğitim kurumlarıydı” açıklamasıyla özetlemiştir.

Dünyada başka benzeri görülmemiş model olan Köy Enstitüleri, 1950’den sonra işlevini tamamen yitirdi ve 27 Ocak 1954 tarihinde çıkarılan bir yasa ile ilk öğretmen okulları ile birleştirildi. Haksız suçlamalara kurban verilen Köy Enstitülerinin kapatılması ve sonrasında onun işlevini gören kurumların ortaya çıkarılamaması nedeniyle toplumumuz çok büyük kayıplar vermiştir.

Bu nedenle Köy Enstitüleri dinmeyen yürek sızıdır.

 

Not: Bu yazının hazırlanmasında aşağıdaki kaynaklardan yararlanılmıştır:

İlgili başlıklar

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir